Adaletsizliğin ortağı olmak suçu...

25 Şubat 2019 Pazartesi

Bu suçu Alman düşünür Karl Jaspers tanımlamıştır:
Adaletsizliği yapan suçludur.
Ona bunu yaptıran da suçludur.
Yapılan adaletsizliği doğrudan ya da dolaylı destekleyen de suçludur.
Adaletsizliği yapanları iktidara taşıyanlar da suçludur.
Böylece “adaletsizlik suçu” kişisel ölçekten toplumsal ölçeğe taşınmaktadır.
Cumhuriyet gazetesinin eski vakıf yöneticileri ve yazar-çizerleri ile ilgili mahkeme kararlarının “adaletsizlik örnekleri” olduğu “vicdanlı ve ahlaklı hukukçular” tarafından ortaya konulmuştur.
Tek Adam yönetiminin hışmına uğrayarak zulme uğrayan gazeteciler bağımlı hukuk eliyle cezalandırılmaktadır.
Beş yıldan az ceza verildiği için kararları kesinleşmiş olan Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Güray Öz, Hakan Kara, Musa Kart yeniden hapse gireceklerdir. Cezaları beş yılın üstünde olanlar ise, Orhan Erinç, Akın Atalay, Hikmet Çetinkaya, Murat Sabuncu, Aydın Engin, Ahmet Şık ise Yargıtay’ın kararını bekleyecekler.
İşte, bu adaletsizliğin ortağı olmak suçtur.
Adaletsizliğin canlı örnekleri olarak bu gazeteciler yeniden hapse girerler, yeniden hapisten çıkarlar.
Ama bu ülkenin alnına sürülen “adaletsizlik lekesi” sonsuza kadar çıkmaz.
Bu “adaletsizlik lekesi”nin ortakları da bu suçun lekesini yaşamları boyunca taşımaya mahkûmdurlar.
Tarihin değişmeyen hükmü budur.

***

Seçmen...
Bu adaletsizlik gücünü nereden alıyor? Siyasal iktidardan alıyor.
Siyasal iktidar gücünü kimlerden alıyor? Onu seçenlerden.
Seçmen de oyunu verdiği iktidarın yanlışlarının ortağıdır.
Karl Jaspers’in açıkladığı da budur.
Çarşı pazarın pahalılığı mı? Sorumlusu iktidardır.
Tren kazaları mı? Sorumlusu iktidardır.
Çöken apartmanlar mı? Sorumlusu iktidardır.
İşsizlik mi? Sorumlusu iktidardır.
Üniversite mezunları işsiz mi? Sorumlusu iktidardır.
Bu sorumluluğu pazarcıya, marketçiye, makiniste, ona buna atıp siyasal iktidarı görmezden gelmek “suçun ortağı olmak”tır.
Yerel yönetim seçimlerinde bunlar dile getirilmiyor.
Herkesin oyunu almak” sanısı içinde hareket eden adaylar nedenlerden çok sonuçları değiştirmeye odaklanıyor.
Ama gerçek şudur ki, nedenler değişmeden sonuçlar değişmez.
AKP kendi seçmeninin “ne olursa olsun tutumunun değişmeyeceği şartlı reflekslerle hareket eden” yanına güveniyor. Ama bu güvenin sarsıldığına ilişkin kaygıları da var. Bu kaygılar nedeniyle de her önleme başvuruyorlar.
Ya CHP seçmeni?
CHP seçmeninin bu kritik seçimde her türlü itirazı, kimisi haklı eleştirileri geride bırakıp partisinin adaylarını desteklemesi gerekmez mi?
CHP seçmeni bu seçimde olsun bu bilinçli tutumu göstermeli değil mi? Evet, elbette öyle olmalı.
Ama ne görüyoruz?
Yıllardır sesi soluğu çıkmayan, adı sanı geçmeyen DSP son anda ortaya çıkıyor, CHP’den aday gösterilmeyen kişileri aday göstererek seçime giriyor.
Ne olacaktır? Eğer CHP seçmeninin bir bölümü bu adaylara oy verirse oylar bölünecek, AKP adayı seçimi kazanmış olacaktır.
Geçmişte yaşanan bu tablo yeniden ortaya sürülüyor.
Bu tutumla AKP’ye dolaylı yoldan bir destek sağlamış oluyor.
Bir tarikatlar koalisyonu olan AKP iktidarı Tek Adam yönetiminde ülkeyi her türlü adaletsizliğin eline teslim ediyor.
Bu iktidarı doğrudan ya da dolaylı olarak destekleyenler de her türlü adaletsizliğin “suç ortağı” oluyorlar.
Hapisane kimsenin mülkü değildir. Girenler günü gelir çıkar.
Ama “adaletsizlik suçunun lekesi” ömür boyunca çıkmaz.
Siyasetin tarihi bunu böyle yazar...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ben başkan olamazsam? 11 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları