Ahmet İnsel

Mülklü kibrinin parolası: Popülizm

07 Temmuz 2015 Salı

Yunanistan’da SYRİZA’nın halkoylamasında elde ettiği büyük başarı, Başbakan Çipras’ın hem elini güçlendirdi hem de omuzundaki yükü daha da ağırlaştırdı. Sadece elinin güçlenmesi değil, diğer partilerin kısa vadede erken seçime gitme talebini de gündemden kaldırdı. Belli ki böyle bir durumda, SYRİZA’nın seçimlerden daha güçlü çıkması ihtimal dahilinde.
Çipras, partisinin bu büyük başarısının ardından takındığı tutumla dikkat çekiyor. Seçim sonuçlarının belli olmasının ardından kibirli bir muzaffer komutan edasıyla konuşmadı. Son derece alçak gönüllü bir tavır ve dille, karşı tarafa hemen el uzattı. Başta evet oyu verenler olmak üzere, bütün Yunanlılara birlikte mücadele etme, bu badireden birlikte çıkma çağrısı yaptı. Somut olarak bütün parti liderlerini hemen görüşmeye çağırdı.
Sonuç daha kesinleşmeden ilk aradığı yabancı devlet başkanı Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’dı. Ondan Merkel ve ekibini yumuşatmasını talep etti. Karşılığında ise SYRiZA üyesi olmayan ve davranışları parti içinde de tartışma konusu olan Yannis Varoufakis’ten istifasını istedi. Varoufakis istifasını açıklarken, “Alacaklıların dayattığı talebi kıvançla yerine getiriyorum” diyordu.

AB içinde de sorun var
Varoufakis’in yerine gelen Dışişleri Bakan Yardımcısı Euklid Çakalotos, geçen aylarda müzakereler tıkanınca, Çipras’ın Varoufakis’i çekip, yerine yolladığı kişi. Çipras bu istifayla, özellikle Almanlara el uzattı. Ama Almanya’nın ve daha geri planda duran birçok AB üyesi ülkenin seçim sonuçları karşısında aldıkları öfkeli tavır ve hatta aşağılayıcı sözler, şimdi sadece Yunanistan’da değil, bir de AB içinde bir sorun olduğunu gösteriyor. Ortak para birimine şen şakrak girip, sonra böyle bir para sisteminin olmazsa olmazı olan “son kertede sorumlu” bir merkez bankasının işlevlerini ve dayanışmayı reddedenler, aslında Yunanistan’dan daha fazla AB’nin birlik ve beraberliğini tehlikeye atıyor. AB Parlamentosu Başkanı sosyal-demokrat Martin Schultz’un, oylama sonuçları açıklanırken Yunanistan’da hemen bir teknokrat hükümeti kurulması çağrısı yapması, SPD’li Başbakan Yardımcısı’nın tahrik edici sözleri, Avrupa’da bir de giderek büyüyen bir Almanya sorunu olduğunu ele veriyor. Zaten Yunanistan’da geleneksel sol ve sağ milliyetçiliğin ana gıdası olan ilkesel ABD karşıtlığının yerini şimdi Almanya nefreti almış durumda. Aslında Avro grubu içinde Slovakya gibi, Almanya’dan çok daha katı bir tutum sergileyen birçok ülke var ama çok dikkat çekmiyorlar. Diğer yandan Sosyalist Enternasyonal, her ne kadar pek hükmü kalmadıysa da, seçimin sonucunun kabul edilmesi gereğini ilk kez bu açıklıkta vurguladı.
Halkoylaması Yunanistan’da eski kuşak siyasetçilerin de sahneden artık bütünüyle silinmesi zamanının geldiğini gösterdi. Yeni Demokrasi’nin katı sağcı lideri Samaras parti başkanlığından istifa etti. Evetçi seçmenler bile, yaşanan durumdan eski siyasetçilerin esas sorumlu olduğunu söylüyor. Geri dönmelerini kimse istemiyor. Samaras’ın istifası ana muhalefet partisinin AB’deki yakındaşlarını SYRİZA’ya karşı kışkırtmaktan vazgeçmesine yol açabilir. Çipras’ın, müzakerelere hızla yeniden başladıktan sonra, hükümetini mecliste daha geniş bir tabana dayandırmayı denemesi de ihtimal dahilinde.

Paralel para birimi
Avrupa Merkez Bankası’nın likidite desteği konusunda vereceği karar müzakerelerin gidişatını belirleyecek. Her durumda bankaların hemen açılması mümkün olmayacak. Eğer AB’den bir yeşil ışık gelirse, Yunan halkının yastık altına çektiği tasarruf, ortaya çıkan değiş- tokuş sistemleri, turistlerden giren nakit para yazı geçirmeyi sağlar. Gelmediği durumda, Yunan hükümeti paralel bir para birimini devreye sokmaya mecbur kalacak. İşte o zaman Avro’dan çıkışın adımı atılacak. Buna halkın ne tepki vereceğini kimse bilmiyor. Şimdilik hayır oyu verenlerin çoğunluğu ne Avro’dan ne de AB’den çıkmayı aklından geçiriyor.
Yunanistan’da halkoylaması bir başka gerçeği ortaya çıkardı. Bir haftada düzenlenen oylama, hiçbir aksama olmadan, büyük bir sükûnet içinde gerçekleşti. Sonuçlar sandıklar kapandıktan iki saat sonra geldi. Yunanistan’ın son derece medeni yüzünü ve o çok eleştirilen kamu beceriksizliğinin bir kader olmadığını gösterdi. Bu küçümsenmemesi gereken bir gelişme.
Yunanlılar büyük bir cesaretle hayır oyu verirken, popülizmin kuyruğuna takılmadılar. Çünkü hayır diyenlerin hepsi, bunun arkasının şimdiki durumdan daha zor olacağını biliyorlar. Ama bildikleri başka bir şey daha var. Bağnaz bir kibirle dayatılan kemer sıkma politikaları gelecek için hiçbir umut getirmediği gibi, yoksulun, dar gelirlinin onuruyla oynayarak, onları sahtekâr dilenciler gibi görerek bir varlıklı sınıf kinini yansıtıyor. Yunanistan’da oyunu sadece demokrasi için değil, ondan daha fazla haysiyet için verdi hayır oyu kullananların çoğu.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları