Kürt sorununda çözüme doğru v

11 Şubat 2016 Perşembe

Bugüne kadar 4 yazı ile Kürt Sorununun temelinde yatan çelişkileri belirlemeye çalıştım. Sadece, her an değişmekte olan, benim “Dış Etkenler Açmazı” dediğim, Somer’in “Dış Güvensizlik İkilemi” çerçevesinde tartıştığı, Ortadoğu’daki uluslararası toplumun hesapları ve bu hesapların muhtemel sonuçları üzerinde yeterince durmadım.
Bunun en önemli nedeni, bu hesapların, (ki Somer de benim gibi, bunların esas belirleyiciler arasında olduğunu düşünüyor) şu anda nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir bölgesel savaşa dönüşmüş olması.
Ama daha şimdiden, Türkiye’nin Suriye konusunda izlediği dış politikanın, Kürtlerin Ortadoğu savaşı sırasında güçlenmesini önlenmek üzerine inşa edildiğini, ama tam tersi bir sonuç verdiğine işaret edebiliriz...
Ortadoğu Savaşı’nın, Kürtlerin Ortadoğu’daki bağımsız siyasal kimlik oluşumlarını daha da güçlendirdiğini, ama farklı Kürt gruplar arasındaki etkileşimlerin nasıl bir sonuç vereceğinin henüz çok belirgin olmadığını da belirtelim.
Dolayısıyla şu anda, dış etkenlerin Kürt Sorunu konusunda Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini kesin olarak görebilmek çok olanaklı değil.
Bu nedenle biz yine, içeride nasıl bir çözüm aranması gerektiği üzerinde duracağız.

***

Böyle karmaşık toplumsal ve siyasal sorunlarda çözüm önermek kolay değil...
Hele hele bir tarafın sözcülüğüne, silaha sarılmış bir terör örgütü soyunmuşken...
Ve öbür tarafın sözcülüğünde de, demokrasiden gittikçe uzaklaşan, temsil ettiği toplumun içindeki her türlü farklılığı kaşıyarak kutuplaşmalara, düşmanlaşmalara yol açan, gerilimden beslenen, kendi görüşlerine karşı çıkanları hainlikle suçlayan ve rejimi değiştirmek isteyen baskıcı bir iktidar varken!
Bir tarafta silah ve terör...
Öbür tarafta baskı, sansür, ihanet suçlaması ve rejim değiştirme üzerine yapılan hesaplar.
PKK yanında HDP ve AKP yanında CHP ve MHP de var ama artık savaşa dönüşmüş olan etkileşim, ne yazık ki sadece PKK ile AKP arasında sürüyor.
Böyle bir ortamda herhangi bir çözüm oluşturulmuş gibi görünse bile, tarafların yukarıda belirttiğim niteliklerinden dolayı hiçbir çözümün uzun vadeli olması beklenemez.

***

Bu sütunun okurları anımsayacaklar:
Ben daha önce Kürt Sorununun çözümünde en iyi ve en kötü senaryolar olarak iki uç model üzerinde durmuştum.
En kötü senaryo olarak: Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin biri Türklerin Sünni Mezhep Diktatörlüğü, ötekisi Kürtlerin Millî Diktatörlüğü olarak iki bağımsız ve otoriter siyasal üniteye bölünmesinin düşünülebileceğini söylemiştim.
En iyi senaryo olarak da: Bugünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türkler, Kürtler, Sünniler, Aleviler, gayrimüslimler, bütün öteki etnik ve mezhepsel gruplar olarak bütün vatandaşlarının eşit kültürel ve siyasal haklara sahip bulunduğu, temel hak ve özgürlüklerin güvencede olduğu, gerçekten demokratik ve laik bir hukuk devleti niteliğiyle devamını öngörmüştüm.
Elbette gelecekteki gerçek çözüm, tamamen teorik modeller olan bu senaryolardan herhangi birine yakın olarak gerçekleşebilir ama hiçbiri tam olarak hayata geçmeyebilir...
Gerçek çözüm, çok muhtemelen, arada bir yerde oluşacaktır...
Devamı yarın.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yeni anayasa tuzağı 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları