Ne yapmalı?

30 Temmuz 2019 Salı

“Suriyeliler” konusu, İstanbul Valiliği’nin kentte kaydı olmayanları gönderme kararı üzerine yeniden gündemin başına oturdu.
27 Temmuz’da Saraçhane Parkı’nda bu konuyla igili olarak yapılan ve polisin saldırılara meydan vermemek için Suriyelileri miting alanına sokmadığı protesto gösterisinde göstericilerin ülkücü kesimi “Ne mutlu Türküm diyene!” sloganı atarken, göstericilerin diğer bölümü de “Muhacirler Allah’ın emanetidirler” pankartları taşıyorlardı. Bunlardan da görüleceği üzere, yıllar boyu toplumsal bir yara olarak bağrımızda kalacak bu sorun kamuoyunca yeterince iyi anlaşılamamıştır ve daha tehlikeli boyutlara ulaşması ihtimali de vardır.
Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde “mülteci”, “göçmen” ya da “sığınmacı”lar, işsizliğin de artması dolayısıyla toplumda yerli halkın tepkisini çekmeye başlar. Irkçı, faşist, şoven, popülist kuruluşlar için göçmenleri hedef tahtasına yerleştiren popülist politikalar kaçırılmaz birer nimettir.
Ve ne yazık ki, bu kirli hamaset politikası, çoğu zaman ırkçıların oylarını artırır.

***

Türkiye’nin temel sorunlarından biri olan Suriyeliler konusunda ne yapmalı sorusuna yanıt ararken ilk yapılacak iş de önce ne yapmamalıyı saptamaktır.
Yapılmayacak şeylerin başında, ekonominin yapısal bozukluğunun ve de şu anda hüküm sürmekte olan ve uzun süre de etkisi geçmeyecek krizin sonuçlarını Suriyelilerin sırtına yüklemek gelmektedir.
Milleten ümmet yaratma süreci içinde AKP’nin fevkalade yanlış değerlendirmeleriyle, kamuoyunda yaratılan, Suriyeliler kayırılıyor havası son derece tehlikeli sonuçlara gebedir.
Unutmayalım ki, sağlık ve eğitm alanında hizmetlerin kalitesinde meydana gelen düşüşler, yalnız Suriyeliler yüzünden değil, ama aynı zamanda o alandaki yapısal bozukluklardan da kaynaklanmaktadır.
Eğitim, sağlık, sosyal yaşam alanlarında alınacak tedbirleri irdelerken unutmayalım ki bu Suriyeliler buraya keyiflerinden gelmediler ve bu sonucun doğmasında Suriye’yi kaosa sokmakta payı olan Türkiye’nin de sorumluluğu var.
Göçmen sorununu Suriyeliyi hedef tahtasına konmuş düşman haline getirmeden çözmeye çalışırken, bu alanda doğan güçlüklerin aynı zamanda ülkemizin çarpık düzeninden de kaynaklandığını görmezden gelemeyiz.

***

Evet Suriyeli sığınmacılar, Türkiye’nin iç sorunu haline gelmiştir. Ama yine de unutmayalım ki, sorunun doğum yeri Suriye’dir. Çözümünün anahtarı da yine kaçınılmaz olarak Suriye’den geçecektir.
Suriye’de iç savaş ve istikrarsızlığın son bulması, nihai çözümün büyük ölçüde önkoşuludur. Başka bir deyişle, Suriye’de iç savaşın bitmesi ve istikrarın sağlanması Şam’ın olduğu kadar, Ankara’nın da yaşamsal, acil iç sorunudur.
Yapılması gereken, her şeyden önce, Suriye’nin istikrarının ve bütünlüğünün Suriyeliler tarafından sağlanmasının en sağlıklı, en gerçekçi yol olduğunun artık görülmesi ve yeni anayasal düzenin oluşturularak bir an önce normalleşmeye katkıda bulunacak bir politikanın benimsenerek uygulamaya konmasıdır.
Türkiye’nin sorunlarının yabancı unsurların etkisinde kalmadan çözülmesinin yolu, Suriye’nin yaşamsal sorunlarının çözümünün Suriyelilere bırakılmasından geçiyor.
Bir yaşamsal nokta da, Türkiye’de her alanda karşılaşılan saydamlık konusudur.
Cumhurbaşkanı bir konuşmasında Suriyeliler için harcanan miktarın 35 milyar dolara ulaştığını belirtmişti. Bu muazzam bir meblağdır. Bütçe kaynaklarımızdan veya uluslararası kuruluşlardan sağlanacak fonların kullanımında saydamlık şarttır. Sığınmacılar için harcanan her kuruşun hesabı vatandaşa verilmelidir.
Konunun uluslararası boyutuna gelince:
Suriyeli sığınmacılar konusunda kendi olanaklarının ötesinde yük altına girmiş olan ve özveri gösteren Türkiye, Suriyeliler konusunu bir koz ve şantaj unsuru olarak kullanmayacağını ve kullandırılmasına da izin vermeyeceğini dost düşman herkese göstermek zorundadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları