Hukuka elense tarihe perende

28 Haziran 2020 Pazar

YouTube canlı yayınında seslenirken, gençler yağmur gibi “sana oy moy yok!” mesajı yağdırdılar.

Danışmanlar da dijital sansüre başvurup Reyiz’i tacizden kurtarmışlar.

*

Oy moy yok!” gidiş biletini kesebilecek, “Her şey güzel olacak”tan da etkili bir slogan.

*

Yahudi züğürtleyince, eski defterleri karıştırırmış?

Reyiz sayesinde, yazıdan-haberden yana züğürtlemek mümkün değil.

Yıllar önce, bir vesile ile “siyasi savaş taktiği” olarak bu sütunlarda ölümsüz bir Şark efsanesinden söz etmişiz.

18 yaşına basan YKS’li gençlere kulak asan olmadı. İktidar karşısında karınca gibiler!

İktidar, avukatlara bile kulak asmadığına göre “fil ve karınca” efsanesini aktarmanın vaktidir.

Yer, zaman, süre

Eğer zamanı, yeri ve süreyi doğru belirlerse karınca file bile kök söktürür!

Karınca, ‘Ben seni yenerim, yenemezsem bile perişan ederim!’ diye file meydan okuyormuş.

Fil de ‘Sus, seni alırım şimdi ayağımın altına!’ diye hiddetten köpürüyormuş.

Karınca ise fil ile alay etmeyi sürdürüyor ve bir yandan da çöle doğru ilerliyormuş. Fil de peşinden.

Tepede kızgın güneş, nihayet çöle varmışlar.

Karınca, çileden çıkaracak sözlerini sürdürdükçe fil de hamle üstüne hamle yapıyormuş.

Karınca ise anında kumlara karışıp kayboluyor, filin hamlesini boşa çıkarıyormuş.

Sonunda hamle sırası karıncaya gelmiş. Filin ayağına oradan da boynuna tırmanarak kulağının içine girivermiş ve içeride dört dönmeye başlamış.

Fil kıpırtıdan, vızıltıdan, kaşıntıdan kendini kan ter içinde yerlere atıyor, yerde çaresiz debelenip duruyormuş.

Efsaneyi o dönemin ismi lazım olmayan bir bakanı anlatmış.

Alınması gereken dersi de eklemeden edememiş:

Karınca, fili yenemezse bile perişan edebilir. Yeter ki, zamanı, yeri ve süreyi kendisi belirlersin.” (11.02.1991 Cumhuriyet).

10. yıl notu

Açık alın”la, çıkmasak da 10’uncu yıllar çok önemli.

Baykal’ın CHP Genel Başkanlığı’ndan ayrılmasını (10.5.2010)..

Yerine Kılıçdaroğlu’nun geçmesinin (22.5.2010) onuncu yıldönümündeyiz.

Sekiz - on seçim ve referandum geçti!

Sıfıra sıfır, elde var sıfır” diyemeyiz; sessiz sedasız geçti - geçiyor da diyemeyiz.

Her şeyi Reyiz söylüyor artık.

Bir de virüs eklendi.

Daha da başka şey gereksiz.

Ucu çoklu baro

Kol kola yürüyüş dönemi, “Tek Adam Anayasası”nın AKP mutfağında hazırlandığı günlerdi. (Şu sıralar, “Çoklu Baro Yasası”nın gizlice hazırlandığı gibi.)

Baykal, 50 yıllık siyasi deneyimiyle feryat etmişti:

Yargı ile sorunu olanlar, yargıyı düzenleyemez!

Kol kola uygun adımları hızlandırdılar. Ve düzenlediler.

Önce CHP liderinin defteri dürüldü.

Ardından da yalan dolana dayalı bir reklam kampanyasıyla anayasa referandumuyla Anayasa’nın beli büküldü.

TBMM işlevsizleşti. Yüksek yargı ile hâkim ve savcılar Saray’a bağlandı.

Sonrası...

15 Temmuz ve...

Rabbim ve milletim bizi affetsin” durağı!

*

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “15 Temmuz sürecinde 3 bin 908 hâkim ve savcı meslekten atıldı.

Meslekten atılanlar, kol kola yürünürken göreve getirilenlerdi.

Avukat

Sultanahmet Adliye Sarayı baba evine komşu idi. Koridorlarda fısıldanan müvekkil tavsiyeleri herkesin malumu idi:

“Avukat tutma, hâkim tut!”

Daha önce de belirtmiştim.

Bu yazıyı Hürriyet manşet yaptı. Oktay Ekşi, başyazı yazmakla kalmadı. Ertuğrul Özkök de bu “gerçeği” yazdığım için beni kutluyordu.

Oysa asıl kutlanması gereken, bu tavsiyeye uyan ve “hâkim tutan” FETÖ idi.

Çünkü gazetecilik ve habercilik suçu işleyen meslektaşlarımız “avukat tuttukları” ile ve içeride aylarca - yıllarca mahpus yattıklarıyla kaldılar.

*

Virüs var” bahanesiyle af çıkarıldı. Boşaltılan cezaevleri gazetecilerle dolduruldu. Şimdi de boşaltır gibi yapılıyor.

TV’nin biri vatandaşa mikrofon uzatmış:

Bu duruma ne diyorsunuz?

Yanıt net:

Onlar da yazmasaydı!

*

Oysa, yazılan yeni bir şey yok. Daha önce yazılanlara söylenenlere dikkat çekmek var. Bir de tekerrür eden tarih var.

Tam sekiz yıl önce. Yine haziran ayı. Hedefte yine Cumhuriyet, yine OdaTV.

Barışlar da dahil hapiste 100’ün üzerinde gazeteci var. Şimdi kaç kişi? Virüs ve ev hapsi karıştığı için hesap tutan yok.

Kural bozulmasın diye Müyesser de Barış Pehlivan da hapiste.

Aklı içeride kalsın diye de Barış Terkoğlu sözde tahliye edildi.

18 Haziran 2012 günkü duruşmasında Metris Cezaevi’nde yatan Cüppeli Ahmet Hoca’nın bir sözünü hatırlatmıştı:

Hoca’ya, ‘28 Şubat mı kötüydü, şimdi mi kötü’ diye sormuşlar. O da ‘28 Şubat’ta yaptıklarımdan yargılanıyordum. Şimdi ise yapmadıklarımdan!’ demiş

Tekerrür mü ediyor?

Yoksa tarihe takla mı attırıyorlar?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hasetle hasretle Demirel 8 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları