Önce ekmek mi, yoksa özgürlük mü?

09 Temmuz 2019 Salı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan cumayı cumartesiye bağlayan gece yarısı kararıyla, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’yı görevden alıp, yerine yardımcısı Murat Uysal’ı atadı. Reuters’ın adı açıklanmayan bir hükümet yetkilisine atfen bildirdiğine göre, Murat Çetinkaya Cumhurbaşkanı ve Damat Bakan’ın “istifa et” önerisine karşı çıkınca, dört yıllık görev süresinin dolmasına on ay kala, 375 sayılı KHK’nin ek 35. maddesi gereğince görevinden alınmıştır. Hukukçuların, kanunun açıkça düzenlediği alanlarda Cumhurbaşkanı kararnamesi çıkarılamayacağını belirtmeleri Cumhurbaşkanı’na engel olamamıştır.
Bir süredir eski Merkez Bankası Başkanı’nın, faizleri düşürmemekte direndiği için, Cumhurbaşkanı ve Damat Bakan’ın aralarının açık olduğu bilinmekteydi. Son olarak daha geçenlerde “yüzde 24 faiz olmaz, kesin çözüm bulacağız” derken, düşündüğü başkanı görevden alma kararının haberini önceden veriyordu.

***

Hukukçular gibi ekonomistler de Cumhurbaşkanı’nın son kararını olumsuz karşıladılar.
Mahfi Eğilmez, Merkez Bankası Başkanı’nın sonunda faizlerle ilgili inadı yüzünden görevinden alınma kararının yanlış olduğunu vurgularken, fon yöneticisi Paul McNamara daha da ileri giderek şunları söylemiştir:
- Olağanüstü aptalca bir adım. TL, pazartesi çok kötü değer kaybedecek.
Genellikle iktisatçıların McNamara gibi ve faizlerin TL’nin durumu dolayısıyla arttığını düşündüklerini, faizlerin bugünkü ekonomik durumun sebebi değil, sonucu olduğunu ileri sürdüklerini hatırlatalım.
Bu olaylar, Türkiye’nin asıl sonuçlarını önümüzdeki günlerde daha da ağır şekilde hissedeceğimiz bir ekonomik bunalıma kafadan daldığı bir dönemde yaşanmaktadır.
Herkes, bu durum karşısında duruma müdahale edilerek yapısal reformlar yapılmasının zorunlu olduğunu düşünüyor.
İktidar kanadı bu konuda ilk adım olarak Merkez Bankası’nın özerkliğine müdahale ederek, onun kendi politikaları doğrultusunda davranarak faiz indirmesini istiyor.
Uzmanlar ise yapılacak en büyük yapısal reformun, iktidarın her alandaki keyfi müdahalelerine son vermesi olduğu kanısında. Burada bir kez daha gündeme AKP’nin yumuşak karnı demokrasi konusu giriyor ve ekonominin düzelmesi için demokrasinin kurulması zorunluluğu öne çıkıyor. Artık demokrasi ile ekonomi bir arada yürüyor. Yıllardır süren, “hangisi öncelikli ekmek mi, yoksa özgürlük mü” tartışması çağımızda geride kalmıştır. Artık kural her ikisinin de bir arada olduğudur ve yeni formül “ekmek için özgürlük, özgürlük için ekmek”tir.

***

Daron Acemoğlu’nun “Ulusların Düşüşü” adlı yapıtında vurguladığı güçlü bir ekonomi için demokrasinin aksaksız işlemesi gerektiği gerçeğini AKP’ye anlatmak mümkün olamamıştır. AKP yıllarca, “millet önce ekmeğe bakar, özgürlüğe değil” düşüncesiyle demokrasi çağrılarına kulak tıkamıştır. Ne var ki, seçmen içinde bulunulan ekonomik bunalımın uyarıcı etkisinin de katkısıyla, demokrasi - ekonomi koşutluğu gerçeğini kavramıştır. 23 Haziran’da, İstanbul’da sandığa yansıyan olay işte budur.
Artık, anlaşılmıştır ki, yargıya, eğitime, yasamaya, ekonomiye sürekli keyfi müdahalelerde bulunan tek adam iktidarının faizleri düşürmek için yaptığı müdahaleler, faizlerin düşmemesinin ana nedenlerinden biridir.
Önümüzdeki dönem, AKP’ye karşı hem özgürlük hem de ekmek savaşını bir arada yürüten toplumsal bir mücadele verilecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları