Dindar-kindar bataklığında...

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Laik Cumhuriyet rejimi, Kurtuluş-Kuruluş Savaşları destanının yazılması, Atatürk devrimle­rine düşmanlık, iç-dış ittifaklarla, en çok din düşmanlığı odaklı, özünde Osmanlı döneminde yaşanmış ırkla­rı da hedef alan kırımlar üzerinden, mezhep-aşiret, gelenek, yaşam tarzı, alt kimlik çatışmacılığının beslenmesi ideolojik dayatma olarak belki de en çok Türkiye’nin gündemine sokulmuş­tu. Bireyin özgürleşmesi adına, farklı ırklar, dinler, mezhepler, her türden alt kimliğe dayalı inançlar üzerinden evrensel insan haklarından yola çıkılı­yormuş gibi yapılıp özgürlük-ayrımcı­lık sınırları üzerinden oynanarak, her türden alt kimlik güdüleri kaşınarak özgürlükler yerine ayrımcılıklar üzerin­den çatıştırmak...
Tek kutuplu yeni dünya sömürü dü­zeninin çarklarının işletilmesinde sihirli formül, kültürler, dinler her türden alt kimlik çatışmacılığında öncelikli en keskin sorunlu hatlarda, yoksul güney dünyasında yaşanacak çatışmalar, parçalanmalar, iç savaşlar bataklığın­da, çokuluslu şirketlerin, giderek güç­lenecek tek merkeze doğru odaklan­maları kaçınılmazdı... Küreselleşme, bilimsel teknolojik devrimler, iletişim teknolojisi, toplumların kolaylıkla med­yatik güdülenebilmeleri koşullarında yaşanabilecek kaos, çelişkiler galiba hafife alınmış ya da öngörülememişti.
Aslında en başından evrensel insan hakları, hukuk devleti düzeni, demok­rasi eksenli gelişen tüm evrensel ilke­ler, örgütlenmeler en başından tehli­keyi görmüşlerdi... İsyan bayraklarını çıkarmış, evrensel insan hakları, temel hak ve özgürlüklerden yola çıkılarak evrensel hukuk devleti, demokrasi arayışları içinde yürütmenin savaşımı­nı, evrensel insan hakları örgütlenme­leri şemsiyesinde sürdürmekten hiç vazgeçmediler. Ama tarihin çok acılı geçmişinde en ilkel ve derinlikte olan­ları dinler, inançlar üzerinden, daha yakın yüzyıllarda da ırklar üzerinden yaşanmış kanlı hesaplaşmaların ya­ralarını kaşımak hem kolay, hem de acımasızdı. Dünyadaki pasta payla­şımının giderek az el ve merkezde toplanabilmesi, milyarlarla dünyalının kuralsız düzenlere atılmasıyla, çatış­macılık kaosuna, iç savaşlar batak­lıklarına sürüklenmeleri ile çok hızlı, kolaycı gelişti...

***

ABD bütçesinden, ABD başkanlık rejiminin işleyişi içinde, Sovyetler parçalanmalarında etkin kullanılacak Soros fonları ile İslamcı kesimle­re dönük cemaat fonlarına birlikte kaynak ayırmak olanaksız değildi. Belki biraz sürpriz olanı Türkiye’de Milli Görüş Hareketi içinden üretilen siyasal yapılanma kurucu kadroları ile, Gülen Cemaati ortaklığının “Ilımlı İslam, yeni Osmanlıcılık” ortak ideolo­jisi ile donatılabilmesiydi. Gelin görün ki bu proje ne Ortadoğu ne de daha genel İslam dünyası içinde istenen sonuçlara ulaşılmasını getiremedi. Sonrasını hep birlikte acı sonuçları, bedelleri ile yaşayıp görmekteyiz. Nereye evrilebileceği üzerine de çok fazla öngörümüz yok.
Çünkü son trajik gelişme dünyanın serbest piyasa düzeninin odağı ülke­de, ABD’de Obama formülü de işle­medi, Trump gibi rejiminin varlık ide­olojisinin reddederek, nerede ise ulus devlet stratejisi ile sandıktan çıkan bir başkanı sandıktan getirdi. Şimdiler­de Kuzey Kore’nin mahallenin delisi sayılan lideri ürettiği en son silahlarla, ABD’nin yüzer gemisi konumundaki üssünde, yüz binleri vurabilme ka­pasitesi ile karşılıklı tehditlerde gün sayılıyor...
Dünyanın geleceğine yönelik çivi­ler sökülmüş, bizim siyasal İslamcı arenada, FETÖ’cü acımasız kaos yaratma darbesinin üzerine, yeni siya­sal İslamcı, dindar-kindar ortaklıklar sularında, dindar-kindar gençlik, baş­ka cemaatler ittifaklarında, dünyada örneği olmayan bir sivil diktatoryal model arayışı, çabaları içinde, laik Cumhuriyet üzerinden geçiş yapılarak, dünyada bir örneği görülmemiş en otoriter tek adam sivil diktatoryal yö­netimine geçiş planları var...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları