Devran döner, kaypak düşer!

28 Temmuz 2019 Pazar

Amerikalı yazar Arthur Miller ve İngiliz dramaturg Harold Pinter, 1985 yılında International PEN’in hapisteki aydınlarla dayanışmasını göstermek üzere Türkiye’ye geldiler.
12 Eylül’ün açtığı yaralar henüz kabuk tutmamış, zonkluyordu. Darbenin üzerinden beş yıl geçmesine karşın, pek çok fikir suçlusu hapislerde çürüyordu ve dışarıdakilerin ağzına gem vurulmuştu.
Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Başbakan Turgut Özal’dı.
Darbecilerin kurdurduğu hükümet, Türkiye’nin şimdiki zamanlarını hazırlayan siyasal İslamcılığın yollarını döşüyor, o gün bugündür zehirli meyveleri toplana toplana bitmeyen anayasayı, YÖK gibi fikirsiz toplum ve sünepe gençlik programlarını devreye sokuyordu.
Dünyaca ünlü, ikisi de karun kadar varsıl ve düşünce özgürlüğünden gayri kimseye eyvallahı olmayan Arthur Miller ve Harold Pinter, Türkiye’de pek çok yazar, bilim adamı ve sendikacıyla görüştüler.

Laciler çekmiş postallı rejim
Arthur Miller, ABD dönüşü ülkemizle ilgili küçük kitap sayılacak “Büyükelçiyle bir yemek* ” başlıklı bir makale yayımladı, The Nation’da. Türkiye’deki lacilerini çekmiş postallı rejimi, elbette yerden yere vuruyordu.
Ülkemiz günün birinde düze çıkarsa, okullarda evrensel bir edebiyatçının tarihe düştüğü not olarak okutulması gereken bu uzun makalenin bir bölümü, medyatik anlamda ilginçtir.
Arthur Miller, bu bölümde Türkiye’ye Harold Pinter’la yaptıkları gezinin sonunda bir de “Amerikan görüşünü” almak istediklerini anlatır.
Her iki sanatçı da 1980 darbesi ve sonrasında Türkiye’deki faşist rüzgârların, vahşi kapitalizmin yelkenlerini şişirmek üzere ABD tarafından estirildiği kanısındadır. Dolayısıyla suçladıkları tarafı da dinlemeleri gerekmektedir.
Zamanın ABD Büyükelçisi Robert Strauzs-Hupe, Arthur Miller onuruna bir yemek verir. Tabii ki İngiliz yoldaşı Harold Pinter da yemeğe davetlidir.

Nazlı Ilıcak konuklar arasında
Büyükelçiyle baş başa konuşabileceklerini sanan Pinter ve Miller yemeğe gittiklerinde, Amerikalı parlamenterlerden oluşan bir heyeti de içeren yaklaşık kırk kişilik bir davetin ortasında bulurlar kendilerini.
Nazlı Ilıcak da konuklar arasındadır.
Kalabalık masada, Arthur Miller onur konuğu olarak büyükelçinin karşısına oturtulur. Harold Pinter da kendisiyle aynı sıradadır, ama yan yana getirilmezler, aralarında epeyce mesafe vardır.
Arthur Miller bir ara, Harold Pinter’ın karşısında oturan Mrs. Nazlı Ilıcak ve Amerikan parlamenter heyeti başkanı Mr. Trinka ile sert bir tartışmaya girdiğini fark eder.
Mr. Trinka, “Bu sizin fikriniz. Biz işin içindeyiz, siz ise olup bitenin yalnızca bir bölümünü görebiliyorsunuz...” gibi Türkiye’deki darbe rejimini destekleyen bir şeyler söylemekte, Nazlı Ilıcak da benzeri sözlerle Amerikan heyet başkanını desteklemektedir.

Ana yemek olarak hakaret
Arthur Miller, yanında oturanları dinlemek nezaketinden, masanın öbür ucunda olanları tam olarak duyamaz. Ama ansızın, Harold Pinter’ın İngiliz aksanlı bariton sesi en yüksek perdeden düşer sofraya.
Tiyatro ustası Pinter, tüm konukları titreten korkunç bir öfkeyle, Nazlı Ilıcak’a: “Bu bir hakarettir, hakaret olarak söylenmiştir ve ben bu hakareti gerisin geriye, suratınıza çarpıyorum!” diye haykırır.
Arthur Miller: “Sonradan öğrendiğime göre kadın (Nazlı Ilıcak), Pinter’a, Türkler günün gerçekleriyle yüz yüze kalıp yaşamak zorundayken, kendisinin geldiği yere dönüp kuşkusuz bütün bunları kâr amaçlı bir piyes yazarak değerlendireceğini söylemiş. Yani Pinter’ın Türkiye’ye gelişinin ardında bir çıkar hesabı olduğunu ima etmiş. (Azarlanınca) permalı sarı saçların çevrelediği yuvarlak ablak yüzü, kıpkırmızı kesildi...” diye anlatıyor.

Tatlı niyetine
Tarihi sahnenin tanıklarından biri de, davetliler arasında yer alan Erdal İnönü’dür.
Arthur Miller ve Harold Pinter, o gece ABD Büyükelçiliği’ni “terk ederler”. Çünkü yemekten sonra büyükelçi Pinter’ın yanına yaklaşır ve onu yatıştırmak amacıyla “Herkes her şey hakkında farklı görüş sahibi olabilir” demek gafletinde bulununca; Pinter, “Hayalarınıza elektrik akımı verilirse olamazsınız!” karşılığını verir.
Büyükelçi Robert Strauzs-Hupe, “Sir, evimde konuk olduğunuzu unutmayın!” diye bağırır, Harold Pinter kovulduğuna hükmeder ve Miller da onunla birlikte çıkar tabii!
İki ahbap çavuş, yemek sırasında Miller’ın sohbet ettiği ve bütün bu olanların çok eğlendirdiği Fransız büyükelçisinin davetini kabul ederek, geceyi Fransa rezidansında bitirirler!
Gün gelir devran döner sevgili okurlarım ve bir zamanlar ABD’nin korumasında olup baskı rejimlerine arka çıkanlar, mevlit şekeriyle tatlandırılmış demokrasi şerbeti içince, mide fesadına uğrayabilirler.

(*) Dinner With the Ambassador / 18 Mayıs 1985, The Nation.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kızgın Boğa 21 Nisan 2024
Kıyamete hazırlık 14 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları