Güneşi tutmaya çalışmak
Can Dündar
Son Köşe Yazıları

Güneşi tutmaya çalışmak

19.12.2015 03:23
Güncellenme:
Takip Et:

SİLİVRİ-ÇAĞLAYAN

Aralık güneşi nazlı, ürkek, sönük. Günlerdir çatıdan kafasını uzatıyor. Avlunun 7 metrelik duvarından sarı bir uçurtma gibi aşağı süzülüyor. Avluya insin de kavuşalım diye bekliyorum. Ama hayır, 3 metre kala haince geri çekiliyor.
İnsan güneşe zıplar mı?
Parmak uçlarımla olsun dokunmaya çalışıyorum; ne mümkün. Hızla telleri aşıp telaşla uzaklaşıyor.
Sana kalan, gün boyu ıslıklı, soğuk, bir beyaz ışık yayan, florasan...

***

Tutukluluğumun 22. gününde ilk kez Silivri dışına çıkarken güneşle buluşmayı, ona dokunup tenimde hissetmeyi hayal ediyordum.
Ama kirli bir kış yağmuru, mendebur bir çehreyle karşıladı beni... Günlerdir çatıda oynaşan kış güneşi, nemrut bulutların ardına saklanmış.
Günlerden 17 Aralık...
Ve ben 17 Aralık yazılarımın hesabını vermeye gidiyorum.
Ama kararlıyım!
Hesap vermeyecek, hesap vermesi gerekenlerden hesap soracağım. Aynı araçtaki gencecik jandarma erine bakıyorum. Hesabını sorduğum şey onun parası, ülkesi, geleceği...
Tek kişilik ring aracı kapıya yanaşıyor ve bu zulüm seddinin ardında “büyük yolculuk” başlıyor. Dostların önünde nöbet tuttuğu “Son Çare Büfe”nin önünden otoyola çıkıyoruz.
Tabelalardaki tanıdık semt adları, uzak kıta isimleri gibi şimdi... Şehir, ilk kez derin bir kafes ardından gösteriyor kendini, bölük pörçük, paramparça, uzak, ıslak...
Onlarca ring aracı peş peşe gidiyor; esaretle ümit arasında seyahat eden, seyyar hapishaneler... Ve birinin içinde ben, Kaçak Saray’dakinin hakaret iddiasını, adalet sarayında cevaplamaya gidiyorum.

***

3 haftanın yalnızlığı, caddelerdeki kalabalığa garipseyerek bakıyor; sert bir rüzgârın sırtından ittirdiği telaşlı insanlar, eski ışıklı yılsonlarını özleyen yüksek binalar...
Ve nihayet Çağlayan’da, adalet arayanların son durağı:
Saray...
Kapının önü kalabalık... Millet henüz takipsizlik kararı vermemiş, belli... Bir aracın içinde yapayalnızken, haykıranların dilinde adını işitiyorsun:
“Yalnızlığı göze alan, kalabalıklaşır” diye mırıldanıyorsun içinden... Yalnızlığın tuzla buz oluyor.
Seyyar hapishane, sarayın bağırsaklarında ilerler gibi döne döne yerin 7 kat dibine iniyor.
Ve demir kapı, sadece tutsakların girebildiği, gürültülü bir yeraltı dünyasına açılıyor.
Burası tutukluların mahkeme sırasını bekledikleri eksi yedinci kat... Bana eşlik eden jandarmalarla birlikte.
Bir hengâmenin içine düşüyoruz. Kavga kıyamet... Tutuklular birbirine saldırıyor, görevliler ayırmaya çalışıyor. Beni apar topar bir kafese sokuyorlar. “Kafes” dediysem gerçek kafes... 3 yanı duvar, bir yanı tavandan zemine kadar demir parmaklık olan bir taş oda... Bir tek parmaklığın önünde “cinsi: insan” yazısı eksik.
Jandarmalar mahcup; “Sizin güvenliğiniz için” diyorlar: “Buradakilerin sağı solu belli olmaz.”
Kafesimin önünden elleri kelepçeli tutuklular geçiyor. Göz göze geliyoruz. Çoğu genç, yorgun bedenler, yılgın bakışlarla yürüyor jandarmaların arasından...
En büyük suçlu kitlesi hırsızlık sanıklarıymış.
Ardından uyuşturucu tayfası geliyormuş.
Ve aralarında bir “casus”...
“Günter Wallraff, buralara girebilmek için can atardı” diye geçiyor aklımdan... “Adalet Sarayı” denilen buzdağının zindanlarındayım.
Zemin kata çıkıp gözleri bağlı adalet tanrıçasının terazisinde tartılmayı bekliyorum.
Sonra vakit geliyor.
Kafesimin kapısı açılıyor.
Uzun bir koridor, bizi küçük bir asansöre bağlıyor. Küçük asansör büyük bir salona çıkıyor.
Salona girer girmez bir alkış tufanı kopuyor. Salonda 100 gülen yüz.
En önde eşin, oğlun, yine dimdik... Ardında meslektaşların, akrabaların, sevenlerin, sevdiklerin, savunmanların...
Güneşe dokunmuş gibi oluyorsun. Sıcak.
Yalnızlık eriyor.
Yalnızlığı göze alan, kalabalıklaşıyor.

Erdoğan şiirden mi yatmıştı?
Adalet Bakanı eski bir tekerlemeyi tekrarlamış.
“Hapisteki gazeteciler, gazetecilik faaliyetinden ötürü tutuklu değiller” demiş.
Her devrin muktediri, adaletsizliğine bir kılıf uydurur.
Adalet Bakanı, Saray’a çıkıp sorsun bakalım:
Erdoğan şiir okumaktan mı mahkûm olmuştu?
O zaman asker bir kulp buluyordu, şimdi de siz...  

Yazarın Son Yazıları

Murat Sabuncu’ya açık mektup

Murat Sabuncu’ya açık mektup

Devamını Oku
11.11.2016
Nazi devrinin başlangıcı gibi

Nazi devrinin başlangıcı gibi

Devamını Oku
06.11.2016
Tükeniyoruz, hadi artık!

Tükeniyoruz, hadi artık!

Devamını Oku
05.11.2016
Allah’ın sopası yok ki...

Allah’ın sopası yok ki...

Devamını Oku
03.11.2016
Niye çıldırdılar?

Niye çıldırdılar?

Devamını Oku
01.11.2016
Doğum günün kutlu olsun Türkiye!

Doğum günün kutlu olsun Türkiye!

Devamını Oku
30.10.2016
3 kıtadan 3 kadın

3 kıtadan 3 kadın

Devamını Oku
24.10.2016
Ümidin düşmanları (22.10.2016)

Ümidin düşmanları

Devamını Oku
22.10.2016
Ümidin düşmanları (22.10.2016)

Ümidin düşmanları

Devamını Oku
22.10.2016
Trump’tan Erdoğan’a siyasette maçoluk sorunu

Trump’tan Erdoğan’a siyasette maçoluk sorunu

Devamını Oku
16.10.2016
O duvar, o duvarınız…

O duvar, o duvarınız…

Devamını Oku
09.10.2016
Oyunun kuralları değişiyor

Oyunun kuralları değişiyor

Devamını Oku
05.10.2016
Suskunluk sarmalı (25.09.2016)

Suskunluk sarmalı

Devamını Oku
25.09.2016
Suskunluk Sarmalı (24.09.2016)

Suskunluk Sarmalı

Devamını Oku
24.09.2016
Cesarete ödül, zulme şamar

Cesarete ödül, zulme şamar

Devamını Oku
24.09.2016
Tarık Akan’ı öldüren sancı

Tarık Akan’ı öldüren sancı

Devamını Oku
18.09.2016
Saray ve yeldeğirmeni

Saray ve yeldeğirmeni

Devamını Oku
17.09.2016
Büyük gözaltı (11.09.2016)

Büyük gözaltı

Devamını Oku
11.09.2016
Avrupa’nın başında bir hayalet dolaşıyor

Avrupa’nın başında bir hayalet dolaşıyor

Devamını Oku
07.09.2016
Mafya hukuku

Mafya hukuku

Devamını Oku
04.09.2016
Veda vakti

Veda vakti

Devamını Oku
15.08.2016
Yeni Kapı’nın ardı

Yeni Kapı’nın ardı

Devamını Oku
06.08.2016
Askerin boşluğuna kim yerleşecek?

Askerin boşluğuna kim yerleşecek?

Devamını Oku
03.08.2016
Avrupa liderleri neden bu işareti yapıyor?

Avrupa liderleri neden bu işareti yapıyor?

Devamını Oku
31.07.2016
Düşmanına benzeyen savaşı kaybeder

Düşmanına benzeyen savaşı kaybeder

Devamını Oku
29.07.2016
Tehdit sökmez, belgeyle gelin!

Uluslararası dayanışma büyüyecek

Devamını Oku
04.07.2016
Avrupa uçağı sallanıyor

Uçaktaki Avrupa

Devamını Oku
02.07.2016
Avrupa şokta (25.06.2016)

Avrupa şokta

Devamını Oku
25.06.2016
Gün dayanışma günü

Gün dayanışma günü

Devamını Oku
21.06.2016
Gençlerin sesi: Cumhuriyet

Gençlerin sesi: Cumhuriyet

Devamını Oku
20.06.2016
Söylenemeyeni söylemek

Söylenemeyeni söylemek

Devamını Oku
13.06.2016
Delikanlılık ve ciğer üzerine

Delikanlılık ve ciğer üzerine

Devamını Oku
06.06.2016
Cumhuriyet olmasa…

Cumhuriyet olmasa…

Devamını Oku
30.05.2016
Genelkurmay’dan ‘Şef’in gezilerine...

Genelkurmay’dan ‘Şef’in gezilerine...

Devamını Oku
28.05.2016
Genç Cumhuriyet

Genç Cumhuriyet

Devamını Oku
23.05.2016
Yeniden yürüyüş vakti

Yeniden yürüyüş vakti

Devamını Oku
19.05.2016
Ülkeyi uğursuza hırsıza bırakmayız

İsveç Ulusal Basın Kulübü, ‘İfade Özgürlüğü Ödülü’nü bu yıl bana ve Erdem Gül’e vermeyi kararlaştırdı. Erdem’le bu gece Stockholm’de bu ödül töreninde olacağız. Bazıları ‘Ülkeden kaçtığımızı’ yazmış arkamızdan... Hiç sevinmesinler... Onlarla işimiz henüz bitmedi. Ülkeyi hırsıza, uğursuza bırakacak değiliz.

Devamını Oku
16.05.2016
Daha da güçlüyüz

Daha da güçlüyüz

Devamını Oku
09.05.2016
Yarın olsun!

Yarın olsun!

Devamını Oku
08.05.2016
Ben böyle gözü pek kadın görmedim

Ben böyle gözü pek kadın görmedim

Devamını Oku
07.05.2016