Çiğdem Toker

Anıtkabir’de neşe ve ümit

20 Mayıs 2016 Cuma

Sabah evden Güvenpark’a yürüyerek gittim. Bulvar’ın çılgın trafiği sıfırlanmış. Bakanlıklar hattında 3 TOMA arka arkaya dizili. Bir şeyleri caydırmak istedikleri kesin. Ama ne? Güvenlik ekipleri, geleni gideni süzüyor. Saat 10’da Güvenpark’ın içinden geçerek yürüyüşün başlayacağı noktaya ulaştığımda, manzara aniden değişiyor.

Milli Müdafaa Caddesi ile Kumrular Sokak’ın keşiştiği yer kırmızı- beyaz bir deniz görüntüsünde. Gece otobüslerle Türkiye’nin dört bir yanından gelmiş olan CHP Gençlik Kolları, “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganı atıyor. Slogan, pankartlarda da yerini almış. Asıl dikkat çeken iki büyük pankartta “Gençlik Diktaya Karşı” ve “Durmamak Üzere Yola Çıkanlar Asla Yorulmazlar” yazıyor.

Kalabalık her dakika gözle izlenir biçimde artıyor. Çankaya Belediyesi’nin sayısı sınırlı, ama nefesi ile yeteneği kuvvetli bandosu, İzmir Marşı’nı çalmakta.

Valiliğin CHP yürüyüşüne güvenlik gerekçesiyle koyduğu engeli, gece telefonuyla kaldıran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bekleniyor. O sıra Umut Oran’la selamlaşıyoruz. Hemen sonra, Gürsel Tekin, Bülent Tezcan, Enis Berberoğlu, Levent Gök, Tekin Bingöl’ü görüyorum.

***

Pastacı, telekomcu, kuruyemişçi, dönerci dükkânlarının yan yana sıralandığı Kumrular Esnafı’na bakıyorum.

Kafalar sanki biraz karışık. AKP aleyhine atılan sloganlar eşliğinde, birazdan başlayacak yürüyüşün, kazançlarına nasıl yansıyacağından emin görünmeyen, tereddütlü bakışlar. Önümden bir satıcı rengârenk düdüklerin olduğu bir kutuyla geçiyor. Yavaş yavaş yürüme düzeni alan kortej, Kılıçdaroğlu’nun gelişiyle dalgalanıyor. Kemal Bey, çok sayıda korumaya rağmen, gençlerin arasında sıkışma tehlikesi geçiriyor. Futbol fanatiklerini andıran bir adam “Öl de ölelim” diye bağırırken kendimi kaldırıma zor atıyorum. (Adamın şişmiş boyun damarlarını bir saat sonra Anıtkabir yolunda bir kez daha göreceğimi henüz bilmiyorum.)

Karanlığı delen sözler

CHP’nin genç skalası epeyi geniş. Orta yaş üzeri “genç”ler arasında takım elbise kravatla gelenler çok. Kemal Bey, gençlerle yan yana ve ortalarda, arkada olmaya hep özen gösteriyor. Kortej bir yandan uzayıp bir yandan genişliyor. Bir ara çekim yapan habercilerin çokluğu nedeniyle, yürüyüşte kopmalar oluyor. Fakat yoldan katılım arttıkça, o o boşluk hızla doluyor. Anıtkabir’e dönen kavşaktan sonra Gençlik Caddesi üzerinde coşku artıyor. Cadde üzerinde sağlı sollu apartmanlardan çok sayıda sallanan bayraklar ve eller görüyoruz.

Kalabalıkta farklı bir dalgalanma... Yürüyüş başlarken “Öl de ölelim” diye bağıran fanatik görünüşlü adamı, bu kez birkaç polisin arkasında görüyorum. Elinde kırık bir çay bardağı. Birkaç kişi üzerine yürüyor. Gerginliğin nedeni konusunda rivayet muhtelif olsa da ortamın provokasyona ne kadar açık olduğu gerçeğiyle bir kez daha yüzleşiyoruz. Kıdemli CHP’liler, gençleri “İstedikleri zaten bu oğlum karışmayın” diye uyarıyor. Neyse ki, potansiyel tehlike, adamın bir dükkanda alıkonulmasıyla yatışıyor.

3.5 kilometrelik yürüyüşün son bölümünü, apartman bahçelerinden önümüze çıkan rengârenk çardak gülleri arasında tamamlıyoruz. Nihayet Anıtkabir. Kılıçdaroğlu, Atatürk’ün manevi huzuruna çıkmadan hemen önce, Tandoğan girişine park etmiş parti otobüsünün üzerine çıkarak teşekkür konuşması yapıyor. Aslanlı Yol’a girdiğimizde kalabalık bir ırmağa dönüşüyor.

“Ya yenge korkutmak için diyorlar onu Isid mişid./ E geldik işte Anıtkabir’e. /Tabii yenge, çok kalabalık.” Muhtemelen lise son öğrencisi bir genç kız. Genç kızın Anıtkabir merdivenlerini çıkarken duyduğum sözleri, 19 Mayıs tarihinin neden karanlığı deldiğini 97 yıl sonra bir kez daha anlatıyor. Çokça neşeli gence rastladığım Anıtkabir’den ümitle dönüyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Hoşça kalın 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları