Bin bir duygu içinde bocalayan Kaymakam ve Ozan Kul Halil: Bir gönlüm Çukurova’da
Bu ıssız kasabaların yalnızlığı insanı öldürür. Bir de durup dinlenmeden seninle uğraşan, astığı astık kestiği kestik ağalar olursa karşında, insan deliye döner. Bir yere gelmişsin. Ortaçağ karanlığında o yer. Onlar da senin gibi insan, senin kadar da okumuş çoğu, ama bunlar yaşadıkları yer için ve de çocuklarının yaşıyacakları yer için hiç bir şey yapmamışlar.
Tarlalar ağa işgalinde!
Bu tarlalar hükümetin değil mi isterse göçmenine de verir, satar da atar da.. Kim ne karışır. İşte 665 dönümcük yere bile 1950 den bu yana göçmenler giremiyorlar. Bu bizim Kaymakam gelince, “Ne demek ola ki,” diyor. “Devletin göçmene verdiği tarlada göçmen oturmalı.” “Sen misin bunu diyen?” Tarla kutsaldır. Hele Ağa tarlası bin misli kutsaldır. Elini sürenin eli bir iyicene yanar. Gelsin telgraflar, gitsin telgraflar.. Bu 5000 dönümlük toprak Genel Müdür başları yemiştir. Bir sen mi dayanacaksın, genç Kaymakam?..
Dursana kaymakam, yanıyorsun kaymakam!
Bu kaymakam gene durmamış, gene doymamış, kasabanın üstbaşına, kel bir tepeye “Maarif ormanı” yapmağa kalkmış.. Bunu öğrencilere yaptırmış. Her öğrenci bir ağaç dikmiş... Ve ağacını bellemiş, ağacına bakmağa üstüne almış... Şu Kaymakamın yaptırdıklarına bakın... Bu kadar da kötülük olur mu bu kasabaya... Hemen, tezelden, bu Kaymakamın da akibeti, öteki otuz yedi arkadaşının akibetine benzemeli ve arkasından teneke çalınmalı.
Devrimci kaymakam
Ağanın en küçük bir faydasına dokundun mu yandın. Yandın da bittin. Sana edilmedik iftira, yapılmadık zulüm kalmaz. Bir gün bir yazar çıkar da Anadolu kasabalarının iç yüzünü yazarsa, işte o zaman niçin bir çıkmazdayız, niçin bu kadar geri, korkunç durumdayız, her şey gün gibi ortaya çıkar. Türkiye’nin en büyük problemi ortaya çıkar. Yerden mi bittin, gökten mi yağdın bre kaymakam? Buraya Kadirli derler. 15 yılda 37 kaymakam değiştiren kasabadır bu. Bu Kadirli Ağaları burada kaç kaymakamın kuyruğuna teneke bağlamadı. Sen arandan, köylülerle kendi arandan, nasıl olur da ağaları çeker bir yana atarsın? Geleceğin varsa göreceğin de var...
Bunlar kaymakama düşman ağalar: 15 yılda 37 kaymakamı alaşağı etmişlerdi, şimdi sıra 38’incide idi
Gönül, beklenmedik yerden bir acı gelirse gücenir. Onunla acı tatlı günlerimiz oldu. Bu dostumu bir gün belki enine boyuna anlatırım. Yaşı yetmişi aşkındır. Eski Yunan filozofları kadar akıllıdır. Ne öğrenmişse topraktan, hayattan öğrenmiştir... Kasabaya varır varmaz gittim elini öptüm.. Hoşbeşten sonra ilk iş, gene kaymakam sözü çıktı karşıma.. Kasabalılar sanıyorlarmış ki ben buraya kaymakam için röportaj yapmağa geldim. Aklımdan bile geçmiyordu. Bu kaymakam işinde iş var diye düşündüm. Hani bana kötü bakanlar var ya sebebini anladım. Bunlar kaymakama düşman ağalar, ağaların çocukları... Şu bana dostluk gösterenler var ya, öğretmenler, memurlar, köylüler, esnaf... Kısacası halk.