Erdoğan, doları 10 TL’nin üzerine fırlatmak mı istiyor?

10 Ağustos 2021 Salı

Bu soru, mesleği ekonomist olanların işi.. Yine de ben kendi gördüğümü yazacağım. Çünkü duyduğum ses, genellikle yanlış yapıyor yine mealinde.. 

Yanlış mı yapıyor veya Cumhurbaşkanı bunu bilerek mi yapıyor? RTE bence yanlış yapmıyor, şu sırada işine geleni ve şu an inandığını yapıyor; ha, bu inancı ve yaptığı yanlıştır, bu başka bir mesele.

Bundan önce en az iki kez, faizi düşüreceğiz dedi, Merkez Bankası’na çattı, başkanlarını değiştirdi. Her seferinde dolar fırladı.

Yine geçen hafta faizi düşürmeden enflasyon düşmez dedi, ülkenin en yetkili makamında oturan “ekonomist” olduğu için her söylediği şey piyasayı yönlendirici özellik taşıyor. 

Bu son konuşmadan sonra, 8.32’lere kadar gerileyen dolar kuru, (adeta RTE’nin, eyvah dolar kuru düşüyor diye paniğe kapıldığını düşünüyorum!) bugün baktım, satışı 8.68’lere dayandı. Yani 35 kuruş arttı. Türkiye ve şirketlerin dolar - Avro borçları çok yüksek olduğu için borçlarımız arttı, faiz ödemeleri arttı. 

Ama Cumhurbaşkanı bundan rahatsız değil.

Oysa enflasyondan da faizden de rahatsız olduğunu söylemiyor muydu? Yanlış mı anımsıyorum? 

‘BAKIN, BAŞARAMADILAR’ MI?

Faiz düşünce enflasyon da düşer, biçiminde, ekonomi bilimine ters söylem savunan bir Cumhurbaşkanı, ülke borçlarındaki büyük faiz artışlarından neden rahatsız olmaz? Bu, bilinmezlikler içeren bir soru. “Faiz lobisi”ne çalışıyor da diyen olur, ülkeyi faiz ve borç batağına mı sürüklüyor Cumhurbaşkanı sorusunu soran da. Dahası, yarın iktidarı teslim edebileceği yeni iktidara, altından kalkamayacağı bir borç yükü bırakmak istiyor. Böylece bakın başaramadılar diyecek ve kendine olan talebi artıracak: Bunu başarsa yine Reis başarır!

Konum, bu nokta değil.

Cumhurbaşkanı henüz iki yıl varken seçimlere ve iktidardayken, kendisini ve iktidarını sıfırlayacak böyle bir irade göstermez (sanıyorum).

ÖYLEYSE NEDEN?

Öyleyse neden bilerek dolar kurunu yükseltiyor sorusunu, yine normali arayarak yanıt vereceğim:

Cumhurbaşkanı’nın sık sık açıkladığı ve övündüğü bir hedefi var, farkında olmayabilirsiniz: Bu yıl ihracatı 200 milyar doların üzerine çıkarmak.

Evet, ihracat artışı yaşıyoruz. Geçen ay ile bir yıl önceki ay arasındaki artış, ilk kez 200 milyarı geçti. Fakat bu yılın ocak - aralık ihracat toplamı önemli.

Neden böyle bir hedef koyuyor?

Bunun iki nedeni var: Türkiye tarihinde bir rekor kırmak istiyor, bundan siyasi destek çıkaracak. 

İkincisi ise şu sırada Türkiye’nin -iktidarın- en çok ihtiyacı olan dövizi ihracattan elde elde ediyor gibi. Turizm gelirlerinin iki yıldır sıfırı tükettiği- bu yıl da asla beklenene ulaşamayacağı göz önüne alınırsa, tek büyük ana gelir kaynağı ihracat kalıyor.

Şu da var tabii: Dolar arttıkça dış alıma (ithalat) ödenen paralar da artmıyor mu? Artıyor tabii. Buna dış ticaret açığı diyorlar. İlk altı ayda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 83’ler gibi. Fena değil.

İHRACAT VE KİTLESEL YOKSULLUK ARTIŞI EL ELE

İhracatın artış motoru nasıl çalışıyor?

Temel veya kilit soru bu.

Yanıt: Çalışanların sırtından! Yani, ücretlerin - emeğin ucuz tutulması, baskılanması sayesinde.

Bu ücret baskılama iki sonuç doğuruyor: 1) Türk ihraç ürünlerini dış piyasalarda ucuzlatarak rekabet gücünü artırıyor, yani aslında ihracat rekoru, ucuz emek sayesinde!!! 2) Bu durum sermayeyi besliyor (birikim).

Resmi enflasyon yüzde 15-19 arası ve gayri resmi, yani geniş yığınların kullandığı ana tüketim mallarında enflasyon yüzde 30’ları aşmışken ücretlere yapılan zamları izleyin. Emekli ve memur zamları yüzde 10’ları bile bulmadı. 

ENFLASYON YÜKSEK, ÜCRET ARTIŞI DÜŞÜK

Peki, geçen yıl mesela çalışanlarda ortalama resmi ücret artışı?

“2020 Türkiye Ücret ve Yan Haklar Araştırması’nın sonuçlarına göre 2021 yılı ücret artış bütçelerine karar veren firmalar yüzde 13.8 bandında zam yapmayı planlıyor. 2020 yılında ise firmalar yüzde 15 bandında zam yaparken, Türkiye’de firmaların yüzde 6.6’sı ücretlerde kesintiye gitti.”

Bu zamları şöyle düşünün: Emek yoğun ve kitlesel çalışanlarda daha düşük ama beyaz yakalı özellikle bilgisayar elektronik vb. sektörlerde çok daha yüksek. Yani kitlesel yoksulluk artıyor, ihracatla birlikte!

İhracat artışı mal ve hizmetlerin üretimini de körükleyici dolayısıyla işsizliğe dolaylı katkısını da hesap ediyor iktidar. Ama çalışma hayatının giderek rasyonelleşmesi (daha az insan çalıştırma), bu katkıyı da azaltıyor aslında. Bu nedenle yeni ve büyük yatırımlar olmadan bu işsizliği piyasanın emmesi mümkün gözükmüyor.

Özetle RTE, emekçilerin ve yoksulluğun sırtından ihracat rekoru kıracak!

Dolar, tüm bunlar için 10TL olmalı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları