Beşiktaş çağdaş futbol oynamaya çalışıyor. Çünkü genç teknik direktörünün böyle güzel bir hedefi var. Bu arada Hasan Arat yönetiminin yanlış Santos seçiminden sonra tamamen zıt özelliklere sahip bir hocaya yönelmesi ve hatadan çabuk dönmesi son derece olumlu bir hamle. Giovanni van Bronckhorst hem oyuncu olarak hem hoca olarak hep kazanmayı hedefleyen takımlarla oldu. Futbolu en ileri düzeyde oynamak ve oynatmak alışkanlığı var diyebiliriz yani. En iyi tarafı da daha iyisi için denemekten vazgeçmemesi. Hatalarını görebilmesi ve değiştirebilmesi. Biz o kadar çok sabit fikirli, belirli şablonları aşamayan “büyük” hocalar gördük ki Gio Hoca bu yüzden insana büyük bir heyecan veriyor. 

Tabii ki Bronckhorst’un da bir futbol anlayışı var ama kafasındaki futbolu da sürekli geliştirme derdinde. Beşiktaş’a gelir gelmez yaptığı ilk değişiklik takımın ileride baskı uygulaması ve bunun da ayrılmaz parçası olarak savunma çizgisini ileride kurması oldu örneğin. Günümüzün hücum futbolunun en temel şartlarından biri bu. Tabii toplu savunma ve toplu hücum yapmak da. Takımın ileride basması Gedson’un da bu sezon bu kadar parlamasının başlıca nedeni. Sürekli rakip 18’e yakın olmasının sonucu goller de asistler de geliyor doğal olarak. Bu yeni anlayışta daha fazla adamla hücum etmek var. Kanatların daha iyi çalışması var. Ama sistem iyi işlemediğinde savunma arkasına atılan toplar büyük dert. Bu yüzden kanat beklerin ileriye çıktıklarında bıraktıkları boşlukların orta alan ve stoperlerle kapatılması gerek. O zaman da çabuk oyunculara ihtiyaç ortaya çıkıyor. Mesela Masuaku’nun hücuma katkısı çok. Zaten kanat bek olarak oynuyor. Svensonn da top Beşiktaş’tayken orta saha gibi oyun kurulumuna katılıyor. Gio Hoca’yla birlikte önemli gelişme gösterenlerden biri de İzlandalı zaten. 

Beşiktaş’ı işte bu çağdaş oyun anlayışına göre değerlendirmek gerek. Ne var ki daha geliştirilecek çok şey var. Örneğin Musrati daha çabuk oynamalı, Rashica topları daha verimli kullanmalı. Sol kanatta Masuaku ile en iyi uyum Semih’le oluyor şimdilik. Rafa sıkı markaj altında kaldığında da arkadaşları çözüm üretmeli. Ve özellikle Avrupa maçlarında takım 90 dakika diri kalmalı. Evet; Beşiktaş’ın hocası elindeki kadroyla günün en geçerli oyununu oynama derdinde. Ve şimdilik işler iyi gidiyor. Ama en küçük başarısızlıkta her şeyi kestirip atan bir futbol ortamında işi hiç de kolay değil. Özellikle bizde futbola kafa yoran, cesur ve çağdaş düzeyi yakalamaya çalışan “yabancı” hocalara karşı, hele gençlerse ciddi bir fobi varken. O yüzden bir kez daha yineliyorum: Gio Hoca’ya rahat çalışma şansı verin. Verin ki bizler de neler yapabileceğini görebilelim...