Kürt sorununda çözüm VI

12 Şubat 2016 Cuma

Kürt sorunu çok katmanlı bir nitelik taşır:
Tarihsel, toplumsal, siyasal, ideolojik, kültürel, ekonomik, stratejik ve hem Ortadoğu hem de dünya dengeleriyle ilgili yönleri var.
Ayrıca, AKP’nin bu konuda izlediği, hem çok hızlı değişen, güven vermeyen ve her değişmeyi otoriter bir biçimde empoze eden, hem de başkanlık rejimi dayatmasına bağlanan politikalar, bu çok katmanlı sorunu iyice karmaşıklaştırmıştır.
Ama yine de çözüm için önerilebilecek akılcı ve bilimsel yollar var.
Zaten bu yazılarıma, Murat Somer’in kitabını esas almamın nedeni, onun bu çözüm yöntem ve önerilerini cesurca ortaya koyabilmiş olmasından kaynaklandı.

***

Çözümün hangi amaca yönelik olarak hangi çizgide aranacağından önce, nasıl aranacağı üzerinde düşünmek gerekiyor:
Çünkü tek taraflı veya toplumun geneli tarafından kabul edilmeyen çözümlerin çözüm olmadığını ve olamayacağını, tarih ve deneyimler bize göstermiştir.

***

Bu sütunun okurları bilir:
Ben yıllardır Kürt sorununun çözümü için, şeffaf ve demokratik müzakerelerin Meclis çatısı altında yapılmasını öneririm.
Nitekim PKK ile AKP arasında (güya devleti temsilen) yapılan gizli müzakerelerin tam bir fiyaskoya dönüşmüş olması, bu önerimin ne denli doğru olduğunu bir kez daha kanıtlamıştır.
Somer biraz aşağıda kısaca anlatacağım çözüm modelini açıkladıktan sonra “Herhangi Bir Çözümü Sürdürülebilir Kılacak Olan Temel Unsur: Gerçek Demokratikleşme” (s.386) (İki nokta üst üsteyi ben koydum. E.K.) başlığıyla bu konudaki önerilerini yazmış.
Elbette bu, “dile kolay”, ama uygulanması, hele hele, AKP iktidarının bugünkü tavrı ve “kuvvetler birliğine dayanan başkanlık rejimi” hevesleri düşünüldüğünde, çok zor bir ilke.
Zaten Somer de kitabının başında “Demokratikleşme” teriminden farklı tarafların değişik anlamlar çıkardığını da ayrıntılı olarak anlatıyor. (s.43)
Ama yine de bilimin, aklın, bütün tarihsel ve güncel deneyimlerin gösterdiği tek ve biricik KALICI çözüm yönteminin DEMOKRATİKLEŞME olduğunda ısrar etmek gerektiği kanısındayım.
Zaten Somer de bunu çok iyi fark ettiği için uzun uzun, “Gerçek Demokratikleşmenin” önündeki engelleri anlatıyor ama yılmıyor, bunların aşılabileceğine ilişkin inancını da, kitabı bitirirken açıkça ortaya koyuyor. (s.392)

***

Somer’in çözüm önerisi olarak kullandığı model, kitabın adından zaten belli:
“Ulus Devletten Devlet- Ulusa.”
Ulus devlet, bir ulus bilinci etrafından oluşan devleti, Devlet-Ulus ise bir devlet bilinci etrafında oluşan ulusu işaret ediyor.
Ulus-Devlet (türdeş/homojen olabildiği gibi olmayabiliyor da), tek bir kültürel kimlik üzerine kurulurken, Devlet-Ulus farklı kültürel kimliklerin siyasal birlikteliği üzerine inşa ediliyor.
Devlet-Ulusun sırrı, hiçbir kültürel kimliğin ötekine üstünlük taslayıp asimile etmek istememesinde ve yine hiçbir kültürel kimliğin ötekilerden ayrılmayı da siyasal olarak arzu etmemesinde yatıyor. (ss.57-94)

***

Elbette bütün bu tartışılan modeller, hem iç, hem dış, tarihsel-toplumsal ve siyasal-ekonomik koşullardan etkilenecektir.
Nitekim Somer de farklı etnik gruplardan kurulan Ulus-Devletler olarak ABD ve Hindistan örneklerini verirken, hemen arkasından Kanada ve Hindistan’ın Devlet-Ulus nitelikleriyle bir alt kategori olarak düşünüldüğünü belirtiyor.
Kitapta Yugoslavya, İngiltere, Almanya, Fransa modelleri de elbette irdeleniyor.
Osmanlı ve Türk etnik ve siyasal yapısı, tarihsel ve güncel sorunlar, oldukça ayrıntılı bir biçimde ele alınmış.

***

PKK saldırıları ve baskıcı bir iktidar tarafından iyice gölgelenmiş ve akılcı/ bilimsel tartışma olanaklarının hem sınırlanmış hem de kısıtlanmış olduğu bir siyasal ortamda, anlamlı irdelemelerde bulunduğu için Somer’in kitabı önemli.
Keşke layık olduğu dikkati çekse!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları