Kılıçdaroğlu bugün Dragos’tan Maltepe miting alanına tek başına yürüyecek. İyi ve hak edilmiş bir şov. Geniş çevremde büyük bir cesaret görüyorum. Gönlü CHP’de olan ama bugüne kadar bu tür “eylem”lerden uzak kalmış hizmet sektöründen halktan bir dost “Eşimle geleceğim, bir saldırı olmaz değil mi, eşim endişeliydi başta...” diyordu.
Düşüncelerimi, analizlerimi paylaşıyorum...
Zamanlama yüzde yüz
1) Barışçı, haklı, büyük bir düşüncenin geniş destek bulacağının kanıtını yaşıyoruz. Tam da ihtiyaç olan şey: halkın kitlesel katılımı... 25 gün boyunca 15 bin - 20 bin civarında ve toplamda 250 bin kadar yürüyüşçü... Görülmemiş bir göç adeta...
2) 24 gün boyunca heyecanı, gerilimi, etkisi hiç düşmeden bir eylemi sürdürmek, ancak böyle uzun yürüyüş ile olabilirdi...
3) Yürüyüşün zamanlaması sanki yüzde yüz doğru. Bunu, yarattığı etkide görüyoruz. İyi bir fikri bulup eyleme dökmek, birinci derecede önemli. Referandumdan hemen sonra yapacaklardı gibi tüm eleştiriler çöpe. O gece böyle bir fikir yoksa, kötü bir eyleme soyunurdunuz.
4) Zamanlama, siyasi bakımdan da çok iyi: AKP’nin aşağı doğru yolculuğunun sürdüğü ve yüzde 40’ları belki de daha aşağısını gördüğü bir zaman. Yükseklerde olduğunda bir eylem, bu etkiyi yaratamayabilirdi... Ayrıca Berberoğlu’nun tutuklanması da büyük bir mağduriyet yarattı, haklılık kazandırdı. AKP artık mağdur eden, iktidarı zulmeden bir yapı.
Muhalefet lidersiz kalmıştı
5) Kılıçdaroğlu diyor ki: Beni hareketsizlikle eleştirdiler, haklıydılar... Hem de nasıl hak edilmiş eleştiri! Koskoca muhalefet - ülke adeta lidersiz kalmıştı. Yüzde 50’nin üzerindeki bir halktan bahsediyoruz! AKP’lilerin ve yandaşların ana eleştirisiydi “muhalefet mi var da millet iktidar için oy verecek...”
6) Dışarıdan izleyen nesnel bir siyasi yorumcu olarak: Kılıçdaroğlu, muhalifliği, salt sözün gücü içine hapsederek, varoluş için isyanlar içinde olan insanları da adeta yokluğa sürükledi, umutsuzluğu körükledi. Bunun sonu.
7) Eylemsizlik de parti içinde çok sayıda lider adayını ortaya çıkardı ve bence partiyi parçaladı. Emir ve talimatla, adam atmakla bütünlüğü koruyamazsınız. Liderliğin, öncülükle, eylemle partiyi toparlamak olduğu görüldü. Artık CHP liderlik meselesini çözmüştür, aranan lider bulunmuştur. Bazı adaylar da, CHP’den düşmüştür. Yeni durumun ayırdında değillerse yazık. Varlıklarını CHP kitlesinden insan devşirmeye dayayanlar da bitti.
8) Aranan lider bulunmuştur derken, 2019 sonuna kadar sürecek sürekli, akıllı ve iktidarı durmadan silkeleyecek bir program, eylemler dizisine imza atılması önkoşulunu belirtirim. Bu konuda düşüncelerimi yer yer yazacağım.
9) Zaten Kılıçdaroğlu ve CHP kulvar değiştirmiştir. İsteseler de istemeseler de geriye dönemezler. Türkiye, kendisine karşı büyük bir meydan okuma ile karşı karşıyadır. Öyle ki iktidarlarından “büyük devrim yaptık” diye bahsediyorlar.
10) Türkiye, sömürülen, üretmeyen ama din sömürüsüyle iktidar olmaya çalışan Müslüman Kardeşler gibi hareketlerin üssü yapılmaya çalışılıyor. Geçmişe bak, kaçınılmaz çöküşü gör.
11) Bu büyük meydan okuma, adaletsizlikle, yargıyı tam kontrol ederek, tüm ülkeyi tek elden yönetmeye kalkışarak, özgürlükleri bastırarak, haksızlıkları arşı alaya çıkartarak gerçekleşebilirlerdi. Bu yolda ilerliyorlar.
Karşı meydan okuma
12) İşte Büyük Yürüyüş, tam bir karşı meydan okumaydı. Zaten iktidar mensupları ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Kabak tadı verdi laflarından tutun, en altta saldıran tetikçilere kadar.
13) İktidarın, “Adalet arama yeri Meclis’tir” lafı, adaletin aranmayacağı yeri gösteriyor. Meclis’te CHP gerektiği zaman gider, oy verir, konuşur, ama orası iktidar adaletsizliğinin Kâbesi durumundadır. Zaman yitirmek abesle iştigaldir. Adalet milletin yüreğinde bulunuyor. Ona dokunursanız, adaleti bulacaksınız.
14) Bu yeni kulvarda CHP örgütü silkelenecek, yenilenecek, profesyonel bir iktidar yürüyüşüne ayak uyduracaktır. Yapamayanlarla yollar radikal ayrılmak zorunda. Laf, dedikodu, kayırma son bulmak zorunda.
Mitingi merakla izleyeceğiz, kazasız belasız bitsin, devlet ve iktidar da adam gibi davranmasını sürdürsün.
Aranan lider bulunmuştur... Bugün büyük gün...
Yazarın Son Yazıları
Bir ülke, bir iktidar, bir hukuk, bir yargı düşünün ki topluca hareketle bir kimsenin 31 yıl önce aldığı üniversite bitirme diplomasını geçersiz saysın ve iptal etsin.
Trump yönetiminin hazırladığı Milli Güvenlik Stratejisi (Belgesi) büyük tartışma yarattı, özellikle Avrupa’ya ilişkin bölümleri. Trump karşıtı Amerikan medyası ve entelektüel yazarlar, Trump Avrupa’yı adeta düşman olarak görüyor yorumunu yaptılar.
Bakın ne buldum.
CHP, “Öcalan’a serbestlik, anayasa değişikliğine DEM desteği, PKK’ye ülkede siyaset yapma özgürlüğü” komisyonuna katılırken demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülmez diyerek 29 maddede bir paket sunmuştu, hatırlatmak istedim özetle de olsa...
Dünkü yazımın sonu “Peki niye şimdi ümmet” sorusuyla bitiyordu. Yer darlığından yanıtı yoktu.
Bugüne kadar seküler parti havası basan Kürt milliyetçi siyasal hareketini bir süredir “ümmet” heyecanı bastı.
CHP programını yeniledi, parti meclisini 80 kişiye çıkararak kapsayıcılığını ve halk nezdinde temsiliyetini artırdı, büyük bir inançla Özgür Özel iktidara geleceklerini söyledi.
Evet Fatih Altaylı’ya verilen 4.2 yıllık mahkûmiyet kararı, sözlerinde açık bir tehdit asla olmayan ve doğrudan cumhurbaşkanını hedef almayan, ana fikri Türk halkının seçimlerde oy kullanmayı artık çok sevdiği ve bundan asla vazgeçmeyeceği idi.
CHP’nin “çözüm” komisyonuna katılırken verdiği sözü tutması iktidar kanadını ve bu kanada eklemlenenleri rahatsız etti.
Dünkü yazımın sonunda şu cümleler vardı: Süreç zaten yeni ittifaklar yaratacak ortama itildi.
Evet, apar topar ve medyaya kapalı bir toplantı ile milletvekillerinden oluşan ve 5 kişi olacağı söylenen bir heyet, İmralı Adası’na gidecek.
İddianamede Eylem 13 başlığı altında çok ciddi bir iddia var:
AKP çok şükür kendinden önceki sağcı iktidarların izinden giderek ülkeyi, geçmişe kıyasla en büyük ekonomik çöküşe ve yoksullaşmaya itti.
4 bin sayfalık iddianame mi olurmuş?
AKP’den önce 10 Kasım’larda sirenler çaldığında köprüde, caddelerde sokaklarda durmayan araçların ve yayaların sayısı hatırı sayılır ölçüde fazlaydı.
Bugün büyük Türk’ü anıyoruz.
ABD’de Gallup’un ağustos ayında gerçekleştirdiği anket ilginç sonuçlarıyla tartışma yarattı...
Ekrem İmamoğlu’na casusluk suçlamasının hemen ardından oğlu ve babasının sorguya çekilmesine sıra geldi.
DEM heyeti ile cumhurbaşkanı arasında son yapılan ve sonucu merakla beklenen görüşme üzerine bir açıklama beklerken cumhurbaşkanı hukuk başdanışmanlarından Mehmet Uçum merakımızı giderdi.
Cumhurbaşkanı, İstanbul’un en değerli havaalanı Atatürk Havaalanı’nın yıkılarak yerine yapılan “millet bahçesi”ni ziyaret etmiş ve “İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmez, tarih ve medeniyet şuurundan yoksun kifayetsizlerin insafına terk etmiyoruz. İstanbul bizim göz bebeğimizdir. Bu aziz şehrin bir fetret devri daha yaşamasına gönlümüz asla razı değil” demiş.
Bayrampaşa Belediyesi’ni “ele geçirme eylemi” tam bir milli iradeyi hava cıva gören bir iktidar anlayışının tipik örneğidir.
Bu döneme özgü karamsarlıkları erteleyerek bir de şu açıdan bakalım: Atatürk’ün Cumhuriyet hedeflerine önemli ölçüde varılmıştır; bu hedeflerin artık geri döndürülemez olduklarına, tüm Türkiye’nin dün Cumhuriyeti ve Atatürk’ü olağanüstü sahiplenmesiyle sürekli tanıklık ediyoruz.
Yahu bekleyin kardeşim, insanları en çok etkileyebilecek bir konuyu...
“Muhafazakâr demokrat”ların en son numarası, bertaraf etmek istedikleri muhalif rakiplerini casuslukla suçlamak oldu.
Evet, DEM (ve tabii ki Kandil) “terörsüz Türkiye” komisyonunu, daha doğrusu AKP iktidarını ve MHP’yi, Öcalan’ın serbest bırakılması noktasına indirgedi ve sıkıştırdı.
Tarafların pozisyonuna bakalım, evet yeniden, fotoğraf net olarak görülmezse politika üretilemez ve kararlar alınamaz.
Önce: Merkez Bankası başkan yardımcısının dolandırıcılık suçlamasıyla hakkında soruşturma açılmasına şaşırdık mı, hayır demeyeceğim ama evet de diyemiyorum.
Fatih Altaylı’ya 5 yıldan az olmamak kaydıyla hapis cezası isteniyor.
İki yazıdır AKP’nin 2 yıllık iktidarı süresi içinde mutlak iktidara, tek adam rejimine giden yolların nasıl açıldığını yazıp duruyorum.
Dünkü yazım, tek adam rejiminin başlangıç noktası üzerineydi:
Demokrasiye zerre inanmayanlar, iktidara gelince adım adım mutlak iktidarlarını kurmak için kolları sıvarlar.
Bayrampaşa Belediyesi’ne, başkan ve arkadaşlarına çekilen operasyonun yanı sıra, CHP meclis üyelerinden bir kaçını hayatlarından adeta bezdirerek partilerinden istifa ettirilmeleri ...
Aziz Sancar, en üst düzey ve özgürce araştırmaların yapıldığı ülkelerden birinde, ABD’de, günde 16-18 saat çalışarak ve merakının peşinde koşarak, odaklandığı konuyu çözmek için yöntemler geliştirerek DNA’nın, ikili zincirdeki bozulmaları nasıl onardığını gösterdi.
İktidarın gözü milletin altınlarında...
Meclis’in açılış resepsiyonunda cumhurbaşkanının iyi bir halkla ilişkiler girişimi ile siyasi parti liderlerini davet ederek verdiği gülücüklerle dolu toplu fotoğraf en önemli tartışma konusu oldu.
Netahyahu-Trump’ın baş başa hazırladığı plan kime yarar...
Ülkede hiç bu kadar büyük yoksul kitleler ve giderek daha az sayıda büyük zenginler yaratılmamıştı.
Çok şey konuşuldu cumhurbaşkanının ABD ziyareti üzerine.
Haftada birkaç kez her ciddi karın ağrısı hukuk olayı ortaya çıktığında, “Türkiye bir hukuk devletidir, yargı bağımsız ve tarafsızdır...
Dün komik olaylar yaşandı.