Gaz lambasının ışığı
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Gaz lambasının ışığı

05.12.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

Merriam-Webster Sözlüğü, her yıl olduğu gibi bu yıl da en çok aranan, daha doğrusu aranma sayısı en çok artan sözcükleri açıkladı. Aranma oranı yüzde 1740 artan “gaslighting” 2022 yılının sözcüğü seçildi.

“Herkese Bilim ve Teknoloji” dergisinin 27 Ekim tarihli 343. sayısında, Reyhan Oksay “Psikolojik Şiddet” köşesinde, sözcüğün anlamını şöyle açıklıyor: “Tam olarak Türkçe karşılığı olmayan gaslighting kavramı, bir insanı psikolojik manipüle ederek zamanla akıl sağlığından şüphe etmesini sağlayan taciz ve istismar yöntemidir.”

Kavramın kaynağında 1938 yılında Patrick Hamilton tarafından yazılmış “Gas Light” adında bir tiyatro oyunu ve 1944’te Ingrid Bergman’ın başrolünde oynadığı, aynı oyundan uyarlanmış bir film var.

TOPLUMSAL MANİPÜLASYON

Oyunda adam, mutlak denetimi altına almayı ve dünyayla ilişkisini tamamen kesip kendine bağımlı kılmayı amaçladığı eşini akıl sağlığını yitirdiğine inandırmak ister. Bunun için de evdeki gaz lambasının ışığını her gün biraz kısar. Zavallı kadın ışığın azaldığından şikâyet ettikçe de buna çok hayret etmiş görünür. En sonunda kadın gerçekten akıl sağlığını yitirdiğinden şüphelenmeye başlar ve özgüvenini tamamen yitirip eşine yüzde yüz bağımlı hale gelir.

İçinde yaşadığımız “dezenformasyon” ve “gerçek-sonrası (post-truth)” çağında söz konusu kavramın bu denli öne çıkması, bireysel psikolojik manipülasyonun ötesinde, toplumsal manipülasyon anlamı da yüklenmesinden kaynaklanmış olabilir. Zaten Merriam-Webster sitesinde sözcükle ilgili yapılan, “Bir kişinin kendisine avantaj sağlamak için bir başkasını ağır bir şekilde yanlış yönlendirmesi” açıklamasını, kişisel ilişkilerle sınırlamayıp toplumsal boyutta düşündüğümüzde, gözümüzün içine baka baka söylenen kaba yalanlarla yapılan ağır manipülasyonun sayısız örneğini saymak mümkün.

PATATES YİYENLER

Oksay’ın yazısını okuduktan sonra, “gaz lambasının ışığı”nın belirleyici olduğu bir resim geldi aklıma: Vincent Van Gogh’un 1885 yılında yaptığı “Patates Yiyenler” tablosu. Bu yağlıboya eserde iki erkek, iki kadın ve bir kız çocuğundan oluşan beş kişilik yoksul bir köylü grubu tasvir edilmiştir. Masaya oturmuş, tek besinleri olan patatesleri yemektedirler. Koyu renklerin, kasvetin, yoksulluk ve yıpranmışlığın, açlığın hâkim olduğu tablonun tek ışık kaynağı tavana asılı gaz lambasıdır. O emekçi insanların ellerini, yüzlerini ve paylaştıkları patatesleri ancak aydınlatır ama üzerlerine çöken derin ve yoğun sıkıntıyı dağıtmaya yetmez.

Şimdi, Van Gogh’un o tablosunun bir köşesine “postmodern” bir montajla bir televizyon ekranı yerleştirdiğinizi hayal edin bir an için. Televizyon açık ve ekrandaki birileri o insanlara, “Her şey çok iyi gidiyor, merak edecek hiçbir şey yok, yiyecek patatesiniz bile var, daha ne istiyorsunuz?” diyorlar. Ne kadar ilerlediğimizi, nasıl kalkındığımızı, bütün dünyanın bizi kıskandığını anlatıyorlar.

Tavandaki gaz lambasını her gün kısmalarına gerek yok, göz göre göre “gaslighting” yapıyorlar.

O masanın etrafındaki emekçiler kendi kaderlerine sahip çıkmayı ve bunun için örgütlenmeyi, örgütlenmenin önündeki tüm engelleri aşmayı göze aldıkları gün, o gaz lambasının ışığını bir daha kimse kısmaya cesaret edemeyecek.

Sadece bizde değil, tüm dünyada eşitsizlikler hızla derinleşiyor, manipülasyonlar o nedenle tavan yapıyor ama sınıf mücadelesinin ve kamu yararını öne koyan genel siyasal tavrın yeniden çekim merkezi olmaya yöneleceği günler de sanki yaklaşıyor.

Yazarın Son Yazıları

İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024
On yıl sonra...

On yıl sonra...

Devamını Oku
18.03.2024