Kürt sorununda AKP’nin yıkıcı adımları
Ahmet Yavuz
Son Köşe Yazıları

Kürt sorununda AKP’nin yıkıcı adımları

09.09.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlet olarak kuruldu. 1924 Anayasası’nın (Md. 88) vatandaş tanımı açıktır: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibarıyla (Türk) ıtlak olunur.” Itlak olunmak Türk kabul edilmektir.

Ancak devletin zaman içerisinde ulus devlet gibi yönetilmediği dönemler oldu. Siyasi Türk kimliğini öncelemek yerine etnik Türk kimliği ya çok öne çıkarıldı ya da tamamen köreltilme süreçlerine maruz bırakıldı. Dolayısıyla siyasi Türk kimliği bu gelişmelerden zarar gördü. 

2. Dünya Savaşı’na girilmese de beş yıl boyunca yüzde 80’i köylü olan bir toplumun 1 milyona varan sayıda kişiyi askere alması, üretimden tüketime aktarması çok pahalıya mal oldu. Savaş sonrası çok partili yaşama geçiş de Cumhuriyetin tekçi yapısını aşındırdı. Toprak ağalığı tasfiye edilemediği gibi, şeyhlik, şıhlık ve tarikatlar yeniden hayat alanı buldu. Köy Enstitüleri kapatıldı. Tam bağımsızlıktan ve Aydınlanma programından uzaklaşıldı. Çok partili yaşama geçiş bireyi özgürleştirmeyi amaç edinen Cumhuriyetin Aydınlanmacı yanını baltaladı.  

1961 Anayasası’nın getirdiği özgürlük ortamı da ayrılıkçılığı besledi. Çeşitli sol gruplar demokratik devrim/sosyalist devrim programı ekseninde ayrıştı. Daha sonra gruplar içinde bu mesele daha farklı ele alındı. Öyle ki iş “halkların kardeşliği” adı altında halkın etnik kimliklere göre bölünmesini meşrulaştırmaya kadar geldi. Kürtçülük yeniden hayat buldu. Karşı tedbirler alındı. 1980 darbesi sonrası Kürtçe konuşmayı yasaklamak gibi hayatın akışına aykırı bir adım atıldı; bu, zihinsel düzlemde bölünmeye hizmet etti. Sola karşı olduğu kadar ayrılıkçılığa da panzehir olması adına devlette dinin etki alanı genişletildi. Bu yönelim laiklikten uzaklaşılmasına, özgür bireyin alanının daraltılmasına ve egemenliğin kaynağının halk iradesinin dışında, adeta dogmalarda aranmasına yol açtı. Bireyi, refahı ve huzuru tarikat ve cemaatlerde aramaya sevk etti. Bu tercih bir anlamda devletin gericilikle uzlaşmasını doğurdu ve buna paralel olarak Kürt ayrılıkçı hareketine karşı sertleşme mecburiyetini dayattı. Aynı dönemde büyük şehirlere göç, gecekondulaşma, üniversitelerde yurt sorununun çözümünün cemaat ve tarikatlara havale edilmesi, sorunu çok boyutlu hale getirdi. Bütün bunların sorumlusu olarak ikinci cumhuriyet fikri hayat alanı kazandı ve kötü yönetişimin sorumlusu “ulus devlet” olarak sunuldu. Oysa geldiğimiz nokta tam tersini söylüyor...

AKP, bu sarmalın ülkeye egemen olduğu koşullarda iktidara geldi. Programı açıktı: İslami kimliğe göre ülkenin anayasal düzenini farklı bir rotaya sokmak... Türk kimliği aşındırılacak, bir etnik kimlik düzeyine indirgenecek, İslami kimlik ülkenin çimentosu olacaktı. Tabii bu adımlar, ülkeyi etnik kökenlere, din ve mezhep hatta tarikat yapılanmalarına göre kolonlara ayırmaya hizmet etmeyi gerektiriyordu ki başarıya ulaşsın! Açılım bu yaklaşımın bir parçasıydı. Olmayacak duaya âmin denemezdi. Erdoğan dönmek zorunda kaldı. Ama o denli sert döndü ki birlikte iş gördüğü ortaklarını hapse yolladı. Bu kadarla da kalmadı; “Benim Kürdüm” söylemi kendinden olmayanları “terörist” ilan etme noktasına geldi. 

Benzer tutum Suriye’deki gelişmeler esnasında da yaşandı. Esad’ı iktidardan uzaklaştırma politikasının parçası olarak kucakladığı Salih Müslim’i başka türlü anar hale geldi. Kuzey Irak ile kurduğu bağda, önce Bağdat’ı yok sayması, 2017 referandumu sonrası farklı bir ilişki arayışında bulunması yanında Suriye’nin etnik ve mezhep temelli olarak bölünmesine yol açabilecek politikası mevcut sorunu büyütmüştür. Zaten terör örgütleriyle mücadelede bitişik alan üslenmelerini sağlayan coğrafi yapıların mevcudiyeti özel öneme sahiptir ve merkezi devletlerle en üst düzeyde işbirliğini zorunlu kılar. Tersi yapılmıştır. Kuzey Irak’ta terörle mücadelede doğru adımlar atılıyorsa da mevcut Suriye politikası dillendirilenin aksine ayrılıkçılıkla mücadeleyi beslemektedir.

HAM HAYALE YER YOK

Elbette siyasi iktidarların sorunları çözme arayışına kapıyı kapatmak siyasetin doğasına aykırıdır. TBMM her türlü sorunun özgürce konuşulduğu bir mecra olmalıdır. Ancak bir şartla: Anayasal düzene saygı çerçevesinde ve kurucu değerleri aşındırmadan... Ötesi kayaya çarpmak, zikzak yapmaktır ki sorunu büyütür...

Sayıları tam olarak bilinmemekle birlikte Kürt kökenli vatandaşların belki de yarısı farklı kökenlerden olan Türk vatandaşlarıyla evlidir. Yine çok büyük bir çoğunluğu ülkenin batısında yaşamaktadır. Ezici çoğunluğunun Türk kimliğiyle kavgası yoktur. Tarihi olarak iç içe yaşamış bu insanların önümüzdeki dönemde daha huzurlu yaşaması ulus devlet ilkelerinin doğru uygulanmasıyla mümkündür. 

AKP’nin uyguladığı zikzaklı politikalar ülkeye pahalıya mal olmuş ve sorunu daha da büyütmüştür. Muhalefet ise sorunu Meclis çatısı altında konuşarak çözebileceğini ileri sürmektedir. Her ikisi de 1924 yerine 1921 Anayasası’na gönderme yapmaktadır.

Bu şartlar altında sorun konuşularak çözülebilir mi? 

Ülkemizi parçalatmak gibi bir tercihimiz olamayacağına göre...

Ayrılıkçı terörle tavizsiz mücadele kaçınılmazdır. Ulus devlet, etnik temelli yapılanmalara kapı aralayamaz. Buna kapı aralandığında işin nereye varacağı meçhuldür. Karışık evliliklerin çokluğu, insanların farklı bölgelere dağılmış olması gibi nedenlerden dolayı özerklik vb. çözüm önerileri ham hayaldir.

SONUÇ

Anayasanın vatandaşlık tanımında Türklük yerine “Türkiye vatandaşlığı” koyarak sorunun üstesinden gelineceği savı gerçekçi değildir. Bu tercih ayrılıkçı Kürtleri tatmin etmeyecek; Türk kimliğini içten bir şekilde benimsemiş geniş çoğunluk tarafından da benimsenmeyecektir. 

Elbette bireylerin etnik kökenleri, dinsel ve mezhepsel aidiyetleri, dilleri saygındır ancak hiçbir şekilde ülkenin tarihsel köklerinden doğan ortak kimliğine eşit veya onun üstünde değildir, olamaz da! 

Genel arzu ve iradeye dönüşürse hukuki bağlamda yapılabilecek tek şey, her bir vatandaşı “Türk” kabul etmek koşuluyla; Türkiye Cumhuriyeti kimlik kartına ek bir “köken” hanesi açılması suretiyle arzu edenin kendi kökenini yazdırması sağlanabilir. Ulus devlet herkesin etnik kimliğiyle barışık ancak ortak Türk kimliğini sonuna kadar korumak zorundadır. Dilin geliştirilmesi, üniversitelerin edebiyat fakültelerinde bölümlerinin olması gereklidir.

Bu sorun, teröre başvuranla savaşarak, bunu yaparken tamamen hukuk içinde kalarak, halkla gönül bağını asla zedelemeden ve komşu ülkelerle iç işlerine karışmadan işbirliği yaparak hafifletilebilir. Çözülebildiği ölçüde çözülür. Mesele sorunla yaşamasını bilmektir. 

Eşit vatandaşlığa değil vatandaşların eşitliğine sarılmalıyız. Hiç kimse din, etnik köken, mezhep aidiyetinden dolayı ayrımcılığa maruz bırakılamaz; bu bağlarından ötürü de ayrıcalıklı konuma getirilemez. 

Sadece kimlik bağlamında değil aynı zamanda tahrip edilen din-devlet ilişkileri açısından da geçmişten daha kuvvetli ama hatalardan ders çıkararak Cumhuriyet programına sarılmak mecburiyetindeyiz aksi halde ülke büyük sıkıntılara gebedir...

BİTTİ

Yazarın Son Yazıları

Sakarya’dan Afyon’a

Sakarya’dan Afyon’a

Devamını Oku
28.08.2023
Stratejik körlük

Stratejik körlük

Devamını Oku
14.08.2023
Adem Huduti’nin suçu ne?

Adem Huduti’nin suçu ne?

Devamını Oku
31.07.2023
Yeni vesayet odağı

Yeni vesayet odağı

Devamını Oku
17.07.2023
Wagner dersi

Wagner dersi

Devamını Oku
03.07.2023
Demirel

Demirel

Devamını Oku
19.06.2023
Yanlış tasarımın bedeli

Yanlış tasarımın bedeli

Devamını Oku
05.06.2023
Seçimi kazanmak mümkün

Seçimi kazanmak mümkün

Devamını Oku
18.05.2023
Fanteziye yer yok

Fanteziye yer yok

Devamını Oku
01.05.2023
Küçük dilimi yutacaktım

Küçük dilimi yutacaktım

Devamını Oku
17.04.2023
Deprem, devlet ve TSK: Birkaç stratejik sonuç

Deprem, devlet ve TSK: Birkaç stratejik sonuç

Devamını Oku
03.04.2023
18 Mart’ın anlamı

18 Mart’ın anlamı

Devamını Oku
20.03.2023
Aktif fay hatları

Aktif fay hatları

Devamını Oku
06.03.2023
Yetkin aklı egemen kılmak

Yetkin aklı egemen kılmak

Devamını Oku
20.02.2023
Millet İttifakı’nın beyanları

Millet İttifakı’nın beyanları

Devamını Oku
06.02.2023
Seçimde ne oylanacak

Seçimde ne oylanacak

Devamını Oku
23.01.2023
Suriye-Ukrayna aksı

Suriye-Ukrayna aksı

Devamını Oku
09.01.2023
Kocatepe’yi saran ruh

Kocatepe’yi saran ruh

Devamını Oku
26.12.2022
Tercihlerin ve dayatmaların bedeli

Tercihlerin ve dayatmaların bedeli

Devamını Oku
12.12.2022
Dış politika dönüşümü

Dış politika dönüşümü

Devamını Oku
28.11.2022
Devletin yeniden yapılandırılması ihtiyacı

Devletin yeniden yapılandırılması ihtiyacı

Devamını Oku
14.11.2022
Mahir Ünalgiller

Mahir Ünalgiller

Devamını Oku
31.10.2022
Savaşın kaybedeni Avrupa’nın arayışı

Savaşın kaybedeni Avrupa’nın arayışı

Devamını Oku
17.10.2022
Dolaylı savaş

Dolaylı savaş

Devamını Oku
03.10.2022
Kürt sorunu ve uluslararası boyut

Kürt sorunu ve uluslararası boyut

Devamını Oku
19.09.2022
Kürt sorununda AKP’nin yıkıcı adımları

Kürt sorununda AKP’nin yıkıcı adımları

Devamını Oku
09.09.2022
Kürt sorunu var mı?

Kürt sorunu var mı?

Devamını Oku
08.09.2022
Kahramangiller!

Kahramangiller!

Devamını Oku
05.09.2022
Suriye’den çıkış stratejisi

Suriye’den çıkış stratejisi

Devamını Oku
22.08.2022
‘Büyük Savaş’ kaçınılmaz mı?

‘Büyük Savaş’ kaçınılmaz mı?

Devamını Oku
08.08.2022
Lozan’ı anarken

Lozan’ı anarken

Devamını Oku
25.07.2022
Sağım solum ezber

Sağım solum ezber

Devamını Oku
11.07.2022
Sığınmacıları kaldıraca dönüştürmek

Sığınmacıları kaldıraca dönüştürmek

Devamını Oku
27.06.2022
Çatışmadan kaçınmak

Çatışmadan kaçınmak

Devamını Oku
13.06.2022
28 Şubat algısı ve yargısı

28 Şubat algısı ve yargısı

Devamını Oku
30.05.2022
"Biz ideali ve imanı götürüyoruz” diye başlayan yolculuk

.

Devamını Oku
19.05.2022
İçerde ve dışarda savaş

İçerde ve dışarda savaş

Devamını Oku
16.05.2022
Dip dalga büyüyecek

Dip dalga büyüyecek

Devamını Oku
11.05.2022
Savaşın gidişatı

Savaşın gidişatı

Devamını Oku
02.05.2022
İki büyük sorun

İki büyük sorun

Devamını Oku
18.04.2022