Bağış Erten

Eylül akşamı

13 Eylül 2017 Çarşamba

Bundan tam 32 yıl önceymiş. Gene bir eylül akşamı. Teyzemlerin Antalya’daki evinde, herkesin bitmeyen sıcaklardan kaçtığı balkonun en ucunda, tek başıma radyo dinliyorum. Televizyon yayını yok. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş aynı gün Avrupa Kupaları sahnesinde. ‘Yabancılara’ karşı herkesin birbirini tuttuğu günler. Gündüz Erhan Önal’ın golüyle Cim Bom Polonya temsilcisi Widzew Lodz’u devirmiş. Çok mutlu olmuşuz. Akşam Fener Bordeaux deplasmanında, Kartal Athletic Bilbao. Umut yok pek. Tigana’lar, Giresse’ler bi tarafta, Zubizaretta’lar, Salinas’lar diğer tarafta. Ama gol geliyor. Hayır, gecenin yıldızı Fenerbahçe’den değil. 19 yaşındaki Gökhan Keskin’le Beşiktaş’tan. Spiker radyodan 25 metreden diyor. Biz 55 metreden hissediyoruz. Sonra Selçuk Yula atıyor. Aman yarabbi! 18 Eylül 1985 akşamı saat 21.30 sularında birkaç dakikalığına da olsa üç takım da galip! Sanırım benim için futbol devrimi denen şey o dakikalardır. Çığlıklar atıyorum, azar yiyorum. Devamı eksik geliyor. Sarı - Lacivertliler tarih yazıyor ama Beşiktaş fark yiyor.
Bu hep böyleydi Siyah - Beyazlılar için. Metin-Ali-Feyyaz daha o sezonlarda bile vardı, sezonu şampiyon bitirmişlerdi. Sonrasında daha da palazlandılar. Şiir gibi oynar hale geldiler. Belki de lig tarihinin açık ara en şenlikli futboluydu bu. 10 yıl boyunca ya şampiyon ya ikincilerdi. Bugünün Beşiktaşlılığının büyük bölümü işte o günlerde oluştu. Pek çok şeyin timsaliydi Kara - Kartal. Ama bir şeyin değil…

O sene, bu sene Beşiktaş
Evet, bu tabloda Avrupa başarıları hep ama hep eksikti. Üstelik nefis başlarlardı maça. Metin atar PSV’yi zora sokardı, Şifo Ajax’ı avlardı. Ama bir türlü olmazdı. Götheborg neyse de Malmö bile üzerdi. Her şeyi rakamlardan ibaret görenler 1987’de Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek finalinden bahsedebilirler size. Yemeyin. O da bir kura azizliğiydi. İlk turda Tiran’ı eledi Beşiktaş. Sonra Güney Kıbrıslı Apoel siyasi nedenlerle gelmedi ve hediyeden çeyrek final gördüler. Görmez olaydılar. Lobanovski’nin Dinamo Kiev’i silindir gibi ezdi.
Aynı Dinamo Kiev geçen sene o talihsiz maçta golleri sıralarken aklıma bu ‘kimliği’ gelmişti Beşiktaş’ın. O gün yazılacak yazı değildi ama bugün tam zamanı. Çünkü bugünün yıldızları eğer kulüp tarihini yeniden yazmak istiyorlarsa önlerinde büyük bir fırsat var. Seba’nın ve Milne’in eseri o takımın, futbol tarihimizin belki de en ‘şık’ simgesi Metin-Ali-Feyyaz’ın eksik bıraktığı bir alanda fink atabilirler. Hele de böyle bir fırsat varken.
Gerçi, Caner Erkin son röportajlarından birinde şunu söylüyor: “Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynayıp, kırılıp geri dönmek yerine sonuna kadar gidip UEFA Kupası’nı kaldırmayı tercih ederim.” Mantıklı olabilir. Hangi kulvarda yürüyeceklerini onlara bırakalım. Fakat şunu iyi biliyoruz. Avrupa’da başarıya ihtiyacı var bu takımın. Öyle Chelsea, Liverpool, Barcelona galibiyetlerindeki gibi mucizelere değil, devamlılık arz eden bir gidişe. Geçen sene gördüğümüz o ışığın devamına…
Kadroya tekrardan bir göz atın. Hiç bu kadar zengin oldu mu acaba? Kötü oynadığı zaman gösterdiği olgunluğa bakın. Başındaki teknik adamın tecrübesine... Sahadaki oyuncuların açlığına, hevesine ve genç yaşlarında biriktirdikleri tecrübeye... Diyecek tek söz var mı?
Devamını bilemem ama Şampiyonlar Ligi’ndeki bu grubu tepede bitirirse Beşiktaş kim şaşırır? Avrupa Ligi’nde Bilic’li sezonu bir hatırlayın. Tottenham’ın önünde lidersiniz, Liverpool’u elemişsiniz, sonra gene maziyi hatırlatan bir Club Brugge mağlubiyeti… O günlerin uğursuzluğunu da, penaltıların lanetini de kırmak lazım artık. Oğuzhan’lar, Atiba’lar, Cenk’ler o günleri gördüler. Geçen sene hakem kurbanı o saçma Dinamo Kiev’i de acı deneyim olarak koydular cebe. Şimdi bunları aşmanın zamanı değil mi?
O sene bu sene Beşiktaş. Gene bir eylül akşamı. Olamaz mı, olabilir. Tarihe geçmek için bundan iyi fırsat olamaz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bu sezon o sezon değil 2 Eylül 2018
Herkes biliyor 29 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları