Bir kez daha Kerbela
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Bir kez daha Kerbela

28.04.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Fuzuli’nin sözleriyle “vaka-yi deşt-i Kerbela”, yani Kerbela çölü vakası, kendi içinde çok önemli, inanılmaz ölçüde trajik, insana “Böyle bir şey nasıl olabilir” sorusunu sordurtan bir olaydır. Hz. Muhammed’in hicretinden, Mekke’den Medine’ye göç etmesinden sadece 60 yıl sonra, Hz. Hüseyin, yani Hz. Ali’nin oğlu ve peygamberin sevgili torunu, oğullarıyla, yakınlarıyla birlikte katledilir. Kimin tarafından? Toplumu İslam adına yönetme iddiasını taşıyan bir iktidar tarafından. Korkunç bir paradokstur bu ve ilk İslam uygarlığı çerçevesinde şekillenen veya ondan etkiler taşıyan toplumlarda çok derin izler bırakmıştır. Yüzyıllar boyunca bu simge-olay, kendi acılarını ve umutlarını o olayın kahramanlarının ağzından tanımlayan yeni kuşakların da katkılarıyla, durmadan yeni anlamlar yüklenmiş ve çevresinde gerçekle efsanenin iç içe geçtiği bir anlatı külliyatı oluşmuştur. 

KÜLTÜR TARİHİMİZDE KERBELA

Böylelikle Kerbela vakası, kültürün de oluşturucu öğelerinden biri haline gelmiştir. Bu olay, çok zengin bir sözlü ve yazılı edebiyatın, müziğin, halk türkülerinin, mersiyelerin, maktellerin, taziyelerin en temel esin kaynaklarından biridir. 

Tiyatronun kökenleri mitoslarla ritüellerin buluştuğu alanda yatıyorsa, bizim “mitos” arka planımızı oluşturan birikimin içinde yadsınamayacak bir yere sahip, “kökleri derinde” bir kurucu-olaydır Kerbela... 

Dinsel bir kavga değildir burada söz konusu olan. Hatta bir yerden sonra iktidar kavgası bile değildir. Oyunda “Ölmek yenilmek değildir” sözüyle simgeleşen Hüseyin, düşünde gördüğü annesi Hz. Fatma’ya şöyle der: “Nasıl anlatsam, bu bir iktidar sorunu da değil artık, insanlığımı koruyabilme savaşı belki de.” 

OTUZ YILLIK BİR HİKAYE

“Tiyatro sanatında, insanın uzun erimli hayal projeleri vardır. Hayal, adı üstünde hayaldir işte, peşinden koşar durursunuz ama gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilemezsiniz. (...) Uzun yıllar, tam on üç yıl peşinde koşarsınız projenin ve sonunda...” 

“Kerbela” 2009’da Ankara Devlet Tiyatrosu’nda ilk kez sahnelendiğinde bir hayalin gerçekleşmesinin sevinciyle yazmıştım bu satırları. İlk fikir, zor günlerimde beni yalnız bırakmayan, sonra 1997’de gencecik yaşında yitirdiğimiz sevgili dostum Mustafa Taylan’dan çıkmıştı... “Ayşe Emel, sen Kerbela’yı mutlaka sahneye taşımalısın” demişti bana bir gün, birdenbire... Sonra Ali Berktay girdi devreye, kıldan ince kılıçtan keskin bir çizginin üzerinde yürüyerek yazmaya girişti metnini. Yol göstericimiz ise gönül zengini dostluğunu çok özlediğim, anıtsal araştırmalarından, yapıtlarından çok şey öğrendiğim değerli hocam Prof. Metin And olmuştu. “Taziye” geleneğini uzun uzun anlatmış, elindeki metinleri vermiş, kaynaklara nasıl ulaşabileceğimizi göstermişti. Ali oyunu tamamladı, Tuncer Cücenoğlu’nun yüreklendirmesiyle Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Oyun Yarışması’na gönderdi. “Kerbela” büyük ödülü kazandığında yıl 1996’ydı. 

Bugün Metin Hoca da aramızda değil, sevgili Tuncer Cücenoğlu da gitti, müzikleriyle oyuna soluğunu üfleyen kadim dostum, değerli besteci Tahsin İncirci de yok, “kostümlerin hanımefendisi” Hale Eren de aramızda değil artık. Anıları önünde saygıyla, sevgiyle eğiliyorum. İyi ki onları tanıma, iyi ki uzun yıllar boyunca onlarla çalışma, onlardan öğrenme şansı buldum. 

Yazılışının üzerinden 30, ilk sahnelenişinin üzerinden 16 yıl geçtikten sonra, kendi kültürel kökenlerimizi çağdaş tiyatro diliyle buluşturmayı amaçladığımız “Kerbela”yı Ankara Devlet Tiyatrosu’nda yeniden sahneye taşırken dekor tasarımında Murat Gülmez, ışık tasarımında Yakup Çartık ile birlikte olduk yine. Kostüm tasarımını bu kez Funda Çebi üstlendi. Sevgili Tahsin İncirci’nin bestelerini çalan orkestrayı ise Kemal Günüç kurup yönetti. Bundan sonra, sahne ile seyirci arasında dokunacak ilişkide şekillenecek her şey, “Kerbela” sizin imgeleminizde yaşayacak bir kez daha, olması gerektiği gibi. 

Çünkü, “kökleri derindedir.”

Yazarın Son Yazıları

İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024
On yıl sonra...

On yıl sonra...

Devamını Oku
18.03.2024