“Terörsüz Türkiye süreci bir pazarlık süreci değil. İmralı’dan yapılan çağrıda da böyle bir pazarlığın olmadığı açıkça belli” diyen Bakan Tunç, “10. yargı paketi ile ilgili yapılan düzenlemeler bu süreçle ilgilidir demek doğru olmaz, sürece katkı veren düzenlemeler olabilir” buyurdu. TBMM “yasama” görevini yapacak, PKK istemleri doğrultusunda.
Adalet Bakanı Tunç, “... tüm silahlar yakılmalı” diye de buyurdu. Oysa hukukçu olarak bilmeli ki bu silahlar teker teker tutanakla teslim alınmalı, teslim edenin kimliği kayda geçmeli, tüm silahların balistik muayenesi yapılarak hangi suçlarda kullanıldıkları belgelenmeli ve o silahla suç işleyenle yargılanmalı. Bakan, gerçekte çok açık etti:
Af yasasına gerek kalmayabilir, böylelikle tüm PKK militanları eylemli (defacto) olarak cezasız kalır. On binlerce cinayet, “ustaca” (!) süngerle silinecek öyle mi? Cezaevindeki beş bini aşkın PKK’li için infaz düzenlemesi gündemde. Terörle Mücadele ve İnfaz Yasası’nda değişiklikler bekleniyor. Özellikle hasta ve yaşlı mahkûmlar için ayrı çalışma yürütülüyor. Zaten RTE, arada kişisel yetkisiyle salıveriyor (AY m.104/16). APO için ise gün ola harman ola. İmralı’da daha güvenli ve rahat olacağı bile düşünülebilir, hele ziyaretçileri ve öbür koşulları daha da iyileştirilirse. Baş terörist ve militanlarına 360 oyla TBMM’de af çıkarılabilir, “3’lü ittifak” görünürde 377 vekile ulaştı ama tarihin ve ulusun vicdanında bu af, “aklanma” olmaz! Adalet bakanı ile görüşen DEM’li Buldan-Sancar, “Her konu konuşuldu, ayrıntı vermeyeceğiz” dedi (16.7.25). Görüldüğü gibi süreç, son derece saydam yürütülüyor (!)
Bahçeli ise terör örgütü PKK’nin simgesel silah yakması sonrası, DEM’li Buldan’ı telefonla arayarak, “Emeğiniz ve katkılarınız büyük, teşekkür ederim, hayırlı olsun” buyurdu. Kabul edelim, senaryo rejisi, zamanlaması çok başarılı.
***
İngiltere-İrlanda’da 2005’te IRA, silahlı kalkışmayı bitirdiğini duyurdu ve silahlarını bağımsız bir kurula teslim etti. Uluslararası Bağımsız Silahsızlanma Komisyonu süreci denetledi. IRA militanları için af değil, cezaların hafifletilmesi ve koşullu salıverme uygulandı. Sinn Féin partisi üzerinden IRA’nın siyasal kanadı yasal zemine taşındı.
İspanya BASK-ETA üyeleri silahları doğrudan değil, sivil toplum aracılığıyla teslim etti, İspanyol hükümeti süreci “tiyatro” olarak nitelendirdi. İspanya hükümeti ETA ile müzakereyi reddetti, teslim olan militanlara af çıkarılmadı. ETA üyeleri bireysel olarak yargılandı. ETA’nın siyasal kanadı Sortu ve Bildu partileri, demokratik siyasete katıldı.
***
DEM, apaçık etnik siyaset sürdürmede, ABD destekli PKK sopasıyla. Oysa 21. yy’da etnik milliyetçilik çağdışıdır. Üstelik sol-sosyalist maskesiyle! DEM; demokratik hukuk devletini yıkan, halkı bilerek acımasızca yoksullaştıran, ülkeyi talan eden ve dinci-ümmetçi bir rejim kurarak BOP eşbaşkanlığıyla emperyalizmin çıkarlarına peşkeş çeken AKP-MHP’nin yeniden iktidar olması, RTE’nin sultanlığını sürdürmesi ve anayasanın ulusal birlik maddelerini değiştirmek için utandırıcı-onursuz işbirliğine girdi. Tarih asla bağışlamayacak. Ayrıca Kürt kökenli yurttaşlarımızın önemli kesimi de DEM yönetimini onaylamıyor. Ulusumuz bu oyunu yutmayacak ölçüde deneyimli ve sağduyuludur. Tipik örnek Yugoslavya, emperyalistlerce kanlı biçimde 7 devletçiğe parçalandı; Cumhur-DEM İttifakı bilmez mi?
***
Kanco aşireti başı Ahmet Türk, “Kürtler, Büyük Selçukluları desteklediğinde Selçuklular, Horasan ve Anadolu’ya yayıldı. Yani Kürtler sayesinde bu coğrafyaya geldiler.” buyurmuş. Oysa bu sav tarihsel olarak doğru değil. (Claude Cahen, Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler ve Osman Turan, Selçuklular Tarihi ve Türkİslam Medeniyeti, Ötüken Neşriyat, Tarih Vakfı Yurt Yayınları) Keşke, 80+ yaştaki bu ağanın ve önde gelen Kürt önderlerinin özellikle doğu-güneydoğuda insanlaşmanın önkoşulu feodalitenin tasfiyesi için anlamlı çabalarını görebilseydik?
***
Ya Em. Teğmen M. Ali? İçimizde ukdedir. Attilâ İlhan, “Yüzde 10 hain kontenjanımız var” demişti. Hiç de az değil! 18 yaş altını çıkalım, 64 milyon kalıyor, yüzde 10’u kaç kişi tutar, 6 milyonu aşkın! Dayan Türkiye’m, dayan. anayasa m.42, 66, 174 hedef maddeler. Haydi ilk 3 maddeye 4. madde kalkanı nedeniyle dokunul(a)masa bile, Başlangıç ve anılan 3 madde değişiklikleri, 4. madde kalkanını boşa çıkaracak içerikte olacak. AYM’den döner mi, hiç bilinmez.
Zaten RTE apaçık dilendirdi ve sopasını da salladı: “Türk-Kürt-Arap bir aradaysa işte o zaman Türk vardır, Kürt vardır, Arap vardır.” Bu söylem m.66’ya dönük. ABD Ankara büyükelçisi yönerge veriyor, bizimkiler tam sadakat uyguluyor. BOP eşbaşkanı RTE, kendi sözleriyle “Bu görevi yapıyor”. PKK bitiyor (!), ağır silahlı yeni ordu YPG, nöbeti devralıyor!
Ama her koşulda Türk ulusu bu lanetli oyuna izin vermeyecek, İstiklal Savaşı’nda olduğu gibi! Ulusun tarihsel sağduyusuna örgütlü önderlik gerek. Doğallıkla, kurucu parti CHP, büyük bir özen ve siyaset bilimi ustalığıyla, hata yapmadan ve yalpalamadan göreve. Gündem, TBMM’de sözde komisyon üzerinden “büyük oyuna” alet olmak değil, erken seçim! Yeni TBMM, ülkemizin bu “makus” (aksi giden) talihini durduracak bileşimde olsun hedefiyle.