Beşiktaş bu sezon beklentilerin aksine özellikle deplasmanlarda çok puan kaybetti. Bu yüzden artık her puan kaybı Siyah-Beyazlıları zirveden biraz daha uzaklaştıracaktı.
Bursa’nın da Beşiktaş’ın da kadrosunda önemli eksikler vardı. Kartal Atiba’sız ve Babel’sizdi. Bursa ise Batalla’dan yoksundu.
Açılış golü önemliydi. Daha maçın başında Lens’in sol kanata ortaladığı top Q7’den Negredo’ya, ondan da Adriano’ya geldi. O da alan boşaltıp sağ üst köşeden topu ağlarla buluşturdu.
Oyun hızlanacaktı ama hakem o kadar yersiz fauller veriyordu ki... Kararlarının yarısı lüzumsuzdu. Hiç mi Premier Lig maçı seyretmiyor bizim hakemler? Böyle olunca her temasta futbolcusu da taraftarı da faul bekliyor. Devamında gelen aşırı itirazlar, tribün gerginliği de tuz biber ekiyor.
Üstüne üstlük saha zemini, özellikle bir yarısı tarladan da farksızdı Bursa’da. Bu arada Beşiktaş tam saha baskı yapıyor ama uzun paslar sonucu topu çabuk kaybediyordu.
Maç pozisyonsuz bir oyuna dönmüşken Bursa’nın beraberlik golü zincirleme hatalar sonucu Beşiktaş’ın hediyesi olarak geldi. Önce hakem faul yarattı. Arkasından oluşan korner atışında Bursa ileride yakalanmışken Lens riskli pas verdi, yine korner oldu. Kornerde arka direk boş kaldı, sonra Medel ıskaladı, Negredo tamamladı (!) ve skoru 1-1’e getirdi. Beşiktaş rakibini ve seyircisini adeta diriltti böylece. İlk yarının uzatma dakikalarında Bursa’nın attığı 2. gol de kendi kalesine golden pek farklı değildi. Sağ kanattan sürekli gelen Yusuf Erdoğan bu kadar boş bırakılamazdı.
Ara transfer Vida ve ilk 11’de şans bulan Lens hiç hazır gözükmedi. Lens, 54’te net gol şansını harcamasının ardından yerini Love’a bıraktı.
Beşiktaş’ın giderek morali düştü, dağıldı, pas oyununu tamamen terk etti ve umudunu uzun paslara, kişisel becerilere bıraktı. Bu anlayış ancak uzatmalardaki Negredo golüyle beraberliği sağladı sadece.
Şu bir gerçek; Siyah-Beyazlılar artık kendilerini şampiyonluklara taşıyan çok paslı akışkan futbolunu oynayamıyor. Bir de üzerine toplu intihar gibi hatalar eklenince rakiplere kolay puanlar hediye ediliyor. Dün hiç top oynamayan Bursa’ya verilen puan gibi...
İntihar gibi
Yazarın Son Yazıları
Her iki takımda da büyük eksikler var.
Sakat, cezalı ve milli takımlara gidenler nedeniyle Beşiktaş’ta Demir Ege, Kartal ve Taylan ilk on birde.
Yine değişen bir şey yok; ne maç yönetimlerinde, ne hakem atamalarında ne de kulüp yöneticilerinin tavırlarında.
Böyle skor korunamaz, korunamıyor da zaten. Skor eşitleniyor: 3-3. Uzatmalarda Beşiktaş’ı Allah koruyor. Sonuçta ben de skoru belirleyen VAR ile ilgili Trabzonlu TFF Başkanı’ndan bir açıklama bekliyorum.
TFF Başkanı Hacıosmanoğlu yaptığı açıklamalarla bize ne demek istedi?
Beşiktaş’ın ilk on birinde 6-7 oyuncu belli artık. Ama ben mesela Milli Takım kalecisi Mert’in, Sergen Yalçın’la birlikte neden itibar kaybına uğradığını anlamıyorum.
Pazartesi akşamı ne izledik biz?
Baştan söyleyeyim.
Baksanıza adalete olan inancımızın her gün daha da azaldığı şu kirlenmiş futbol ortamını birileri bahis üzerinden temizleme kararı almış.
Önde presle rakip alanda topu tutabilme, savunmadan güvenli çıkışlar, kanatların iyi çalışması Beşiktaş’ın artılarıydı
Beşiktaş’ın son mali kongresi kulüpte işlerin hangi noktalara vardığının bir göstergesi maalesef.
Beşiktaş baskılı ve enerjik başlıyor ve 2 golle öne geçiyor. Ama VAR’ın işgüzarlığıyla, hakemin sarı kartı kırmızıya dönüyor, Orkun gereksiz hareketi yüzünden atılıyor ve Kartal 10 kişi kalıyor.
Bu ligin şaibeli olduğunu zaten hep biliyorduk.
Maçın hemen başında Toure’nn soldan top sürerek ceza alanına girişi, Cerny’nin yerden topu uzatışı ve Cengiz’in net vuruşuyla Beşiktaş Kasımpaşa karşısında öne geçiyor.
Ne sebeple olursa olsun maç ertelenmesine karşıyım.
Süper Lig’i yayıncı kuruluş mu yönetiyor?
Zafer sarhoşluğu içindeyiz.
Maç yazımda “Fırsat kaçtı” başlığını atmıştım.
Fırsat kaçtı
Galatasaray derbinin favorisiydi. Ama belli ki Liverpool maçının yorgunluğu vardı.
Bitmeyen çilemiz bizim bu; tribünlerin küfürlü sloganlar nedeniyle sürekli ceza yemesi.
MHK’nin görevi iyi hakem yetiştirmek ve o iyi hakemleri adaletli bir şekilde maçlara vermek değil midir?
Garabetler ülkesiyiz; anımsarsanız 2004’te tekrarlanan Çaykur Rize-Fenerbahçe maçı ocak transferleri de kullanılarak oynanmıştı.
Beşiktaş-Başakşehir maçından çıktım koşa koşa eve geldim.
Bakın Erkek Milli Basketbol Takımımızın oyuncusu Kenan Sipahi, Avrupa Şampiyonası’nda yarı finale çıkma başarısı gösterildikten sonra “Biz saha içinde ve saha dışında birlikte zaman harcamaktan çok zevk alıyoruz” diyor.
Sürekli dön dolaş aynı noktaya geliyoruz.
Bravo bildiniz, Ole Gunnar Solskjaer Beşiktaş’ı şampiyon yapamadı.
Karşınızda çok zayıf bir takım da olsa siz oyun kuramaz, topu rakibe verirseniz istediğiniz kadar savunmacıyla sahaya çıkın o rakip istediğini yapar, öyle olur böyle olur golü de bulur.
Eldeki kadroya bakıp Solskjaer üçlü savunmaya geçmiş.
Transfer değil emek!
Beşiktaş şu anki takım performansıyla kimi rahat yenebilir sorusunun yanıtı yok maalesef.
Gerçekçi olmak gerekirse Beşiktaş’ın bugün mucizeye ihtiyacı olacak.
Beşiktaş maçın başında kaptırılan topla şanssız bir gol yiyor.
Bu kadar kötü bir zamanlama olabilirdi ancak. Malum; Beşiktaş bu akşam Shakhtar Donetsk ile tarihi bir maça çıkacak.
Daha önceki yazımda, forma aşkının olduğu, aidiyete dayalı o eski yılların çok gerilerde kaldığından, artık her şeyin değerinin para ile ölçüldüğünden bahsetmiş ve bir futbolsever olarak üzüntümü dile getirmiştim.
Fikstür çekiminin üstünden daha bir hafta bile geçmedi. Ama kimse içerdiği haksızlıklar üzerine konuşmuyor.
Güleyim mi ağlayayım mı bilemedim. Beşiktaş’ta çok isabetli gözüken iki transfer yapılmış, hele Abraham gibi çok renkli bir santrfor gelmiş ama hâlâ laf edenler var.
Cemal Süreya demiş ki: “Bir takım ol Mesela Beşiktaş gibi De ki, Şerefim bitene kadar Seveceğim seni” Üstat bu sözleriyle şerefiyle kazanmayı her şeyin üstünde tutan sporseverlere tercüman olmuş. Futbola felsefi açıdan bakan ve belki de futbolun en politik figürü olan “filozof” unvanlı eski Brezilyalı futbolcu Dr. Socrates ise şu ünlü sözleri sarf etmişti: “Futbol sadece bir oyun değildir, o bir kültürdür, o bir direniş şeklidir.”
Hedefleri büyük tutmak başka bir şey, boş hayaller yayıp peşine takılmak ise bambaşka bir şey.
Futbolda en fazla sevdiğimiz, heyecanlandığımız transfer döneminin içindeyiz. Resmi olarak başlamasa da.