Gazap Eken Azap Biçer

04 Ocak 2015 Pazar

16 yaşında bir lise öğrencisi Erdoğan’a hakaretten tutuklandığında Başbakan Davutoğlu, “Ben o oğlumla amcası olarak konuşmak isterim” demişti:
“Evladım, sen niye hakaret ettin? Cumhurbaşkanımızla ne meselen var? 16 yaşındaki çocuk neden Cumhurbaşkanımıza hakaret etsin?”
Haklı sorular ve doğru yaklaşım…

***

Ya yılbaşında Dolmabahçe Sarayı’na bombalı saldırı düzenlemeye çalışırken yakalanan genç?
O da üzerinde otomatik silahlarla yakalandıktan sonra “Berkin’in hesabı sorulacak” diye bağırmıştı.
Acaba Başbakan, onunla da “amca sıfatıyla” konuşmak ve sormak ister miydi:
“Evladım, niye saldırdın Cumhurbaşkanımızın çalışma ofisine?..”
“Yaşıtlarının çoğu, yılbaşı eğlencesinin mahmurluğundayken, gencecik bir adam neden sonu ölümle bitmesi muhtemel bir intihar eylemine kalkışsın?”

***

Ne deseler, ne kadar hakaret etseler, Berkin unutulmuyor işte…
Acaba Başbakan, yoğun bakımda 16 kiloya düşmüş halde 15 yaşına basan Berkin’i ziyaret edip “amcası olarak” kulağına fısıldamak ister miydi:
“Evladım, neden sokaktaydın o gün?”
“Seni 14’ünde hangi polis, neden başından vurdu?”
“Kim arkandan, ‘Terör örgütünün maşasıydı. Ölmüştür geçmiştir’ dedi?”
“Daha cenazen kalkmadan anne babana uluorta hakaret eden kimdi?”
“Neden katillerin bulunmadı hâlâ ve neden intikamın için örgütler sıraya girdi?”

***

Devletin doruğundan, bizzat Cumhurbaşkanı’nın ağzından fışkıran bir öfke seli, zehirliyor hepimizi…
Çocuğunu yitirmiş bir aileye başsağlığını bile çok gören, dahası hakarete yeltenen bu çatallı dil, bu çatışmacı üslup, bu nefret söylemi, katman katman toplumun derinlerine nüfuz ediyor.
Medyanın susturulması, Meclis’in devre dışı kalması, sokağın bastırılması, bütün ifade imkânlarının tıkanması, en istenmeyen kanalların kapağını açıyor:
Ölçüsüz hakaretin ve başıbozuk şiddetin…
En mutedil kalemleri, dilleri, çevreleri bile kışkırtan, küfür içerikli yayın organlarının önünü açan, giderek toplumsal infiale zemin yaratan bir iklim bu…
Vahim bir nokta…

***

Geçen yaz Davutoğlu, IŞİD’le ilgili bir soruya muhatap olduğunda yine “anlayışlı bir amca” gibi konuşmuştu:
“Hoşnutsuzluklar, öfkeler, büyük bir cephede, geniş bir reaksiyon doğurdu. Dışlanmasalardı, bu öfke birikmezdi.”
Başbakan için, bu teşhisi buralara uyarlama vakti şimdi…
O ve ekibi, Türkiye’yi bir “özgürlükler cenneti” olarak tarif ededursun, bastırılan, dışlanan, kışkırtılan büyük cephede biriken öfke, geniş bir reaksiyon doğurmuş durumda…
Erdoğan bu infiali, benzin dökerek ve bilek bükerek bastırabileceğini sanıyor.
(Öyle olmasa, bir Cumhurbaşkanı, yeni yıl mesajında bile huzur dileyeceği yerde, “Karanlık odaklar, içimizdeki hainler, kirli eller, ahlaksız darbeciler” diye haykırır mı?)
Yanılıyor.
Birbirine sürtünerek bilenen bıçaklar gibi, o celallendikçe hiddet, karşı hiddeti keskinleştiriyor; şiddet, daha yoğun şiddeti davet ediyor.
Dozu artan hışım fırtınalarında, amca konuşmalarının, koruma ordularının, biber gazlarının, TOMA sularının, itidal çağrılarının kâr etmeyeceği bir noktaya sürükleniyoruz.
Gazap eken, azap biçer; hatırlatıyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları