Orta Doğu’da İsrail’in güvenliği için bir Kürt Devleti kurmak isteyen ve bu nedenle Suriye’de, Terörist Radikal İslam’la uzlaşan ABD, Çağdaş bir Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni de, İktidarla el ele, Suriye gibi Orta Çağ’a, dinler, mezhepler ve aşiretler bazında örgütlenmiş olan Merkezi Feodal bir yapıya geri götürmek istiyor!
Bu topraklarda, çöken Osmanlı İmparatorluğu’ndan “Çağdaş bir Cumhuriyet” doğuran, kanla ve savaşla yazılan bir tarihsel atılımı geri götürmeyi hedefleyen bu proje, uygulanabilir değildir.
Çünkü nasıl zamanı geri çevirmek olanaklı değilse, savaşla ve kanla gerçekleşmiş bir tarihsel dönüşümü de, İktidarın desteğine rağmen, geri götürmek olanaklı değildir!
***
ABD Büyükelçisi’nin söylemlerine bakalım:
3 Temmuz 2025’te “Osmanlı millet sistemini” övüyor:
(Osmanlı’da “millet”, dini cemaatler için kullanılan bir terim. Çağdaş “ulus” kavramıyla bir ilişkisi yok!)
“Benim için İzmir, Yahudilerin, Müslümanların, Hıristiyanların bir arada yaşadığı, bu toplulukların harmanlandığı bir örnek. Bu tüm dünyada ve Orta Doğu’da olması gereken bir durumdur. Osmanlı İmparatorluğu’ndaki ‘millet sistemi’ yüzlerce yıl farklı grupların merkezi sistemde varlıklarını sürdürmelerine imkân verdi.
Türkiye, tüm bunların merkez noktası olabilir, Suriye’de gördüğünüz üzere. Suriye’de olanların büyük bir kısmı, Türkiye ve liderliği sayesinde gerçekleşiyor.”
22 Eylül 2025’te “Ortadoğu’da barış bir illüzyondur” diyor.
National News’in “On the Record” programında Hadley Gamble’a “Barış dediğimizde aslında bir illüzyondan bahsediyoruz. Orta Doğu’da hiç barış olmadı. Muhtemelen de olmayacak çünkü herkes kendi meşruiyeti için mücadele ediyor” demişti.
Tam bu noktada Barrack’ın, “Meşruiyet” yorumunu anımsamalıyız:
24 Eylül 2025’te, “Meşruiyet” için şöyle diyor:
24 Eylül’de, 2025 Concordia Zirvesi kapsamındaki bir panelde S-400, F-35 ve F-16’lar gibi başlıkları hatırlatarak “10 yıldır aynı meselelerle uğraşıyoruz. Başkanımız ‘Bundan bıktım, ilişkiler düzeyinde cüretkâr bir adım atalım ve ihtiyacı olanı verelim’ dedi.”
“‘Tamam sayın başkan, neye ihtiyacı var?’ diye sorduğumda ‘meşruiyet’ dedi. Çok akıllı biri. Mesele sınırlar, S-400 ya da F-16’lar değil. Mesele meşruiyet.”
26 Eylül 2025’te, “Orta Doğu diye bir şey yok, aşiretler ve köyler var” diyor:
Suudi haber ajansı Asharq News’in Washington muhabiri Hiba Nasr’a verdiği röportajda, konuyu Sykes-Picot Anlaşması’na getirerek, “(Orta Doğu’daki) Ulus devletler 1916’da İngilizler ve Fransızlar tarafından Sykes-Picot ile kuruldu. Ancak Orta Doğu öyle işlemiyor” diye ekliyor; böylece Türkiye Cumhuriyeti olayını ve olgusunu da görmezden geliyor!
3 Aralık 2025’te Ulus Devlet modelini eleştiriyor:
Yunan gazetesi Kathimerini’ye verdiği röportajda “Geçmişten ne öğrendik? Baharat ve İpek Yolu, Doğu’yu Batı’ya bağlardı ve medeniyetlerin kaynaşması gerçekleşirdi. Bu tekrar olabilir ancak 1919’dan beri ulus-devletler tarafından engellenmiş durumdayız. Her ülkenin, her devletin farklı bir hükümet türü tarafından yönetilmesi fikri pek iyi işlemedi” diyor.
7 Aralık 2025’te Orta Doğu için, Demokratik Rejim yerine “İyi Niyetli Monarşi”yi övüyor.
“Olması gereken ilk şey şu: Onlara (Suriye’ye) kendi sistemlerini kendilerinin tanımlamasına izin vermeliyiz.
Batı’nın ‘12 ay içinde demokrasi istiyoruz’ şeklindeki beklentileriyle oraya girmemeliyiz. Zaten hiçbir zaman gerçek bir demokrasimiz olmadı. Ben bir demokrasi görmüyorum.
İsrail kendisinin bir demokrasi olduğunu iddia edebilir ama bu bölgede gerçekte en iyi işleyen şey, ister beğenin ister beğenmeyin ‘hayırsever (iyi niyetli-benevolent) bir monarşi’ olmuştur. İşleyen model budur.”
***
Aslında “İyi niyetli monarşi” terimi, daha önce, Barack Obama tarafından, Suudi Arabistan Kralı Abdullah’ı ölümünden sonra övdüğü, 23 Ocak 2015 tarihli konuşmada kullanılmış:
“Kral Abdullah ekonomik gelişmenin ve eğitimin ülkesinin geleceği için kritik önemde olduğunu anlamış olan bir ‘İyi niyetli monark (kral)’ (benevolent monarchy) idi” demiş.
***
ABD, Orta Doğu projesi bağlamında Türkiye’yi de, “İyi niyetli bir monarşiye” dönüştürmek isteyebilir ama, Türkiye Suriye değildir...
İktidarın desteğine rağmen, Türkiye’nin büyük bedeller ödemiş olduğu “Tarihsel Cumhuriyet Devrimi”ne aykırı olan bu hedefin gerçekleştirilebileceğini sanmıyorum.