Ahmet Güvener

Kamu ve Spor

03 Haziran 2014 Salı

Geçen haftaki “Hızlı, kolay ve yanlış çözüm” adlı yazımda Türk sporuna önerdiğim çözüm asla çok uzun bir araştırmanın sonucu değil, Avrupa’daki 54 ülkeden elli üçünün uyguladığı spor yönetişim sisteminin aynısıdır. Bugünkü durumumuz yıllarca çeşitli alanlarda Türkiye’yi yönetenlerin çağdaş demokratik sistemleri Türkiye’ye uygulamamak için uydurdukları “Türkiye’nin jeopolitik kritik durumu” masalının Türk sporunda kendini göstermesidir.
Bugün kamunun sporda olması gereken yerini irdeleyeceğiz. Daha önce de belirttiğim gibi sporun yaygınlaşması ve lisanslı sporcu sayımızın artması için görev yerel yönetimlere düşmektedir. Öncelikle yıllarca bu konuda refleksini kaybetmiş olan yerel yönetimler, spora yaptıkları yatırımın aynen yola, suya, çevre temizliğine yapılan yatırım gibi siyasi bir yatırım olduğunu algılamalıdırlar. Yani nasıl trafik veya su sorununu hallederek, politik konumlarını oy verenlerin gözünde güçlendiriyorlarsa, kenttaşlarına spor yaptırma imkânları sağlayarak aynı politik gücü sağlayacaklarını anlamalıdırlar. Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor AŞ’yi kurarak ve önemli hizmetlere başlayarak bu konuda çok doğru bir adım atmıştır. Belediyelerin yapması gereken kitle sporunu yönelik tesisler yapmak ve bu tesislerdeki organizasyonlara federasyonlar üstünden destek vermektir. Nokta. Özellikle “kitle sporuna hizmet eden tesisler”in altını çizmek istiyorum. Yapılan tesislerde seyirci için ayrılan mekânlar ya hiç ya da asgari olmalıdır. Unutmayalım ki 5000 kişilik bir futbol stadına ayrılan parayla, en az 3-4 seyircisiz futbol sahası yapılabilir ve de belediyelerin spora katkısı 5000 kişiye maç seyrettirmek değil, 5000 kişiye spor yaptırmak olmalıdır. Çağdaş spor yönetişim modeli içinde belediyelerin profesyonel futbol, basketbol vb. takım kurma gibi bir görevi yoktur. Bugün belediyelerin bu takımları kurarak kendi marka değerlerini artırmak ve birtakım politik-ekonomik kazanımlar içine girmekten başka hiçbir amaçları yoktur. Bu takımları kurarak gençlere ve topluma hizmet edilmez. Bu durum gerekirse kanun ile yasaklanmalıdır.
Merkezi yönetimin spora katkısı sporun planlanması, seyir sporu tesislerinin yapılması ve elit spor ve sporcunun geliştirilmesi ile sınırlı olmalıdır. Avrupa’da ve dünyanın gelişmiş ülkelerinde seyir sporu tesislerini yerel yönetimler yaparlar. Türkiye’de gerek yerel belediyelerin maddi imkânlarının kısıtlı olması ve de stratejik olarak hızla kitleleri sporla buluşturmamız gerektiği için, bu işlevi merkezi yönetim bir süre daha götürerek belediyelerin kitle sporuna tüm imkânlarını yönlendirmeleri sağlanmalıdır. Ama mutlaka inşa edilen işletim için tesis belediyelere devir edilmelidir. Sporun planlanması ve elit spor ve sporcu gelişimi için bir başka ülkenin modelinden faydalanılabilir. Örneğin İngiltere’nin UK Sports modeli bunun için çok uygundur. UK Sports’un görevleri şöyle özetlenebilir: UK Sports ülkenin yüksek performans spor kurumdur. Temel amacı ülkenin olimpik ve paralimpik performans potansiyelini artırmaktır. Bu kurum elit sporcularda yetenek gelişimi, antrenörlük, spor bilimi gibi konularda üniversiteler ile işbirliği ile ülkenin her olimpik ve paralimpik branşta başarılı olması için gerekli yatırımları yapar. Kurumun diğer iki ana işlevi de ülkenin spor stratejik planını geliştirmek ve uluslararası spor etkinliklerini ülkede yapmak için kampanyaları yönetmektir. Bu kurumun gelirleri spor-toto, iddaa gibi bahis oyunları gelirlerinden sağlanmaktadır. Darısı başımıza.
Çözümler daha önce de dediğim gibi bunlardan ibarettir. Fakat bu değişimler, tüm radikal reformlar gibi çok ciddi bir siyasi iradeyi gerektirmektedir. Ciddi siyasi irade de güçlü bir iktidara gereksinim duyar. Haydi, hodri meydan!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hakem lobisi 9 Temmuz 2016
Kardiac Kids 17 Kasım 2015
Yeter artık (29.09.2015) 29 Eylül 2015

Günün Köşe Yazıları