Beşiktaş 3 puana hasret gitti Alanya’ya. Nihayet, Caner hariç cezalısı olmadan bir maça çıkabileceklerdi. 10 puan kaybettiği son 4 maçı hep farklı bir on birle oynamak zorunda kalmıştı Şenol Güneş. Tamam kartlar etkili olmuştu Beşiktaş’ın performansına ama biraz da kendi kendine etmişti; Oğuzhan’ı yedek kulübesinde oyuna başlatarak. Bu kez öyle olmamış Oğuzhan ilk on birde soyunmuştu. Tolgay ise yedekteydi. Oysa ki son haftaların formsuz Talisca’sı yerine Tolgay’ın da katılımıyla oluşacak üçlü orta alan Siyah - Beyazlıların hücum zenginliğini artırabilecekti. Fakat yine de negatif futboldan medet ummayan Alanya karşısında Beşiktaş hücum etmekte zorlanmadı. Oğuzhan da ilk dakikalardan itibaren takımı için ne kadar gerekli olduğunu gösterdi; etkili pozisyonların tam içinde olarak. Önce Q7’yi kaçırdı sonra da 8. dakikada Cenk’e golünü attırdı.
Bu Beşiktaş bizim bildiğimiz Beşiktaş’tı. Yoksa Kartal Lig’e geri mi dönüyordu? Ama arkası gelmedi hem oyun olarak hem de gol olarak. Ve Babel’in gereksiz yarattığı korner atışından dönen top Welinton’un harika vuruşuyla gol olunca 26’da skor da dengelendi. Ve hatta Fabri’nin kritik kurtarışları olmasa ev sahibi skoru lehine değiştirebilirdi. Siyah - Beyazlılar bu maçın da kolay olmayacağını, oynamadan kazanamayacaklarını anlamışlardı anlamasına ama durumu değiştirebilecek oyunu kuramadılar. Çünkü zor top kazanıp kolay kaybettiler. Yine de ilk yarının sonlarında Q7’ye yapılan net penaltı verilse skoru lehine çevirebilirdi Kartal. Yani Beşiktaş lehine karar verme korkusu sürüyordu.
İkinci yarıda daha fazla topa sahip olarak oyuna da hakim olmak istedi Beşiktaş. Ne var ki oyunu rakip alana yıkmasına rağmen istediği etkiyi yaratamadı. Artık maçın bitmesine yarım saat kalmıştı ki Şenol Hoca hiçbir pozitif katkısı olamayan Talisca’yı sahada tuttu, Oğuzhan’ı çıkardı. Ve gol pozisyonlarını rastlantılara bıraktı böylece. Beşiktaş yine de son bir umutla rakip kaleye yüklendi dakikalar birer birer tükenirken. Baskı da kurdu Siyah - Beyazlılar. Bu dağınık baskı sonunda 88’de Negredo’nun kafasından galibiyet golünü getirdi ama ben yine de söyleyeyim.
Şenol Güneş Beşiktaş’ı acilen akışkan pas oyununa ve ileride toplu savunma anlayışına döndürmeli. Bunu engelleyen etmenleri elemeli.
Üç puan ama...
Yazarın Son Yazıları
Sakat, cezalı ve milli takımlara gidenler nedeniyle Beşiktaş’ta Demir Ege, Kartal ve Taylan ilk on birde.
Yine değişen bir şey yok; ne maç yönetimlerinde, ne hakem atamalarında ne de kulüp yöneticilerinin tavırlarında.
Böyle skor korunamaz, korunamıyor da zaten. Skor eşitleniyor: 3-3. Uzatmalarda Beşiktaş’ı Allah koruyor. Sonuçta ben de skoru belirleyen VAR ile ilgili Trabzonlu TFF Başkanı’ndan bir açıklama bekliyorum.
TFF Başkanı Hacıosmanoğlu yaptığı açıklamalarla bize ne demek istedi?
Beşiktaş’ın ilk on birinde 6-7 oyuncu belli artık. Ama ben mesela Milli Takım kalecisi Mert’in, Sergen Yalçın’la birlikte neden itibar kaybına uğradığını anlamıyorum.
Pazartesi akşamı ne izledik biz?
Baştan söyleyeyim.
Baksanıza adalete olan inancımızın her gün daha da azaldığı şu kirlenmiş futbol ortamını birileri bahis üzerinden temizleme kararı almış.
Önde presle rakip alanda topu tutabilme, savunmadan güvenli çıkışlar, kanatların iyi çalışması Beşiktaş’ın artılarıydı
Beşiktaş’ın son mali kongresi kulüpte işlerin hangi noktalara vardığının bir göstergesi maalesef.
Beşiktaş baskılı ve enerjik başlıyor ve 2 golle öne geçiyor. Ama VAR’ın işgüzarlığıyla, hakemin sarı kartı kırmızıya dönüyor, Orkun gereksiz hareketi yüzünden atılıyor ve Kartal 10 kişi kalıyor.
Bu ligin şaibeli olduğunu zaten hep biliyorduk.
Maçın hemen başında Toure’nn soldan top sürerek ceza alanına girişi, Cerny’nin yerden topu uzatışı ve Cengiz’in net vuruşuyla Beşiktaş Kasımpaşa karşısında öne geçiyor.
Ne sebeple olursa olsun maç ertelenmesine karşıyım.
Süper Lig’i yayıncı kuruluş mu yönetiyor?
Zafer sarhoşluğu içindeyiz.
Maç yazımda “Fırsat kaçtı” başlığını atmıştım.
Fırsat kaçtı
Galatasaray derbinin favorisiydi. Ama belli ki Liverpool maçının yorgunluğu vardı.
Bitmeyen çilemiz bizim bu; tribünlerin küfürlü sloganlar nedeniyle sürekli ceza yemesi.
MHK’nin görevi iyi hakem yetiştirmek ve o iyi hakemleri adaletli bir şekilde maçlara vermek değil midir?
Garabetler ülkesiyiz; anımsarsanız 2004’te tekrarlanan Çaykur Rize-Fenerbahçe maçı ocak transferleri de kullanılarak oynanmıştı.
Beşiktaş-Başakşehir maçından çıktım koşa koşa eve geldim.
Bakın Erkek Milli Basketbol Takımımızın oyuncusu Kenan Sipahi, Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale çıkma başarısı gösterildikten sonra “Biz saha içinde ve saha dışında birlikte zaman harcamaktan çok zevk alıyoruz” diyor.
Sürekli dön dolaş aynı noktaya geliyoruz.
Bravo bildiniz, Ole Gunnar Solskjaer Beşiktaş’ı şampiyon yapamadı.
Karşınızda çok zayıf bir takım da olsa siz oyun kuramaz, topu rakibe verirseniz istediğiniz kadar savunmacıyla sahaya çıkın o rakip istediğini yapar, öyle olur böyle olur golü de bulur.
Eldeki kadroya bakıp Solskjaer üçlü savunmaya geçmiş.
Transfer değil emek!
Beşiktaş şu anki takım performansıyla kimi rahat yenebilir sorusunun yanıtı yok maalesef.
Gerçekçi olmak gerekirse Beşiktaş’ın bugün mucizeye ihtiyacı olacak.
Beşiktaş maçın başında kaptırılan topla şanssız bir gol yiyor.
Bu kadar kötü bir zamanlama olabilirdi ancak. Malum; Beşiktaş bu akşam Shakhtar Donetsk ile tarihi bir maça çıkacak.
Daha önceki yazımda, forma aşkının olduğu, aidiyete dayalı o eski yılların çok gerilerde kaldığından, artık her şeyin değerinin para ile ölçüldüğünden bahsetmiş ve bir futbolsever olarak üzüntümü dile getirmiştim.
Fikstür çekiminin üstünden daha bir hafta bile geçmedi. Ama kimse içerdiği haksızlıklar üzerine konuşmuyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Beşiktaş’ta çok isabetli gözüken iki transfer yapılmış, hele Abraham gibi çok renkli bir santrfor gelmiş ama hâlâ laf edenler var.
Cemal Süreya demiş ki: “Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni” Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan “filozof” unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: “Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir.”
Hedefleri büyük tutmak başka bir şey, boş hayaller yayıp peşine takılmak ise bambaşka bir şey.
Futbolda en fazla sevdiğimiz, heyecanlandığımız transfer döneminin içindeyiz. Resmi olarak başlamasa da.
En sonunda anladım ki istediğin kadar güzel anlat “anlama” anlatılamıyor. Bu bir kapasite ya da vizyon meselesi.