Bilince karşı olmak...

03 Temmuz 2017 Pazartesi

Bilinç insandan ne ister?
Şunları ister;
• Yaptığın işleri “ne yaptığını bilerek yap”.
• Yaptığın işleri “neden yaptığını bilerek yap”.
• Aklın yatmıyorsa, sor, öğrenmeye çalış.
• Sormaktan, tartışmaktan çekinme,
• Gerçeği cesaretle ara.
Bilinç insanlardan bunları ister.
Onun için de bilinçli insanların toplumu “uygar toplum”dur.
Bilincin yolu eleştirel düşünceye sahip olmaktır.
Bu yol bilimsel düşünce ile beslenir.
Bu yol modern sanat ile zenginleşir.
Bilinçli insanlar yenilikçidir, yaratıcıdır.
Yaşamlarına özgür akılları ile özgür iradeleri ile kendileri karar verirler.
Demokrasi bu insanların hakkı olan yönetim sistemidir.
Bu insanlar diktatörlüğü kabul etmezler.
Bu insanlar dogmatik temelli hiçbir şeyi kabul etmezler.
Bilinçli insanlar dayanışmacı örgütlenmeler kurarlar.
İletişimlerini, dillerini geliştirirler.
İnançlarını, dinlerini bilinçle yaşarlar.
İnananlar da inanmayanlar da laik yaşam sistemlerinde eşdeğerdir.
Aralarındaki sorunları uygarca uzlaşmalarla çözerler.
İşte Türkiye bu yaşam sisteminden çıkarılmaya çalışılıyor.
Siyasal iktidar her yolla bu sistemi yok etmeye çalışıyor.
Çünkü bilinç yolunu tıkamadan bu toplumu kendi istediği gibi yönetemeyecektir.
Bunu biliyor.

***

AKP iktidarı ülkeyi kendi istediği gibi yönetmek istiyor.
İstediği “inanç toplumu” mudur? Hayır.
İstediği, “inanç yoluyla her yaptığına boyun eğecek bir toplum yaratmak”tır.
İnanç bunu yaratmaz.
İnanç da tartışır, inanç da sorar. İnanç da eleştirir.
İktidar ise sadece itaat toplumu istiyor.
Yaptığı her şeyin sorgusuz, tartışmasız kabul edilmesini istiyor.
Değiştirilemez Başkanın her sözünün buyruk olmasını istiyor.
Değiştirilemez Başkanın her yaptığının kutsal sayılmasını istiyor.
Bütün okulları imam hatip okulu yapmak isteği bundandır.
Bütün okullara mescit yapılmasını istemesi bundandır.
Kendi iktidarını kutsallaştırıyor.
İktidarına karşı çıkanı kâfir ilan etmeye çalışıyor.
Her karşı çıkana FETÖ-PKK yaftası yapıştırması bundandır.
Damgalama, yaftalama, bu yolla düşman ilan etme.
Ülkeyi “kendileri ve düşmanlar” diye bölmekten hiç çekinmezler.
Bu nedenle şiddeti kendileri için sorun çözme yolu görüyorlar.
Şiddetin her türünü kullanıyorlar.
Hukuk şiddeti.
Ekonomik şiddet.
Toplumsal şiddet.
Polis şiddeti.
Medya şiddeti.
İktidar şiddeti.
Her yol geçerlidir, yeter ki ezsinler.
Bütün kurumları iktidar şiddetinin altına almaları bundandır.
Üniversiteler.
Hukuk kurumları. Mahkemeler.
Basın. Televizyonlar. Bütün medya.
Bütün eğitim kurumları. Özel okullar dahil.
Sağlık kurumları.
Kendilerini dokunulmaz kılmak, kutsal kılmak.
Karşı çıkan herkesi sindirmek.
Olay budur.

***

Peki, böyle sürer gider mi?
Hayır, sürüp gidemez.
Sokrat’ı yenemezler.
Jean-Jacques Rousseau’yu, Denis Diderot’u, Voltaire’i yenemezler.
Aydınlanmayı yenemezler. Özgür aklı yenemezler.
Mustafa Kemal’i yenemezler.
Geldikleri gibi gideceklerdir...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları