‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

08.12.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor. Siyaset, bu yönde emsallerinin verdiği düşünülen meşruiyete dayandırılarak her yeni gün, tutarlılıkların olmadığı ve üstelik aranmadığı bir kırkyama yorgana dönüşüyor. Kırkyama yorgan (patchwork) tamamen farklı tür, desen ve renkteki kumaşların birbirlerine dikilmesiyle elde edilen çok parçalı bir yorgandır. Bu yorganın her bir parçası yani siyasi aktörler ya da kurumlar da kendi içinde kırk yamalı.

Siyasetin yamalılığı, siyasi aktörlerin yamalılık pratiklerinden türerken siyasi aktörlerin yeni yamalılık eğilimlerini teşvik ediyor ve son tahlilde birey düzeyinde yamalı bir siyasi kimliğe geçişi garanti ediyor ve daha kötüsü bir bütün olarak siyasetin kimliğine dönüşüyor.

Kırk yamalı kimliğine sahip bir birey, çelişkili değer ve ideallere uygun olarak farklı ortamlarda yaşayabilme yeteneğine sahip. Örneğin yaşamın bazı pratiklerinde dindar, bazı pratiklerinde hedonist görünümlü bir birey hayal edin. Postmodern dünyanın olanak tanıdığı biçimde eklektik bir kültürün taşıyıcısı esnek bir birey... Çelişen kimliklerin bir arada varlığını sorun olarak görmeyen, normalleştiren bir birey...

TUTARSIZLIK NORMALLEŞİYOR

İnsan sonuç itibarıyla çoklu kimliklerden oluşur, doğru. Örneğin, bir üniversite hocası, bir eş, baba, evlat, bir basketbol takımı taraftarı, bir komşu, yurttaş vb. kimliklerine eşzamanlı olarak sahip olabilir ve bu kimliklerin hangisinin ön plana geçeceğini bağlam belirler. Sabah çocuğunu okula bırakırken baba, öğlen ders anlatırken hoca, akşamki basketbol maçını seyrederken takım taraftarı kimliklerinin diğer kimlikler arasından sıyrılarak ön plana çıkması son derece normal bir durumdur.

Kişinin postmodern bir dünyada, eşzamanlı olarak farklı ve hatta çelişen kimliklerine yer ve zaman açması da normal karşılanabilir. Ancak siyasetteki haliyle kırk yamalılık durumunun sorun yaratan yanı şudur: Siyasi aktörlerin kimliklerinin yamalılığının ötesinde (patchwork of identities), kırkyamalılık bizzat bir kimliğe dönüşme yolunda. Hem siyasal aktörün hem de siyasetin kimliğine... Bu şekilde bakılırsa çoğulculuktan çok hileyi, demokratiklikten çok çıkarcılığı ve fırıldaklığı içinde barındırıyor.

Kırk yamalı kişilik, sistemde ayakta kalabilmesi için gerekli şartları topluma dayatıyor. Bunu o kadar çok gösterip tekrarlıyor ki doğruyla yanlış arasındaki ayrımı bulanıklaştırıyor. Tekrar ede ede tutarsızlığı normalleştiriyor. “Doğrunun” yerini “yerindeliğin” aldığı yeni bir “yapılması ve yapılmaması gerekenler” listesi hazırlayıp her sabah önümüze sunuyor.

TUTARLI, ÇOĞULCU, DEMOKRATİK OLMAK

Bu durumda, bireyin içinde var olduğunu iddia ettiği kırkyama kimliklerden aslında hiçbiri bireyin kimliği olmuyor, olamıyor. Kazanç için elde tutulan ve bağlamına göre ön plana alınabilecek araçlara dönüştürülüyor kimlikler. İki gün önce, herkesi A partisine davet eden nutuklar atan biri iki gün sonra onun antitezi B partisinde kendini buluveriyor ve pişkince “Ben aslında oradayken de buydum.” diyerek yeni durumunu normalleştirmeyi deneyebiliyor. Çelişkiyi, çelişkinin aslında olmadığını iddia ederek normalleştiriyor. Ya da A partisinde, A siyasal hareketiyle özdeşleşmiş bir ilkeyi savunan bir siyasi yönetici, o partinin temel ilkesiyle uyumsuz bir olguyu savunmanın meşruiyetini kendiliğinden, bu siyasal kültürün etkisiyle elde edebiliyor. Tüm seçmenlerin balık hafızalı olduğuna bir inanmışlık hali var ideal (!) siyasetçide. Bir başka siyasetçi A şehrindeki mitingde o şehrin hassasiyetlerine uygun şeyler, oradan gittiği B şehrindeki mitingde ise A şehrindeki hassasiyetlerle çelişen kimi şeyler söyleyebiliyor ve ikisinin birden doğru olamayacağı ortadayken iki ifadenin de “yerinde olduğu” konusunda inanmış gözükebiliyor.

Siyasette bugün farkı, siyasetin bu “görünmez elinin” dayattığı kurallara karşı durmak, yani gerçek ve tutarlı olmak yaratacak. Daha önce de bu sütunlarda yazmıştık; Türkiye’yi ileriye götürebilecek siyasi strateji, “gerçekliği inşa etmeye çalışmakla oyalanmak” değildir. Ülkeyi ileriye götürecek strateji çok basittir: “Gerçek” olmak, tutarlı olmak elbette çoğulcu olmak, demokrat olmak. Ama kırk yamalılığı çıkar devşirmek için bir potansiyele dönüştürmemek, dönüştürülmesine rıza göstermemek, her yerde, her şekilde buna karşı tepki vermek, kimliklerimiz ve kişiliklerimiz üzerine örtülen bu “deli yorganını” üstümüzden atmak!

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden Prof. Dr. Utku Yapıcı

İlgili Konular: #Siyaset

Yazarın Son Yazıları

Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025
CHP'nin iktidar kurultayı - Ziya Yergök

Türkiye’nin kurucu ve birinci partisi, iktidarın en güçlü adayı CHP, 28- 30 Kasım tarihlerinde 39. olağan kurultayını yapacak.

Devamını Oku
20.11.2025
Güvenlik kültürü üzerine - Gazi Zorer

Ülkemizin büyük kısmı aktif deprem kuşağında ve sıklıkla depremi yaşıyoruz ama esaslı bir deprem master planımız yok.

Devamını Oku
19.11.2025
Kemalizm karşıtlığının maskesi - Tunay Şendal

Türkiye, 10 Kasım’ın manevi ağırlığı altında, Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına yönelik tartışmaların bir kez daha alevlendiği bir kırılma anına tanık olmuştur.

Devamını Oku
19.11.2025
Gözden gönüle akan bir aydın - Mücteba Binici

Veteriner hekim Nihat Köse ile ilk karşılaşmamız, 1988 yılının ağustos ayında Samsun Sahra Sıhhıye Askeri Okulu’nda başladı.

Devamını Oku
19.11.2025
İhanet ve gerçekler - Doğu Silahçıoğlu

1914-1918 Birinci Paylaşım Savaşı’nda İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan işgaline uğrayan Anadolu; Mustafa Kemal önderliğinde başlatılan Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı döneminde, ardında yayılmacı sömürgecilerin ve Saray’ın durduğu ihanet dolu bir sürece sahne oldu.

Devamını Oku
18.11.2025
Kavramların sosyal yaşamdaki etkisi - İsmail Doğan

İnsanlık bir arada yaşamaya başladığı andan itibaren sosyalleşme doğal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır.

Devamını Oku
18.11.2025
Masumiyet karinesi - Suna Türkoğlu

Hukuk devletinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan “masumiyet karinesi” veya “suçsuzluk karinesi”, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 38’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz” hükmü ile pozitif hukukta da yer almaktadır.

Devamını Oku
17.11.2025
Çalışma yasalarında değişim gerekli mi? - Dr. Engin Ünsal

Yasalar da canlılar gibi zamanla yaşlanır ve işlevini yapamaz duruma gelir.

Devamını Oku
17.11.2025
KKTC 42 yaşında! - İhsan Tayhani

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurulduğu 15 Kasım 1983’te dünyaya gelenler, şimdi 42 yaşındalar ve onlar, anne ve babalarından farklı olarak özgürlüklerinin güvencesi olan bir Cumhuriyetin kucağına doğdular.

Devamını Oku
15.11.2025
Erken yaşta okur yetiştirmek - Prof. Dr. Sedat Sever

Edebiyat yapıtları, Montaigne’in belirlemesiyle, “Bizim kendimizin dışına, ötemize gitmemize” kılavuz olan estetik birer uyarandır.

Devamını Oku
13.11.2025
Sosyalizm ve cumhuriyet - Kaan Eroğuz

Neoliberal küreselleşmenin 40 yılı aşkın sürede yarattığı tahribat...

Devamını Oku
13.11.2025