Kendi yurdunda mülteci olmak...

25 Nisan 2016 Pazartesi

Suriyeli mültecilere bakıyorum.
Kentlere serpilmişler. Bir erkek, bir kadın, üç çocuk.
Sığınmışlar. Çaresizler. El açıp yardım bekliyorlar.
Mülteci olmak. Sığınmacılık. Başka bir yerde yaşamaya çalışmak.
Acıyorum. Kızıyorum.
“Neden ülkenizde kalıp dövüşmediniz?” diyorum içimden.
Ülkenizde kalsaydınız. Orada sıkıntı çekseydiniz.
Dövüşseydiniz, savaşsaydınız.
“Bakın bize” diyorum içimden.
Biz dövüştük, savaştık, yurdumuzu düşmandan kurtardık.
Ülkemizin sahibi olduk.
Bakın bize.
Ve bakıyorlar ‘mülteciler’.
Çaresiz, büyümüş gözlerle bakıyorlar.
Birden aklıma ateş düşmüş gibi irkiliyorum.
Biz gerçekten de ülkemizin sahibi mi olduk?
Ülkemizin gerçek sahipleri biz miyiz?
Duralıyorum.
23 Nisan törenleri artık yapılmıyor.
19 Mayıs’lar bir bahane bulunarak geçiştiriliyor.
29 Ekim’ler gene Kurtuluş Bayramı sayılıyor mu?
Neden bugünlerde benim insanlarım Anıtkabir’e koşuyor?
Benim insanlarım Atatürk’e mi sığınıyor?
Benim insanlarım kendi yurdunda ‘mülteci’ mi oldu?
Yoksa biz farkına mı varamıyoruz kendi durumumuzun?
Atatürk’e sığınan mülteciler mi olduk?
Kendi yurdumuzda?
Kendi yurdunda mülteci olmak, böyle bir şey olmalı.

***

1919-1923. Ülkemizi gerçekten de kurtarmıştık.
İngilizler. Fransızlar. İtalyanlar. Yunanlılar.
Hepsini yenmiştik. Çekip gitmişlerdi.
Mustafa Kemal Atatürk. Yanındaki bir avuç insanla dünya tarihini değiştirmişti.
Lloyd George (İngiltere Başbakanı) giderken şöyle demişti:
“Şimdi gidiyoruz ama bizden para isteyince hepsini geri alacağız.”
Atatürk ve İsmet İnönü ondan para istemediler.
Ama onlardan sonra iktidara geçenlerin hepsi ‘onlardan para istediler’.
Onlar da ülkenin her şeyini birer birer geri aldılar.
Menderes, Demirel, Özal, Erdoğan. Aynı zincirin farklı halkaları.
Ama hepsi dışa bağımlı. Dış sermayenin içerideki iktidarları.
Artık madenleriniz, bankalarınız, şirketleriniz, limanlarınız sizin değil.
Son iktidar, AKP iktidarı Arap ülkelerini de sahipler arasına kattı.
Ülkeniz artık sizin değil.
Ülkenizin coğrafyasında yaşıyorsunuz.
Tarihiniz bile elinizden alınıyor.
Dürüstlüğünüz çoktan yerle bir oldu.
Yalanlarla yaşamaya alıştırıldınız.
Size yalan söylüyorlar, homurdanıyorsunuz.
Hırsızları görüyorsunuz, elinizden bir şey gelmiyor.
Ordunuzu hapse tıktılar. Öyle bakıp kaldınız.
İş bitti. Dava düştü. O davanın sahipleri başınızda. Aldırmıyorsunuz.
Aslında size de yazık oldu. Ama asıl olan memlekete oldu.
Uygarlığa yönelen yolunuz tıkandı. Önünüz kapandı.
Bunu dindarlar yapmadı, yanılmayın.
Dini kullanan fırsatçılar yaptı.
Elbette hedefleri vardı, elbette planları vardı.
Atatürk Cumhuriyeti’ni yıkmaya karar vermişlerdi.
Ulus olmak, ulus-devlet, emperyalist politikaların önündeki engeldi.
Dini kullanan fırsatçılarla birleşerek bu engeli yıkmaya karar verdiler.
Uluslararası sermaye işte bu hedef için çalışıyor.
Ülkemizi elimizden bunun için alıyorlar.
Biz artık kendi yurdumuzda sığınmacı olmaya zorlanıyoruz.
Ama yanılmayalım.
Atatürk’e sığınmaya çalışmayalım.
Atatürk bizi kabul etmez.
“Kalkın” der, “ayağa kalkın, birleşin, savaşın, yurdumuzu kurtarın”.
“Eğer bana gelecekseniz bu yurdu kurtardıktan sonra gelin.”
Ben Mustafa Kemal’i dinliyorum...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları