Lenin yüz yıl sonra
Bilsay Kuruç
Son Köşe Yazıları

Lenin yüz yıl sonra

22.01.2024 03:00
Güncellenme:
Takip Et:

21 Ocak 1924’te dünyaya veda etti. Elli dört yaşındaydı. 19. yüzyılın büyük kültür dünyasını uygarlığın antik çağdan başlattığı bilgi ve düşünce birikimine bağlayan bir disiplinle kendini yetiştirmişti. Almanca ve Fransızcası mükemmeldi, İngilizcesi bunlara yakındı. Yaşamını okuyucu bilir. Sona gelirken çarpıcı olan nedir? Kısaca buna bakalım.

1914

Kapitalizm bağıra bağıra Avrupa sahnesinde büyük bir kavga başlattı: Büyük Savaş. İlk kez sivil halkı da vuracak, çalışan kitleleri birbirine kırdıracaktı. “Topyekûn” savaştı. Kazanan kapitalizm güçlenecek, kaybeden ağır bedel ödeyecekti. Sosyalistlerin 25 yıllık meclisi II. Enternasyonal “Dur” demeliydi.

Enternasyonal’in amiral gemisi Alman sosyal demokratları, kaptan da “ağır abi” Kautsky idi. Lenin’in saygısına sahipti. Ne oldu? 4 Ağustos’ta, Almanya ve Fransa’nın Enternasyonal’deki partileri, hükümetlerin Büyük Savaş için istediği kredilere “Evet” oyu verdiler! Rosa Luxemburg’un daha sonraki sözüyle, “kokmuş leşe” dönüşen Alman sosyal demokrasisi öncülüğünde, Avrupa işçi sınıfı emperyalizme entegre olmuştu. Tuş olmuştu! 

Uzun süredir ailesiyle birlikte Rusya dışında olan Lenin, haberi bir İsviçre gazetesinde okudu ve yıkıldı. Bu büyük kâbustu. 

‘MANTIK BİLİMİ’

Lenin iç içe iki darbe hissetti. Biri, gözü kara kapitalizmin uygarlığı hiçe sayması. Öteki, onca yıldır “diyalektik pratikten başlar”a demir atmış birikimin bu darbe karşısındaki aczi. Temelde, düşünce yetersizse siyaset bomboştur.

Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce dünyasına ciddi ve nadir katkısı, “Düşünce Tarihi”nde (Remzi Kitabevi, 1972) bir vurgu yapmasıdır: “Platon’dan beri yüzlerce yıl, ikinci büyük evrensel sistemi kurabilmek yolunda Hegel’i hazırlamak için binlerce düşünür emek vermişlerdir. Hegel’in sistemi ‘gerçeğin’ önündeki son adımdır...” Felsefeciler bunları daha önce ve sonra vurgulamış, benimsemiş düşünürleri bilirler.

1914’ün iki darbesi Lenin’e bir hareket noktası veriyor. Çarpıcıdır. Eylülden aralık sonuna kadar Bern kitaplığına kapanarak Hegel’in “Mantık Bilimi” üzerinde çalışıyor. “Derin kazma”lıdır. “Anahtar” diyalektiktir. Onu yeniden bulup kilidi açmak zorundadır. Eskisinin (diyalektik, “madde”nin pratiğine bağlıdır, o kadar) kilidi açamayacağı 4 Ağustos’ta tokat gibi ortaya çıktı. O zaman Hegel’e başvuracağız. Marx da (1844) böyle yapmamış mıydı? 

Hummalı çalışması ölümünden sonra “Felsefe Defterleri” başlığıyla gün ışığına çıktı. Hegel’in uzun metni üzerinde alınmış notlardır. İçinde, kendi yazdığı kısa, önemli bir parça var: “Diyalektik Sorunsalı Üzerine”. Şöyle başlıyor: “Tek bir bütünün içinden bölünmesi ve içindeki çelişki taşıyan parçaların algılanması (cognition) diyalektiğin özüdür. Temellerinden biridir...(ve) Gelişme bu bölünen zıtların ‘mücadelesi’dir...”

Felsefecilerin alanına girmeyelim. Lenin diyalektikte odak noktasını gösteriyor: Bilgiye erişme, algılama, kavrama. Devrimci bakış bununla (özne) başlayarak “madde” (materyal, “nesne”) ile buluşacak ve yeni bütünlüğü içinde “yeni gerçeği” yaratacak. Çünkü, diye düşünüyor, insanın bilinci pozitif ve devrimci bir tarzda önündeki “realite”nin ötesine geçebilir. Şöyle diyor: “İnsanın bilinçliliği dünyayı yansıtmakla kalmaz; onu yaratır. Sıçrayarak!”

(Lenin ile eşi Krupskaya)

ÖNCE EMPERYALİZM

Buradan hareketle, diyebiliriz ki üç kapı açıyor. Biri, kapitalizmin rekabetçi dönemini geride bırakıp tekelci aşamaya geçişiyle, kısaca, emperyalizm oluşudur. Emperyalizm olan kapitalizmi tanıyacaksın. Doğru bilgilerle. 1915’te “Emperyalizm: Kapitalizmin Son Aşaması”nı yazıyor. Bu bir ekonomi kitabı olmanın ötesindedir. Şunu ortaya koyuyor: Emperyalizm aşaması şüphesiz kapitalizmi güçlendirecektir. Ancak, iç çelişkileriyle yeni bir durum ortaya çıkacaktır: Tekelci aşama ve “Büyük Savaş”la, baskı altındaki ulusların emperyalizme karşı bağımsızlık mücadelesi filiz verecek ve büyüyecektir. 

Bu ikinci ve önemli kapıdır. Sosyalist düşüncenin ağır topları Kautsky, Plehanov, Rosa ve Buharin ulusal bağımsızlık hareketlerine kapıyı kapatmışlardı. Bunları bağnazlık, dar kafalılık, gericilik olarak görmüşlerdir. Ulusal bağımsızlık mücadelelerinin emperyalizme karşı ilerici ve kitleleri harekete geçirecek özelliğini gören, vurgulayan, savunan çizgi 1915’te Lenin’le ortaya çıktı. Mücadele çekirdeğinde sosyal devrim taşır. Lenin’in deyişiyle, “Tarihin diyalektiği öyledir ki emperyalizme karşı ‘reel’ mücadelede bağımsız faktör olarak (tek başlarına) güçsüz bulunan küçük uluslar bu mücadeleyi mayalandırmada rol oynarlar.” Eklemeye gerek var mı “Milli Mücadelemiz”in dünya çapındaki değerine hakkını veren ilk kişi de o olmuştur.

‘EKİM’

Ve üçüncü kapı. “Ekim”in ikinci adamı Troçki şöyle demiş: “Devrimde her birimizin yerine bir ötekini koyabilirdiniz. Lenin hariç!” Ve şunu vurguluyor: “Yaptığı, cebirsel (“algebraic”) esasları aritmetik gerçeklere dönüştürmekti!”

1917’deki “cebirsel esaslar”ın iki belgesi var. İlki “Uzaktan Mektuplar”. Lenin, İsviçre’de “Şubat Devrimi”nin haberini aldıktan sonra yazıyor. İkincisi, “ekim”e uzanacak devrim sürecinin “cebirsel esasları”nın ana belgesi “Nisan Tezleri”dir. 

“Nisan Tezleri”ne şöyle bakalım: 1917 yılı şunu berraklaştırdı: Rusya kapitalizmi aczini emperyalizmin parçası olma hamlesiyle gidermek için savaştaydı ve gerçek gün gibi aydınlanmıştı: O bir “zayıf halka” idi! Tarih bu müstesna tabloyu sunuyor. Kapitalizmi aşmak lazım. Eğer ustası varsa, o usta o tarihte bunu işliyor. Adeta çok yönlü diyalektikle bambaşka bir “yeni gerçeği” eliyle tutabilecektir. 1914’ten itibaren tazelediği düşünce bütünlüğü, halkın kendine özgü bir bütünlük içinde hissettiği, yaşadığı “devrimci durum”la birleşecek, kendi pratiğini yaratacaktır. “Ekim”in “aritmetik gerçeği”ne yürünmeyecek, sıçranacaktır. “Nisan Tezleri” bu yol haritasını veriyor. Bu yoldan erişilecek “ekim”, yüz yıl sonra bakınca nadir bir sanat yapıtı gibidir.

MUTLU BİR ADAM

Morgan Philips Price, 1885 doğumlu. Trinity College’ı bitirdikten sonra gazetecilik yapmış. Sibirya’yı ve Rusya’yı yıllarca dolaşmış. Rusçaya hâkim. 1917’yi, Manchester Guardian’ın muhabiri olarak orada kırda, kentte ve tam zamanında Petrograd’da, John Reed gibi izliyor. 1921’e kadar kalıyor. Döndükten sonra İngiliz İşçi Partisi’ne girecek, ileriki yıllarda milletvekili olacaktır. Rusya yıllarındaki yazıları, haberleri “Dispatches From the Revolution, Russia 1916-18” başlıklı kitapta derlenmiş.

Nadir bilgiler taşıyan kitabından bir alıntı yapalım: “Çiçerin, Lenin’le Kremlin’deki odasında görüşmemi sağladı (...) Dikkatimi çeken, konuşmasındaki tedbirli gerçekçilikti. Bolşeviklerin iktidarından sonra yaptığı konuşmalarda da bu vardı. Dünya devrimi hemen kapıdadır gibi bir yanılgısı yoktu (...) Onu dinlerken devrimin önünde birçok engelin yığılı oluşunu gördüğü, bildiği anlaşılıyordu... Almanların dayattığı Brest-Litovsk barışının kabulü için nasıl çetin mücadele ettiğini ve arkadaşlarını ‘basmakalıp deyişlere esir’ olup hiç pratik olmadıkları için suçladığını biliyordum (...) İlgili sorularımı yanıtlarken düşüncesi okunuyordu: Eğer Orta Avrupa’daki Alman imparatorluk sistemi çökerse Sovyet Cumhuriyeti yeni ve büyük tehlikeler karşısında kalacaktır. Gözleri Karadeniz kıyılarına bakıyor, açık boğazlardan geçecek Müttefik gemilerinin tanklarla donanmış, eğitimli kıtalarla güney Rusya’ya çıkacağını sanki görüyordu... Korkarım, Orta Avrupa’da sosyal devrim bize yardıma gelme bakımından çok yavaş gelişiyor, diyordu. (...)  Lenin’i ilk kez geçen yıl (1917) Nisan’ında Petrograd’daki Köylüler Kongresi’nde görmüştüm. Beni etkilememişti (...) Ama, şimdi 15 ay kadar sonra Kremlin’deki konuşmamızda görüyorum ki karşımda dünya çapında bir devlet adamı var. Rusya’daki devrimi kurtarmak için ödün de vermiştir, arkadaşlarını da buna zorlamıştır. Bu istediği şey değildi, ama neyin mümkün olduğunu, neyin olmadığını gören bilgeliğe sahipti (...) Ondan şunu hissederek ayrıldım: Sadece alçakgönüllü değil, mutlu bir adamdı. Alçakgönüllüydü, çünkü iyi bir Marksist olarak kendi kişiliğinin önemine aldırmıyordu. Bunda şüphesiz yanılıyordu. Çok önemliydi. Sadece Rusya için değil. Mutlu adamdı, çünkü tüm tehlikelere karşın büyük bir hareketi, kader kendisine izin verdiği sürece yönetmenin zevkine sahipti...”

Yazarın Son Yazıları

Bu iktisat bize nerelerden geldi? (8)

Mevsimin son yazısı ile bu diziyi noktalayalım. Yazdıklarımı yinelemeyeyim. İleride satırbaşı olacaklar varsa onlara dikkat çekeyim. Kapitalizmdeyiz ve onu konuşuyoruz. Onu kavramalıyız.

Devamını Oku
23.06.2025
Bu iktisat bize nerelerden geldi? (7)

Devam ediyoruz. Önceki yazılardan bize lazım olacak noktalarla ilerleyelim.

Devamını Oku
26.05.2025
Bu iktisat bize nerelerden geldi?(6)

Bu iktisat bize nerelerden geldi?(6)

Devamını Oku
05.05.2025
Bu iktisat bize nerelerden geldi? (5)

Bu iktisat bize nerelerden geldi? (5)

Devamını Oku
21.04.2025
Bu iktisat bize nerelerden geldi? (4)

Bu iktisat bize nerelerden geldi? (4)

Devamını Oku
07.04.2025
Bu iktisat bize nerelerden geldi? (3)

Bu iktisat bize nerelerden geldi? (3)

Devamını Oku
17.03.2025
Bu iktisat bize nerelerden geldi? (2)

Bu iktisat bize nerelerden geldi? (2)

Devamını Oku
03.03.2025
Bu iktisat bize nerelerden geldi?

Bu iktisat bize nerelerden geldi?

Devamını Oku
17.02.2025
Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm(4)

Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm(4)

Devamını Oku
17.12.2024
Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm(3)

Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm(3)

Devamını Oku
02.12.2024
Bretton Woods’u terkedip günümüze gelen kapitalizm(2)

Bretton Woods’u terkedip günümüze gelen kapitalizm(2)

Devamını Oku
18.11.2024
Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm (1)

Bretton Woods’u terk edip günümüze gelen kapitalizm (1)

Devamını Oku
04.11.2024
Bir Bretton Woods vardı: 80. yıl (2)

Bir Bretton Woods vardı: 80. yıl (2)

Devamını Oku
22.07.2024
Bir Bretton Woods vardı: 80. yıl (1)

Bir Bretton Woods vardı: 80. yıl (1)

Devamını Oku
08.07.2024
İktisat topluma yarar mı? (7)

İktisat topluma yarar mı? (7)

Devamını Oku
24.06.2024
İktisat topluma yarar mı? (6)

İktisat topluma yarar mı? (6)

Devamını Oku
03.06.2024
İktisat topluma yarar mı? (5)

İktisat topluma yarar mı? (5)

Devamını Oku
20.05.2024
İktisat topluma yarar mı? (4)

İktisat topluma yarar mı? (4)

Devamını Oku
06.05.2024
İktisat topluma yarar mı? (3) Seçimde ne oldu?

İktisat topluma yarar mı? (3) Seçimde ne oldu?

Devamını Oku
15.04.2024
İktisat topluma yarar mı? (2)

İktisat topluma yarar mı? (2)

Devamını Oku
08.04.2024
İktisat topluma yarar mı?

İktisat topluma yarar mı?

Devamını Oku
18.03.2024
Yüz Yıl Sonra, 3 Mart 1340 (1924)

Yüz Yıl Sonra, 3 Mart 1340 (1924)

Devamını Oku
04.03.2024
Bilsay Kuruç yazdı...

Lenin yüz yıl sonra

Devamını Oku
22.01.2024
Ortak yaşam ve uyum (6)

Ortak yaşam ve uyum (6)

Devamını Oku
15.01.2024
Zor zamanlar, zor işler için Adam!

Zor zamanlar, zor işler için Adam!

Devamını Oku
25.12.2023
Büyük iddia ve uyum (5)

Büyük iddia ve uyum (5)

Devamını Oku
11.12.2023
Büyük iddia ve uyum(4)

Büyük iddia ve uyum(4)

Devamını Oku
27.11.2023
Büyük iddia ve uyum(3)

Büyük iddia ve uyum(3)

Devamını Oku
13.11.2023
Mustafa Kemal Yılı

Mustafa Kemal Yılı

Devamını Oku
30.10.2023
Büyük iddia ve uyum (2)

Büyük iddia ve uyum (2)

Devamını Oku
02.10.2023
Büyük iddia ve uyum (1)

Büyük iddia ve uyum (1)

Devamını Oku
18.09.2023
Seçimden sonra (3)

Seçimden sonra (3)

Devamını Oku
19.06.2023
Seçimden sonra (2)

Seçimden sonra (2)

Devamını Oku
05.06.2023
Seçimden sonra (1)

Seçimden sonra(1)

Devamını Oku
22.05.2023
Yüzüncü yılda 23 Nisan (2)

Yüzüncü yılda 23 Nisan (2)

Devamını Oku
08.05.2023
Yüzüncü yılda 23 Nisan (1)

Yüzüncü yılda 23 Nisan (1)

Devamını Oku
24.04.2023
Depremden sonra

Depremden sonra

Devamını Oku
10.04.2023
Charles de Gaulle’den kalkıp Macron’a iniş-3

Charles de Gaulle’den kalkıp Macron’a iniş-3

Devamını Oku
26.12.2022
Charles de Gaulle’den kalkıp Macron’a iniş-2

Charles de Gaulle’den kalkıp Macron’a iniş-2

Devamını Oku
12.12.2022
Charles de Gaulle’den kalkıp Macron’a iniş-1

Charles de Gaulle’den kalkıp Macron’a iniş-1

Devamını Oku
28.11.2022