Son ders mi?..

28 Ocak 2019 Pazartesi

41 yıldır üniversitede ders veren Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Barış Bildirisi’ne imza attığı için hapis cezası aldı ve üniversitedeki işine son verildi. Aynı konuda ceza alan eski Türk Tabipleri Birliği Başkanı Prof. Dr. Gençay Gürsoy’la birlikte kararı bekliyorlar.
Şebnem Hoca geçen gün “son dersini” verdi. İnsanlıktan söz etti, insan haklarını anlattı. İnsandan ve insan haklarından uzak duran bir tıp hizmetinin olamayacağını belirtti.
Onun son dersiydi ama insanlığın ilk dersi bu olmalıydı.
Hepimizin dersidir bu.

***

Hukuk sistemi adaletten koparılmış,
Fabrikaları özelleştirme adına satılmış,
Ordusu FETÖ operasyonundan geçirilmiş,
Eğitimi dinselleştirilmiş,
Yakın tarihi inkâr edilmiş,
Coğrafyası yağmalanmış,
Bütün güçleri Tek Adam’ın emrine verilmiş bir ülkede; bir piyanistle bir Başkan’ın el sıkışması elbette olay olur.
Başkan’ın yıllar yılı süren ayrıştırıcı politikası ile kamplara ayrılan bu ülkede özlenen barış ortamı doğuyor muydu?
Piyanist Fazıl Say’ın daveti ile konserine Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi kadrosu ile, yanına Amerikalı konuğunu da alıp gelerek ne demek istemişti?
Artık ayrımcı politika son mu buluyordu?
Bir uzlaşma, bir yumuşama ortamı mı doğuyordu?
Fazıl Say, elini bu duygularla uzatıyordu.
Biz de bakıp anlamak istiyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 25 yıldır adım adım ilerletip Tek Adam sistemine ulaştırdığı otokratik sistemden vazgeçeceği işaretini mi veriyordu?
Yoksa, yarattığı otoriter sistemin, tartışmalı seçim sonuçlarının, kendi meşruiyetinin her kesimce tanınmasına yönelik yeni bir fetih adımı mı atıyordu?
Bunu uygulamalarla göreceğiz.
Keşke Fazıl Say, Başkan’ın elini sıkarken sayın konuğunu Müjdat Gezen ile Metin Akpınar’ın oyunlarını görmeye de davet etseydi!
Sanatçı müsveddeleri” diye suçladığı bu iki sanatçı için hemen açılan davaların yersizliği de bu arada dile gelebilseydi. Olmadı. Tatsız kaçardı değil mi?
Neyse, bu arada Müjdat Gezen’in yurtdışı yasağının kalkması da bağımsız adalet için dikkat çekmiştir.
Şimdi ne olacak? Ne bekleyebiliriz?
Acaba hukukun adaletin emrine girip bağımsız olmasını bekleyelim mi?
Acaba yasama, yürütme, yargılama güçlerinin bağımsız olmasını umalım mı?
Acaba, eğitimin laik, çağdaş bir eğitim olmasını bekleyebilir miyiz?
KHK ile işlerinden atılan, kürsülerinden uzaklaştırılan akademisyenlerin uğradığı haksızlık düzeltilir mi?
Üniversiteler kendi içinde özerk, bilim üreten kurumlar olabilir mi?
Sanatçılar aşağılanmadan, hakarete uğramadan sanatlarını yapabilecek mi?
Bu iki elin sıkışması ile özgürlükler ve demokrasi gerçekleşecek mi?
Yoksa yeniden biz kendi baskı altındaki yaşamımızı sürdürecek miyiz?
Bu iki elin buluşması Eren Erdem’in hapishane kapısını açacak mı?
Selahattin Demirtaş’ın kapalı kapısı açılacak mı?
Son ders”ini veren insan hakları savunucusu, 41 yıllık üniversite profesörü Şebnem Korur Fincancı, mahkûmiyet kararı kaldırılarak kürsüsüne dönecek mi?
Biz bu soruları sormaya devam edeceğiz.
Biz daha çok soru sormaya devam edeceğiz.
Tek Adam rejimi böyle sürüp gittiği sürece hiçbir el sıkışmanın, hiçbir buluşmanın uzlaşma olduğunu, yumuşama olduğunu kabul etmeyeceğiz.
Satranç tahtasında oynanan oyunda vezir hamlesine karşı iki öne bir yana giden at hamlesiyle oyun kazanılacağı yanılsamasına düşmeyeceğiz.
Bizim “özgürlükler ve demokrasi mücadelemiz” hiç hız kesmeden devam edecek.
Hiçbir oyalamayı kabul etmeyeceğiz. Hiçbir perde, oynanan oyunu gözlerden gizleyemeyecek.
Biz gene Anıtkabir’e gideceğiz.
Biz gene Atatürk’ün başyapıtı NUTUK’u okuyacağız.
Biz, “muhtaç olduğumuz kudret”in nerede olduğunu hiç unutmayacağız.
Profesörün son ders gibi görünen dersi, mücadele tarihinin ilk dersi olacak.
Bunu unutmayacağız...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları