Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yazının Kadim Coğrafyası
Kitap fuarı nedeniyle bir haftalığına Diyarbakır’dayım. Dün açılan 4. Diyarbakır Kitap Fuarı’nın bu yılki belgisi “Yazının Kadim Coğrafyasına Yolculuk”. Bu fuarın hiç kuşkusuz en önemli özelliği başlayan çatışmasızlık döneminde düzenlenen ilk büyük, kitlesel kitap etkinliği olması; geçmiş yıllarda kentte hissedilen tedirginlik, yerini gözle görülür bir coşkuya bırakmış. Bu coşku doğal ki fuara da yansıyor.
Geçen pazartesi günü düzenlenen geniş katılımlı basın toplantısında da yerel basından gazeteci arkadaşlar sıkça içlerinde besledikleri geleceğin “farklı” Diyarbakır’ına olan özlemlerini dile getirdiler.
Özlemlerini paylaşıyorum.
Mezopotamya ile Anadolu uygarlıklarının geçiş bölgesinde olan Diyarbakır’ın tarihi çok eski devirlere dayanıyor. Kentin, 65 kilometre kuzeybatısında Ergani ilçesi yakınlarında yer alan Çayönü Tepesi kazılarında, dünyanın en eski köyü bulunmuştur. Çayönü’ndeki insanlar zamanla göçebelikten yerleşik köy yaşama, avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçmişler. Kent merkezinde, MÖ 3000 yıllarında Hitit ve Hurri-Mitanni egemenliği yaşanmış. MÖ 1260 yılına kadar egemenliklerini sürdüren Hurri-Mitanniler’den sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Ermeniler, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler Osmanlılar Diyarbakır’a egemen olmuşlar.
Böyle bakınca Diyarbakır “kadim coğrafya” nitelemesini fazlasıyla hak ediyor. Diyarbakırlılar, kentlerinin çokkültürlü potansiyelinin, onlarca kavme yurt olmuş topraklarının, birbirlerinin devamı olan uygarlıkların geride bıraktıklarının bu kadim coğrafyayı yeniden dünya insanlığı için bir çekim merkezi yapacağına inanıyorlar.
Barış, umutları yeşertiyor, besliyor.
Ne var ki öte yanda, emperyalizmin pençesine düşmüş Ortadoğu’nun felaket saçan bir bataklık olduğu gerçeğini de gözden uzak tutmamak gerekiyor. Son Reyhanlı faciasında yaşandığı gibi ölümün ne zaman, nereden, kimin eliyle geleceği belli olmuyor.
Yaşam bizlere tek bir kereliğine tanınmış bir şans; ne yaşayacaksak bu dünyada yaşayacağız.
Öyleyse insanca, kardeşçe, barış içinde mutlu bir hayat yaşamayı özlüyorsak o bataklıktan olabildiğince uzak durmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Dönmek isteyen gençler için şartını açıkladı
- CHP'nin ilçe başkanından açıklama!
- Üniversite öğrencisi, trafikte öldürüldü
- ‘Kartlar bloke edilebilir’ uyarısı!