Güdülen seçmenin seçimi...

04 Mart 2019 Pazartesi

Hollandalı primatolog hayretle bakıyordu: Hayvanat bahçesindeki şempanzeler bölgesinde bir şempanze, boş bir tenekeye vurarak gürültü çıkarıyordu. Konum olarak alt basamakta bir erkek şempanze. Fakat gürültü bütün şempanzelerin dikkatini çekmişti, orada toplanıp korku ile bakıyorlardı. Alfa erkek de korkmuş, biraz geriye çekilmişti. Tenekeye vurup bölgeyi etkileyen şempanze durumu görüp gürültü yapmayı sürdürdü. Sonuç mu?
Boş tenekeye vurup gürültü çıkaran erkek şempanze lider olup alfa konumuna terfi etmişti. Eski lider sinmiş, yeni durumuna razı olmuştu.
Primatolog defterine kaydetti: Primatlarda korku etkeni birincil önemdedir.

Ya insan korkuları?..
Irwin Yalom ünlü bir düşünür ve psikiyatri uzmanıdır. Ayni zamanda yetkin bir romancı olan Profesör Yalom, bir gün bir din kurumundan kendisine ödül vereceklerini bildiren bir davet alır. Hayret eder ve davetin nedenini anlayamadığını, ayrıca kendisinin dört başı mamur bir ateist olduğunu belirten bir yanıt gönderir. Davet sahibi din kurumu, bunun önemli olmadığını, hem kendilerinin hem de Irwin Yalom’un insanın en eski korkusu olan ‘ölüm korkusu’nu gidermek için çalıştıklarını yazarak daveti yineler. Profesör Yalom o toplantıya gider ve bir konuşma yapar. Bu konuşmada ‘ölüm korkusu’nu anlatır. İnsan korkuları içgüdüsel korkulardır ve insanın güdülenmesinde birincil rol oynarlar.
Elbette içgüdüsel korkumuz ‘ölüm korkusu’ndan ibaret değildir.
Dışlanma korkusu, her zaman büyük korkularımız içindedir.
Terk edilme korkusu, insanın ne gizli bir korkusudur.
Yalnızlaşma korkusu, yaş ilerledikçe artan bir korkudur.
Kaybetme korkusu, ayağımızın gizli prangasıdır.
Açlık korkusu, günümüzün işsizlik olgusunun önemini vurgular.
Yokoluş korkusu, bu da varoluşumuzu anlamlandıran her şeyi kaybetme korkusudur.
İnsanlar kitle planında bu korkularla güdülenebilir mi?
Evet, güdülenebilir ve kitle politikasının anahtarı da burada yatar.
Bu korkuları uyaran politik davranışlar dikkat çeker, ilgi görür.
Bu korkulara ulaşan, bu korkulara seslenen politik hareketler etkili olur ve insana ulaşır.
Burada, ya korkutarak sonuç almaya çalışan politik tutum seçilerek kitle etkilenmeye çalışılır.
Ya da, bu korkuları giderecek bir yaklaşımla kitleye ulaşan politik bir tutum benimsenir.
Korkutarak sonuç alma politikası Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP politikasının uyguladığı ‘ayrımcı şiddet’ yoludur.
Korkuları gidererek güven verici ‘birleştirici kucaklayış’ politikası CHP’nin yeni kent liderlerinin uyguladığı yoldur.
Erdoğan ve AKP liderleri korkutuyor, ürkütüyor, ayrıştırıyor ve bunun sonucunu bekliyorlar.
Oysa İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, İzmir’de Tunç Soyer, Ankara’da Mansur Yavaş, sakin, barışçıl, birleştirici, her kesimi kucaklayan bir yaklaşımla çalışıyorlar.

Hangisi kazanacak?
Korkutan mı kazanacak?
Sevgiyle yaklaşan mı kazanacak?
Bu zorbalık ortamında bile ‘korkutan şiddet’in artık işsizliğe çözüm bulamadığı, çarşı pazar yangınını söndüremediği ortaya çıktı. Bu da ‘açlık ve çaresizlik korkusu’nu tetikliyor.
Telaşla tanzim satışlarına sarılmanın nedeni bu.
CHP’nin handikapı, bu korkuları gidermeye yönelik bir uygulama yapmayı becerememesidir. Oysa muhalefette bile yapacağı çok şey vardı. Yapamadılar.
Şu Ovacık’ta komünist başkanın yaptıkları örnek olmalıdır. Onu yürekten kutluyorum.
Ama bu seçimlerde kim kazanırsa kazansın sonuç değişim olacaktır.

Değişim kazanacak!
Artık korkutarak, ürküterek kazanma yolu tıkanmıştır.
Eşitliğe dayalı işbirliği, üretime dayalı ekonomi, yaratmaya dayalı endüstri, eleştirel düşünceye dayalı eğitim, adalete dayalı hukuk kazanacaktır.
Görünen zorba iktidar, insanın insanca yaşamasına dayalı gerçek iktidarın önünü kesemeyecektir.
Değişimi durdurmaya çalışanlar süpürülür gider.
Ve sonuçta İNSAN KAZANIR...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ben başkan olamazsam? 11 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları