Erbakan’ın ölümünü dört gözle bekleyenler
Barış Terkoğlu
Son Köşe Yazıları

Erbakan’ın ölümünü dört gözle bekleyenler

01.03.2021 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Hayat bitti dersin. Oysa sana sonrasında da bir yaşam biçerler. Dünya, yaşayan ölülerin, ölmüş de hâlâ yaşayanların tükenmez bir mezarlığıdır.

Yalçın Küçük’ün, 41 yıl önce, 12 Eylül darbesine sayılı günler kala çıkardığı “Bir Yeni Cumhuriyet İçin” kitabına bakıyorum. Şaşırtıcı, ama 549. sayfasında yazıyor:

“Yeni bir askeri müdahalenin şunu yapması mümkün: Erbakan’ı Türkiye’nin siyaset sahnesinden silip, Erbakan’ın temsil ettiği İslamcı dinsel politikayı daha yoğun bir biçimde uygulamak.”

Sahiden öyle oldu. Darbe geldi, Erbakan’ı sildi. “Zorunlu din dersi” gibi en tutucu politikaları uyguladı. İslamcılık parti programından çıkıp darbecilerin silahlarından birine dönüştü. Grevdeki işçiye, eylemci öğrenciye, eşitlikçi aydına, hürriyetçi politikacıya karşı artık kalın bir sopa vardı.

Nitekim Küçük’ün “öngörülü” kitabı da yasaklandı. 8 yıl hüküm giydi.

28 ŞUBAT’IN İMZACILARI

Cumartesi günü Necmettin Erbakan’ın ölüm yıldönümüydü. Erbakan çizgisiyle ilgili ilgisiz birçok politikacı onu anıyordu. Ertesi gün, yani pazar günü ise 28 Şubat kararlarının yıldönümüydü. Denk geliş nedeniyle iki mesele birbirine karıştı.

En çok faydalanan, kuşkusuz iktidar yanlılarıydı. Milli Görüş’ün düzenlediği Erbakan anmasına katılmasalar da “Hocamız” diyerek adını en çok onlar andı. Ardından 24 yıldır bitmeyen “28 Şubat mağduriyeti hikâyeleri”ni devam ettirdiler. 28 Şubat’la nasıl hesaplaştıklarını anlatıyorlar, yargılamalardan bahsediyorlardı. Haliyle dudaklarımdan döküldü: “Erbakan’ı öldürdüler, Erbakan’a rağmen Erbakancılık yaptılar.”

Yeni kuşak pek bilmiyor. “28 Şubat” dediğimiz, aslında Milli Güvenlik Kurulu’nun 28 Şubat 1997 tarihli, 406 karar sayılı toplantısı. Sonucu, bir ana karar metninden ve bu metin ekinden oluşuyor. Ana karar metni, ülkede irtica yanlısı grupların çok yönlü bir tehdit oluşturduğu ve bu tehdide karşı adım atılması gerektiği konusunda görüş birliğini vurguluyor.

Hayır, 28 Şubat kararları “yasadışı bir bildiri” değil. Aksine, altında Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve komutanlar dışında, Başbakan Necmettin Erbakan’ın, Dışişleri Bakanı Tansu Çiller’in, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın ve İçişleri Bakanı Meral Akşener’in imzası var.

Peki, sonra ne oldu?

28 Şubat kararları, 13 Mart 1997 tarihinde Bakanlar Kurulu’nun gündemine geldi. MGK kararları, Refah Partisi - DYP hükümetinin bakanlarına okundu ve onaylandı. Başbakan Necmettin Erbakan, ertesi gün, yani 14 Mart 1997’de, Cumhurbaşkanı’na gönderdiği yazıda, kararların hükümet tarafından da onayladığını, gereğinin hükümet tarafından yapılacağını yazdı.

Kısacası, 28 Şubat kararlarından hoşlanmayabilirsiniz. İçeriğine katılmayabilirsiniz. Ama hem kararlar hem uygulaması anayasal kurumlar tarafından yapıldı.

ERBAKAN BEKLENENİ YAPMADI

İşin bir başka yanı, özellikle Milli Görüş’ün sonradan AKP’yi kuran “yenilikçi kanadı”, kararlara yüksek mukavemet göstermedi. Zira onlar da aynı dönem İslamcı hareketin “köktenci” unsurlarını eleştiriyorlardı. Yüzlerini Batı’ya çevirmişlerdi.

Unutulmasın, Erdoğan hapse girdiğinde kendisine en yakın gazeteci Cüneyt Ülsever’di. Hapishanede Erdoğan’ı ziyaret ediyor, ona “yeni döneme hazırlık” için kitaplar götürüyordu. Ülsever’le Bağımsız dergisi için konuşmuştum. Bana o gün, Erdoğan’ın hissiyatını şöyle anlatmıştı:

“Hapse girmeden önceki bir sohbetimizde bana dedi ki ‘Abi ben 28 Şubat’tan çok net ders aldım. Biz bu insanlara kızıyoruz ama haklı yönleri de var. Biz ne istediğimizi tam somutlaştıramadık. Gayri ihtiyari belki ülkeyi geriye doğru taşıyabiliriz’.”

Öte yandan 28 Şubat bahsi yıllarca kapalı kaldı. Ta ki Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davalarına kadar. Askerler yargılanmaya başlayınca her şey gibi 28 Şubat da sandıktan çıktı.

Gelgelelim, bir sorun vardı…

AKP destekliyor, FETÖ uyguluyordu. Ama Necmettin Erbakan, bu davalara destek vermek bir yana karşı çıkıyordu.

7 Aralık 2010’da, NTV’de, Mirgün Cabas’ın sorusu üzerine, Ergenekon kumpasları için şunları söyleyecekti:

“Askerlerin içerisinde Amerikan düşmanı varsa bunları temizliyorlar. Rejisör kendi oyununu oynuyor, siz dünyaya başka gözlükle bakıyorsunuz. Gerçek gözlükle baktığınız zaman bir de bakacaksınız ki meseleler bambaşkaymış.”

Erbakan, kendisinden bekleneni sergilememiş, Atatürkçü askerlerin sanık olduğu davalara destek vermemiş, 28 Şubat’ın askerlerinden intikam alacağını söylememiş, yargılama talebinde bulunmamıştı.

ERBAKAN’IN ÖLMESİ BEKLENDİ

Öyleyse…

Erbakan’ın ölmesi gerekiyordu. Hayır, elbette öldürülmedi. Ölmesi beklendi.

27 Şubat 2011’de Erbakan, yaşına bağlı hastalıklar nedeniyle vefat etti. Hemen ardından “Kozmik Oda Kumpası”nın mimarı FETÖ’cü savcı Mustafa Bilgili tarafından soruşturma başlatıldı. İlk gözaltılar 12 Nisan 2012’de yapıldı.

İşin ilginci, “davanın bavulcusu” olarak anılan, şaibeli belgeleri soruşturma başladıktan sonra savcıya getiren eski binbaşı, FETÖ iltisaklı çıktı. Bilirkişi raporlarıyla bunların sahte olduğu ispatlandı. Dosyaya giren CD’de FEM Dershanesi’nin soru kitapçığı bile bulundu.

Davanın mağdurları arasında TSK’den FETÖ bağlantısıyla suçlanarak atılan onlarca askerin yer alması mı dersiniz? Davayı hazırlayan 5 savcı, 13 hâkim, TÜBİTAK’tan 3 bilirkişinin FETÖ suçlamasıyla mesleğinden olması mı?

Kısacası Ergenekon ve Balyoz kimin imalatıysa, bu dava da onun imalatıydı. Ancak çoğu yaşamının son evresindeki 103 insan, yıllarca “28 Şubat öyküleri” içinde şeytanlaştırılmaya, dekor olarak kullanılmaya devam etti.

ERBAKAN’SIZ ERBAKANCILIK

Erbakan’sız 28 Şubat hesaplaşmasının bir kritik anı daha var. O da Erbakan’ın adalet bakanı ve dava arkadaşı Şevket Kazan’ın, mahkemeye gelişi.

Mahkeme Başkanı Fevzi Şıngar “O dönemde size doğrudan bir tehdit var mıydı, şikâyetçi misiniz” diye sorduğunda Kazan herkesi şaşırtan yanıtı verdi:

“Hayır, doğrudan bir tehdit gelmedi. (…) Ben şikâyetçi değilim.”

Kendi avukatının bile beklemediği yanıt, mahkemede dalgalanma yaratınca “Buradaki arkadaşlar içinde değerli arkadaşlarım var” diyerek sözlerini tekrar etti. Kazan’ın konuşmasından sonra, intikam ateşi yakmış bekleyen eski arkadaşları, hem Erbakan’a hem Kazan’a ağzına geleni söyledi.

Nihayetinde 12 Eylül’de darbecilerin modellediği “Erbakan’sız Erbakancılık”, günümüzde 28 Şubat davasıyla, onun bitmeyen mağduriyet edebiyatıyla sürdü. Erbakan’ın kapağını açmadığı dosya, FETÖ ve AKP eliyle bambaşka bir hesaplaşmaya dönüştü. İşin ayrı bir yanı ise “aynı gemideyiz” diyerek siyasi iktidarla ortak bir çizgide buluşan kimi ikircikli muhalifin de söz konusu bahsi pek açmamasıydı.

Bilmem hemfikir misiniz? Ölümden daha garibi var. Artık olmayanın fotoğrafı, dikiş tutmaz bir yakaya iğnelenir. Adı, kendisinin olmayan bir “dava”ya sebep kılınır. Gözünü açıp da yanıt veremez. Ölüm, sonsuz bir kabulleniştir. Ölümün en acı yanı, hayat karşısında çare bulunamaz bu kayıtsızlıktır. Elbette ölülerin avuçlarındaki çizgileri de yaşayanlar değiştirir.

Yazarın Son Yazıları

Ya su kirliyse?

Değişmez görünen gerçekten kaçmak yerine dokunmaya karar verdiğimizde, ona şekil verebildiğimizi de görürüz.

Devamını Oku
04.12.2025
200 günlük burun sürtme davası

Burnumuzla sadece nefes alsaydık en çok kötü kokuların sahipleri mutlu olurdu.

Devamını Oku
01.12.2025
Bir garip ölüm hikâyesi

Yaşamda birikmiş servet, bazen ölümün üzerinde perde olur.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Kurucu önderlik’ ve kurucu irade

Küçük niyetler büyük sözlerin arkasına gizlenir.

Devamını Oku
24.11.2025
Yaşamından renkleri çalınan kadın

Koca çınardan nimetini esirgeyen toprak yokluğunu önce çimende gösterir

Devamını Oku
20.11.2025
38 çocuğun duyulmayan çığlığı

Adalet davası uzaktaki bir çığlığı duymakla başlar.

Devamını Oku
17.11.2025
CHP’yi ‘gayrımeşrulaştırma’ operasyonu

Doğa insana kendi sınırlarını çizeceği imkanı sunarken cömerttir.

Devamını Oku
13.11.2025
Eğitimsiz okullar bakanlığı

İnsan ancak eğitilirse özgür olur.

Devamını Oku
10.11.2025
Aman çocuklar duymasın!

Bakmayın gazetecilik yaptığıma.

Devamını Oku
06.11.2025
‘Pardon’ diyen karar

Bir kez olursa hata, iki kez olursa yanlış, tekrar olursa kasıt denir.

Devamını Oku
03.11.2025
Bakanlıktaki ‘koruma kalkanı’

Çoğu zaman sözün çıktığı yere bakarız.

Devamını Oku
30.10.2025
Aranan casus sonunda bulundu!

O kadar çok söz söyleriz ki bazen gerçek kalabalıkta kaybolur.

Devamını Oku
27.10.2025
Boğaziçi’ni nasıl çökerttiler?

Kime söylendiği belirsizse en ağır sözler bile havada kalır. En son Yargıtay başkanı konuştu.

Devamını Oku
23.10.2025
‘PKK yasası’na neden karşıyım

Kapıyı açan anahtar değil, kilidinin bilgisidir.

Devamını Oku
20.10.2025
Öcalan serbest bırakılacak mı

Sözcükler her zaman anlatmak için kullanılmaz.

Devamını Oku
16.10.2025
Apo ve Bahçeli’nin susturduğu asker

Çıkarlar suç ortaklıklarının kaynağıdır.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Fatihli Müslümanlar’ rahatsız

“Bizi cehennemle korkutuyorlar ki dünyada onlara boyun eğelim.”

Devamını Oku
09.10.2025
Çocuk tecavüzünde çocuğu yargılayanlar

Çelişki dünyanın kendisinde sanırız, oysa ona sebep olan da insandır.

Devamını Oku
06.10.2025
Tarihin arka duruşması

Eğip bükersin, sarar paketlersin. Her şeye rağmen gerçek olduğu yerde durmaya devam eder.

Devamını Oku
02.10.2025
İŞKUR’u bile soydular

Kapı içeriden açıldı mı soygun normalleşir.

Devamını Oku
29.09.2025
‘Size miras kaldı’ sürprizinden çıkan örgüt

Koca ağaca bakıp dalındaki eksiği görüyorsan haksız değilsin.

Devamını Oku
25.09.2025
İçeridekilerin aileleri neler yaşıyor

Kendi gülünün dikenini çıkarmak kolaydır. Başkalarının acılarını anlamak ise uğraş ister.

Devamını Oku
22.09.2025
Netanyahu’nun Erdoğan’a salladığı parmak

Tek kişide hastalık dedikleri, milyonlarda ideoloji oluyor.

Devamını Oku
18.09.2025
Dananın kuyruğu kopacak derken...

Siz bu yazıyı okurken belki bütün kelimeleri eskimiş olacak.

Devamını Oku
15.09.2025
Erdoğan’ın CHP planı

Sen ardına dönüp bakmazken geçmiş bir gölge gibi seninle birlikte yürüyor.

Devamını Oku
11.09.2025
İBB operasyonunu başlatan AKP’li

Adli yıl açılışında İstanbul cumhuriyet başsavcısı gazetecilerle buluştu. İlginç bir ifade kullandı: “İBB operasyonunu ilk öğrenen kişi Murat Kapki oldu. Nasıl olduğunu bilmiyoruz. O, malları kaçırmaya başlayınca biz de harekete geçtik.”

Devamını Oku
08.09.2025
‘Terörsüz Türkiye’nin kabağı

Dünya değişiyor ama senin çektiğin çile hep aynı kalıyor.

Devamını Oku
04.09.2025
Başörtüsünü çıkaran Fethullahçı

İnsanın çektiği çilelerin sonucu tecrübeleridir.

Devamını Oku
01.09.2025
Topuk kırıldıktan sonra

O çok bildiğimiz gerçekleri her şey görünür olduktan sonra anlatmayı ne kadar çok severiz.

Devamını Oku
14.08.2025
TikTokçu hacı paşa devri

Yükselme kuralını kaybedince yukarıyla aşağı bir olur.

Devamını Oku
11.08.2025
Erdoğan’ın kimliği bile satılık

Hırsızın peşinden koşuyoruz da ya içeride kapıyı açan varsa?

Devamını Oku
07.08.2025
Şehit askerlerin tahlilleri ne söylüyor

Milletler yaşamdan öğrendikçe gelişir. Çöküş dönemlerinde ise ancak ölüm öğreticidir.

Devamını Oku
04.08.2025
Askerler kayıp 5 milyarın peşinde

Sana verirken yokluğu gösterenler, senin olan varlığı harcarken har vuruyor harman savuruyor.

Devamını Oku
31.07.2025
Koca savcılığın dokunmadığı patronlar

Dünya, Sezen Aksu şarkısındaki gibi: Masum değiliz, hiçbirimiz.

Devamını Oku
28.07.2025
Zengin itirafçı olur kurtulur olan garibana olur

Bazen fısıltıyı duyuyorsun. Bazen de çığlığı duyma istiyorlar.

Devamını Oku
24.07.2025
Davutoğlu partisindeki istifalara ne dedi?

Aslında benim sorum yeni çıkan o kitapla ilgiliydi...

Devamını Oku
21.07.2025
Öcalan, Ramazan, Altaylı

Memlekette “süreç bayramı” var. Gelgelelim “hukuk ve özgürlük bayramı” yok.

Devamını Oku
17.07.2025
Domates, biber, patlıcan!

“Demokrat adam”, “demokrat bulmadığı” adama “Ya demokrat ol ya döverim” demiş.

Devamını Oku
14.07.2025
Herkesi başka tartan kantar

Aynı kantar seni başka onu başka tartıyor...

Devamını Oku
10.07.2025
Söyleyin Timur haksız mı? 

Kimin haklı olduğunu söz belirler sanırsın, oysa hak çoğu zaman güç ile dağıtılır. Size bu satırları gazeteci arkadaşım Timur Soykan hakkındaki mahkeme kararını beklerken yazıyorum. 

Devamını Oku
07.07.2025