Darmaduman, son derece yoğun bir gündem içinde savrulup duruyoruz. İçdış derken kuşkusuz hepsi de kritik konular ama içlerinde bir tanesi var ki iktidarı, muhalefeti hiçbir ayrım olmadan herkesin üzerinde birleşip çözüm bulması gerekiyor: Geleceğimiz, çocuklar...
Ülkede ağır ekonomik krizin etkisi sürerken akıl ve bilimden uzaklaşıldığını ortaya koyan politikalar çocukları yaşamdan, gelecek umutlarından koparıyor. Uzun zamandır muhalefetin uyarılarına karşın iktidar cephesi gözlerini, kulaklarını kapatırcasına okullarda bir öğün ücretsiz yemek verilmesi taleplerine karşı tutumundan vazgeçmiyor. Tablonun aciliyetini, geçen hafta İrem Karataş imzalı haberimizde aktarıldığı üzere, Esenyalı Kadın Dayanışma Ağı’nın okullarda açlıktan bayılan çocukların olduğuna dikkat çeken açıklamasıyla da görmüş olduk. Bir öğretmen çocukların neredeyse yarısının sınıfta yanlarına yiyecek getiremediğini anlatıyordu. Şimdi gözler çocuklara ücretsiz bir öğün yemek verilmesi için MEB’e karşı açılan davanın Danıştay’a götürülmesi sürecinde. İktidar artık bu acımasız ısrarından vazgeçip dengeli sağlıklı beslenme konusunda sosyal devletin sorumluluğunu yerine getirmesi gerekiyor.
BU NASIL ‘STAJ’...
MESEM konusu derseniz, o ayrı bir kâbus... Ortaöğretimdeki öğrencilerin “staj” denerek işgücü piyasasında sömürülmesi, tehlikeli işlerde denetimsiz, kontrolsüz çalıştırılmaları da acil çözüm bekleyen gündem maddelerinden. Ülkenin pek çok kentinde öğrenci, eğitimci ve emekçi örgütleri MEB’e karşı eylemde. Sadece bu yıl en az 85 öğrencinin iş cinayetinde yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Yetkililer için böylesine karanlık bir tablo, bu vahşi çarka dur demeleri için yeterli değilse daha ne olması bekleniyor sorusu ise akıllarda dolaşıyor. Ancak bir bakıyoruz ki Bakan Tekin eleştirileri görmezden gelerek programı övüyor, hatta “tecrübeleri paylaşmak üzere” Finlandiya’dan da kendilerine talep geldiğini söyleyebiliyor.
BETON AÇLIĞI!
Gelelim, güvenli gıdaya erişim konusuna. Beslenmenin sağlıklı büyümedeki önemi bilindik. Ama aynı zamanda bu konuda da karne kırıklarla dolu. Küresel çapta gıda enflasyonu düşerken bizde tersine çıkışın yarattığı sorunlar toplumsal kırılganlığı, adaletsizliği artırıyor. Geçen hafta manşetten verdiğimiz haberin başlığı yanlış politikaların trajik halini gözler önüne serecek türdendi; “Ekmek yoksa bina yiyin!”... TÜİK, temmuz-eylül döneminde ekonominin yüzde 3.7 büyüdüğünü açıkladı. Ancak en büyük büyüme nerede derseniz, çevremize bir bakmamız yeterli olsa gerek; inşaat sektörü. Buna karşı tarımda küçülme ise rekora doğru ilerliyor. İş dünyası, tarım sektörünün paydaşları alarm zillerine geç de olsa basmış halde. Uyarılar peş peşe geliyor; tarımda, gıdada, çevre konularında yanlış politikalardan acil olarak vazgeçilmezse artık satacak bir ürün bile bulamaz noktaya gelebiliriz deniyor.
Uyarılar ise havada kalıyor gibi. Son olarak TOKİ’nin tarlayı inşaat alanı seçmesi gündeme yansıdı. Şeyda Öztürk imzalı haberimizde Balıkesir Ayvacık’ta TOKİ’nin 398 konut yapımı için ÇED süreci başlattığı aktarıldı. İnşaata seçilen alanın tarla olduğu belirtilirken proje konusunda görüş alınan Tarım ve Orman Bakanlığı, “Ekolojik dengenin korunmasında gerekli özen gösterilmeli” dedi.
Uyuşturucu kullanımında yaş giderek küçülürken, suç çeteleri çocukları ağına düşürürken, şiddet döngüsü sürerken, gelir dağılımındaki adaletsizlikle birlikte aileler çocuklarına sağlıklı, güvenli bir gelecek sağlama konusunda kaygılı.
Tabii kadına şiddet de bu ağır tablonun parçalarından. Sadece kasım ayında katledilen kadın sayısı 29. Şüpheli şekilde ölü bulunan kadın sayısı ise 22.
Toplumun farklı kesimlerinden çok sayıda emekli ve emekçinin önceki gün Tandoğan Meydanı’nda buluşarak ülkenin içine sokulduğu çözümsüzlükler sarmalına karşı iktidara kırmızı kart göstermesi önemlidir. Orta sınıfı eriten, çarşı pazarı el yakar hale getiren, sofraları sağlıklı, dengeli, güvenli gıdalara ulaşımdan uzaklaştıran yanlış politikaların, demokratik ilkelerden, akıl-bilimden, Aydınlanmadan uzaklaşmanın faturası ağırdır. Çocukları kriz hallerinde koruyamamak, tersine felaketin önüne sürmek ise insanlık utancı olarak tarihe geçer.