Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır. Bunların aşındırılmasıyla, parçalanma süreci başlar. Ne yazık ki böyle bir sürecin içindeyiz. Büyük önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümü sonrası karşıdevrimciler adımlarını hızlandırmış ve bugün ülkemizi “terörsüz Türkiye” tatlandırıcısıyla bölünmenin eşiğine getirmişlerdir.
MHP lideri Bahçeli’nin “Alırım üç arkadaşımı İmralı’ya ben giderim” açıklamasından sonra komisyon hızlanmış ve İmralı’ya heyet gönderme kararı verilmiştir. Bu aslında İmralı’ya heyet gönderme değil, terörist başı Apo’ya heyet gönderme, devleti Apo’nun ayağına götürme kararıdır.
CHP, komisyona katılma kararı alarak “Kürt sorunu”nu kabullendiğini onaylamış oldu. CHP’nin komisyonda yer almasına gelen tepkilere genel başkan Özel, komisyonun ne olduğundan çok ne olmadığı yönünde açıklamaları ile yanıt verdi. Örneğin, komisyonun anayasa yapacak bir komisyon olmadığı, bir tespit komisyonu olduğu gibi. Ayrıca komisyon fikrinin CHP’ye ait olduğunu ve partisinin kendi önerdiği komisyona girmemesinin düşünülemeyeceğini söylemiş, nitelikli çoğunluk konusunda ısrarcı olmuştu.
YURTTAŞIN FİKRİ
Demokrasi gelecek diyenler acaba yurttaşların bu konuda ne düşündüğünü dikkate aldılar mı? Bütün bunlar, “Özünü tam bağımsızlığa dayamış ulusal egemenlik esasıyla oluşturulmuş üniter ve laik Cumhuriyetimizde egemenler gerçekte kim/kimler” sorusunu akla getiriyor. Komisyondaki siyasi partiler düşünür mü bilmiyorum ama CHP düşünmeli. Çünkü CHP, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisidir ve Atatürk’ün Türk milletine emanetidir.
CHP Meclis’te kurulan “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu”nda yer almış ancak terörist başına gönderilecek heyet konusunun görüşüldüğü toplantıya, dolayısıyla oylamaya katılmayarak Apo ile görüşmeye gidecek heyette yer almadığını açıklamıştır. Öyle görünüyor ki CHP, Apo’ya gidecek heyette yer almayarak Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarına; oylamaya katılmayarak Doğu ve Güneydoğu seçmenine olumlu mesaj vermek istemiştir. Kaldı ki hiçbir parti herhangi bir etnik kökeni temsil aracı edemez!
Kendilerini belirli bir etnik kökenin temsilcisi olarak gören siyasi parti mensuplarına gelince barış ve demokrasi nutukları atmayı sürdürüyorlar. Üstlendikleri mağdur rolünü haklılaştırmaya çalışıyorlar. Barış ve özgürlük yanlısı bu yapı bugüne kadar yaşadıkları bölgedeki feodalizme, ağalık sistemine karşı neden hiç mücadele etmediler? Mademki bu denli özgürlük ve demokrasi yanlısıydılar yaşadıkları bölgedeki gerici, sömürgeci ve yurttaşın iradesine ipotek koyan düzene neden ses çıkarmıyorlar?
Demek ki feodalizm ile, toprak ağalığı sistemiyle özgür ve bağımsız olunabiliyor ama Türk devletine yurttaşlık bağı ile bağlı olmakla özgür ve bağımsız olunamıyor, öyle mi?
DÜN SEVR, BUGÜN BOP
Gerçek kendini o denli açık gösteriyor ki ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, “İsrail’in bölünmüş bir Suriye’yi tercih edeceğini”, bu konuda “Suriye hükümetinin elinden geleni yaptığını” ve daha da ilginci “Suriye’de olanların büyük bir kısmı, Türkiye ve liderliği sayesinde gerçekleşiyor” ifadelerini kullanarak adeta BOP’un tıkır tıkır işlediğini söylüyor. Barrack’ın Türkiye için Osmanlı İmparatorluğu’ndaki “millet sistemi” önerisi de bu yüzdendir.
Özetle, yaşananlar emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesini kazanmış bir ulusun karşısına Sevr’in bu kez BOP adıyla konmasıdır. Bütün bunlar bize Yugoslavya, Irak, Afganistan, Suriye ve parçalanmış bütün yapıların taşındığı noktaya ülkemizin de getirildiğini göstermektedir. Emperyalizmin, siyasal İslamın, gericiliğin, feodalizmin, ağalıkşeyhlik düzeninin, şeriatçılığın, ortaçağ zihniyetinin birlikte yürüttüğü bir projenin içinde, algılarla olguların değiştirilmesi sürecinin en uç noktasında olduğumuzu göstermektedir.
KOMİSYON TUZAĞI
Bu durumda CHP’nin heyette yer almaması Türk halkının rahatlamasına neden olmuştur. Çünkü “dönülmez akşamın ufku”na yürüyüşün hızı, bu hamle ile bir nebze kesilir düşüncesi ortaya çıkmıştır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu partisinin süreci meşrulaştırmak konusunda komisyona çekilme tuzağına düşmemesi gerekiyordu.
CHP’nin bir önceki genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun kardeşlik süreci süslemeleriyle “CHP, Ortadoğu’da tökezlememizi bekleyen İsrail ve Amerika belasını bertaraf etmek ve devletin âli menfaatleri için sürecin içinde olmak zorundadır. Risk almalıdır ve konuya siyaset üstü bakarak elini taşın altına koymalıdır. Milletimizin CHP’den beklentisi kardeşlik sürecinde öncü olması ve sürece istikamet çizmesidir. Tarihin doğru tarafında yer almak çoğu zaman cesaret ve kararlılık gerektirir” sözleri algılarla olguları değiştirmek değil de nedir?
SÜREÇ ŞEFFAF MI?
Ne acıdır ki Numan Kurtulmuş’un, süreç şeffaf yönetilecek, kamuoyu bilgilendirilecek söylemleri söylemde kaldı ve AKP-MHP-DEM temsilcilerinden oluşan heyet gizlice Apo ile görüşmek için İmralı’ya gitti. Madem mücadele özgürlük ve demokrasi mücadelesi, madem barış getirmek için çabalanıyor, neden alınan kararlar halktan gizleniyor? Siyasi hesaplara uymayacak sonuçlarla karşılaşmaktan mı korkuluyor yoksa yaptıklarından kendilerinin de mi şüphesi var? Ya da yeni bir ilke imza atıp getirilecek demokrasiyi gizli mi oluşturacaklar?
Tom Barrack’a, Kılıçdaroğlu’na ve süreci yürütenlere şunu söylemek gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti 102 yaşındadır. Türk halkı yaşananların farkındadır. Yugoslavya Devlet Başkanı Josip Broz Tito’nun “Anadolu’da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu dünyanın kaderini kurtarma görevini üzerine alır” ifadeleriyle Kemalist Cumhuriyetin dünyaya verdiği güvenin farkındadır. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin hamurunda tam bağımsızlık ruhu vardır. Halk egemenliği, çağdaşlaşma devrimleri ve bütün dünyanın barış içinde yaşaması hedefi vardır. Dolayısıyla laik, üniter ulus devletimiz, dil birliğimiz sonsuza kadar yaşayacaktır.
Devleti terörist başının ayağına göndererek tarihimizden silinmeyecek bir lekeye imza atanlar unutmasın, bu halk gerektiğinde yeniden ayağa kalkar ve Çanakkale’de, Milli Mücadele’de verdiği tam bağımsızlık mücadelesini verir. Emperyalizmi ve yerli işbirlikçilerini yeniden tarihin çöplüğüne gönderir. Yaşasın tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın Kemalizm!
Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkan Yardımcısı Hatice Topçu