Bilim insanları, kadın konusunda aylarca üzerinde çalıştıkları araştırma sonucunu, basına “7 bin 500 yıl önceki Anadolu kadını!” başlığıyla yansıttı. Onları bu sonuca vardıran, buldukları önemli belgelerin neredeyse her sayfasında Türk adının geçtiğiydi.
Varılan sonuç üzerinde günlerce düşündükten sonra, Dede Korkut’un kadın tanımını anımsadım:
“Evin dayağı (dayanağı) odur ki yazıdan yabandan eve bir konuk gelse, kocası da evde olmasa, onu yedirir içirir, ağırlar, saygıyla uğurlar. Onun çocukları doğsun, ocağına onun gibi avrat gelsin...”
BİLİMSEL AYRINTILAR
“Öncelikle Cebelitarık’ta bulunan 7 bin 500 yıllık bir kafatasını inceleyerek neolitik dönem kadınının yüzünü yeniden canlandırdığımız kadına Calpeia adını verdik. Bu da, kafatası bulunan kadının Anadolu’dan gelmiş olabileceği varsayımıydı.
Bilim insanları 1996 yılında İspanya’daki bir mağarada yapılan kazıda bulunan 7500 yıllık kafatasından da yola çıkarak neolitik dönemde yaşamış bir kadının yüzünün yeniden modellemesini yaptık. Kadınla ilgili kafatasının bulunduğu mağaradan dolayı ona da Calpeia adı verildi.
YENİ ARAYIŞLAR
Bu yeniden modelleme altı aylık bir çalışmanın sonunda yüz modeli çıkarılan Calpeia’nın öldüğünde 30-40 yaş aralığında bulunduğu varsayma kanısını uyandırdı bizde. Calpeia’nın yüz modelinin çıkarılması için onun DNA’sının bir kısmından alınan bir parça da analiz edildi. Yapılan analizin ardından 3 boyutlu bir modelleme işlemi yapılarak Calpeia’nın yüz modeli ortaya çıkarıldı.
Kafatası üzerinde çalışma yapan araştırmacılar, Calpeia’nın Cebelitarık bölgesine Anadolu’dan gelmiş olabileceğini ya da Cebelitarık bölgesinin yerlisi olduğunu düşünmüş. Proje ekibi Calpeia’yı böyle anlattı.”
Cebelitarık Ulusal Müzesi’nde görevli Clive Finlayson, “Kafatasından DNA’yı çıkardık. Böylece kadın hakkında birçok şeyi bilmeye başladık. Onun bir kadın, siyah saçlara ve koyu gözlere sahip olduğunu biliyoruz artık” dedi.
Finlayson, ayrıca, kadının kökenlerine baktıklarında şaşırdıklarını söylüyor: “Asıl ilginç olan, kadınların kökenlerine baktığımızda, genlerin yüzde 10’unun yerli avcı toplayıcılardan olduğunu, bunun da genlerinin yüzde 90’ının Anadolu kaynaklı olduğunu belirledik” diyor.
SONUÇ
Kurtuluş Savaşı’nda askerler üşümesin diye onlara eldiven ören, nice dağları kağnının üzerinde geçirerek cepheye mermi taşıyan kadınlarının özverisi içime işlemişti. Öğrencilik günlerimde sırtında mermi taşıyan yiğit kadınlarımızın birinin heykelini görünce nasıl duygulanmış olmalıyım ki bu yaşımda, onun karşısında saatlerce saygı titreşimlerine uğradığımı anımsıyorum.
Yurt sevgisini her şeyin üstünde tutan kadınlar, özverili ruhlarıyla, evinden ocağından, çoluğundan çocuğundan uzak kalarak Kurtuluş Savaşı’mızda üstlerine düşen görevleri yerine getirip adlarını yiğitlik tarihine yazdırmıştır.
Onlardan Halide Onbaşı’nın (yazar Halide Edip Adıvar), Nezahat Onbaşı’nın, Şerife Bacı’nın, Halime Çavuş’un, Erzurumlu Kara Fatma’nın, Çete Emir Ayşe’nin, Hafız Selman İzbeli’nin, Gördesli Makbule’nin, Tayyar Rahmiye’nin yiğitlikleri, Atatürk’le birlikte tarih kitaplarının ilk sayfalarında yer almıştır.