Gülengül Altınsay

Futbolda iflası yapılandırıyoruz

10 Ocak 2019 Perşembe

“Beşiktaş, sermayesi insan olan bir kulüp. Baba Hakkı yarattı bunu” demiş Cemal Süreya vakti zamanında.
Evet vakti zamanında. Her ne kadar önemli sayıda Beşiktaşlı hâlâ aynı ilkeyi korumak için çırpınsa da siz ister futbolun endüstrileşmesi yüzünden deyin, ister kulüp kesesinden transfer şovu yapan kulüp yöneticileri yüzünden deyin işler öyle eskisi gibi değil artık Beşiktaş’ta da.
En son Burak Yılmaz transferi alevlendirdi bu ‘değerlerimiz’ tartışmalarını yeniden. Hakemi aldatarak penaltı alma, yalandan yerlerde kıvranma, özel hayatındaki dalgalanmalar filan bir yana, 34 yaşındaki Burak Yılmaz’ın Beşiktaş’a ne yararı olacak?
Emeklilik yaşındaki bir oyuncuya verilen 2.5 milyon Avro karşılığı Türk Lirası ve imzalanan 2.5 yıllık sözleşme hangi hesabın ürünü? Hem de futbolcu kulüp bulamazken.
Ama yetmiyor; Burak Yılmaz geliyor diye Quaresma’nın yollanmasından vazgeçiliyor. Talibi var mı belli değil fakat demek ki Quaresma top şişirmeye devam edecek, Burak da bunları gole çevirecek. Beşiktaş’ın oyun planı bu.
Bütün bunların üstüne bir de “Parayı değil, formayı seçti” demiyorlar mı, benim dilim de kalemim de orada tutuluyor artık.

İflasın sürdürülebilirliği
Nasıl olsa bu ülkede olmaz olmaz. Koca koca kulüpler göz göre göre yok olacak değil ya. Kulüp yöneticileri desen bugün var yarın yok. Bir şekilde paçayı kurtarırlar. Nitekim şimdi batık kulüpleri kurtarma operasyonuna bizzat devlet bankası Ziraat dahil edilmiş durumda. Krizi ve iflası sürekli hale getirme operasyonun adı da pek havalı: ‘Borç yapılandırma.’
Ne olacak? Kulüplerin borçlarını Ziraat Bankası üstlenecek, ödemeleri düşük faizle ileri tarihlere atacak. Yani devlet bankası müflis kulüplere düşük faizli ve uzun vadeli kredi verecek. Vatandaş kredi kartı borçlarını ödemeye çalışırken, bir şeyler üreten işadamı, sanayici kredi borçları nedeniyle batarken ve gözlerinin yaşına bakılmazken yanlış yönetildiği için batağa girmiş kulüpler devlet eliyle kurtarılacak.
Hiç emek harcanmadan elde edilen kulüp gelirlerini bol keseden abuk sabuk futbolculara harcayan, kadroları çöpe dönmüş, gelirler istenilen düzeye çekilememiş, bankalardan hesapsızca kredi alınmış ve borçları yığılmış kulüpler mağdur da vatandaş değil mi?
Üstelik kulüpler bu süreçte aracıları, transfer simsarlarını zengin etmeye devam etmiş. Ayrıca bu noktaya 1-2 yılda da gelinmedi. Felaket yıllardır kapımızda ama kulüp yönetimlerinde bir gıdım değişme yok. Nihayet UEFA giriyor devreye. Mali disiplin yasası belki bizim kulüplerin aklını başına getirir diye umutlanıyoruz ama o da boş çıkıyor. Kulüpler UEFA’yı atlatacak yolları buluyor hemen. Daha da fazla transfere gömülüyor, “Satamazsan alamazsın” diye boş bir lâf üretiliyor. Transfer trafiği çıldırıyor. Simsarlar dört köşe.

Müsrife ödül...
Şimdi vatandaşa hizmet olarak aktarılması gereken kamu kaynakları kullanılarak çürümüş düzen yapılandırılacak. Efendim, borçlar denetlenecek, gerekirse yaptırımlar uygulanacakmış. Nasıl, kime, ne kadar? Faiz oranları, kredi vadeleri ne olacak? Ziraat Bankası yaklaşık 14.5 milyar TL’lik borcun altından nasıl kalkacak, hiçbir şey belli değil. Bir sürü soru işareti.
İşin garibi, kümede kalma kavgası veren ve bankalara borç takmayan Rizespor gibi kulüplere bu yapılanmadan ne düşüyor, biliyor musunuz? Kocaman bir ceza. Hani veresiye veren peşin veren tüccar resimleri vardır ya dükkânlarda. Futbolda resim öyle değil. Futbolda; tutumluya ceza, müsrife ödül var. Tutumlu kulüp yıkıma uğrarken müsrif kulüp keyfini sürdürüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kim çürümüş? 18 Nisan 2024
Süper kriz 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları