Elçin Poyrazlar

Hayalet gibi, bir vardır, bir yoktur

17 Aralık 2019 Salı

Kısa bir süre önce 40’larında bir kadın arkadaşım on küsur yıldır evli olduğu eşiyle ilişkilerinin günlük angarya organizasyonundan öteye gitmediğini söyledi bana. İşten eve dönüşlerinde genellikle sohbetsiz bir yemeğin ardından, ikisinin de cep telefonlarına gömüldüğünü ve ekrandan başkalarının hayatlarını izlediklerini anlattı. 

“Onu seviyor musun” diye sordum. “Evet ama âşık değilim” diye yanıtladı tereddütsüz. 

Bu yanıt bende bir dizi soruyu tetikledi. Aşk zaman içinde sevgiye dönüşebiliyorsa, neden sevgi daha sonra aşka dönüşmüyordu? Evlilik için aşk mı gerekliydi yoksa sevgi mi? Birine duyduğumuz aşkın gerçek olup olmadığını nasıl anlıyorduk? Önce kendimizi mi sevmeliydik başkasını sevebilmek için? Karşımızdaki bizi sevdiği için mi onunla beraberdik, biz sevdiğimiz için mi? Yoksa her şey karşılıklı mı olmalıydı?

***

İnternette arama motoruna love yani aşk yazdığımda, İngilizcede 16 milyardan fazla sonuç çıktı. Yaklaşık 8 milyar nüfuslu gezegenimizin sakinleri aşkın ne olduğunu çözmek için milyarlarca kez bu sözcüğü yazmışlardı klavyelerinde. 

En çok soruların başında da ‘Aşk nedir?’ geliyordu. Kişisel gelişim blogları, psikoloji forumları, yaşam koçları, astrologlar, ünlü yazarlar, düşünürler, sosyal bilimciler başvurulan referans noktalarıydı.

Sözlükleri bir yana bırakırsak aşkın tanımı onu tanımlayan kişinin deneyimleri, idealleri, arzuları, tarafsız olduğunu iddia ettiği yaklaşımlarıyla şekilleniyor ve okura “İşte aşk budur. Böyle olmalı” diyordu. 

Ayrıca aşk kendi başına da yeterli değildi. Önüne bir de “gerçek” sözcüğü eklenmişti. Gerçek aşkla ilgili milyonlarca makale var internette. Madde madde yol haritası kıvamında anlatılıyor. 

Ben psikolog değilim. Aşk uzmanı ise kesinlikle olamam. Ama gerçek aşkın -burada yetişkin çiftler arasında romantik bağdan söz ediyoruz - öyle kolayca kaba sığdırılabilecek bir şey olduğuna da inanmıyorum. Hatta tanımlanmasının pek de mümkün olmayacağı kanısındayım. Ama madem milyarlarca insan yüz yıllardır bunu arıyor kervana katılmadan edemiyorum.

***

Gerçek aşk anarşisttir. 

Kuralları, sınıfları, sosyal statüleri takmaz, yönetilmeye gelmez. Hiç beklemediğiniz bir anda hiç tahmin etmeyeceğiniz birinde vuku bulabilir. Sizin onu kabul edip etmemenizi de sallamaz. İstediği zaman gelir ve istediği zaman gider. Kontrol edilemez. Sizden ve çevrenizden çok daha güçlüdür. Gücü karşısında ezilirsiniz. 

Gerçek aşk yıkıcıdır.

Size mutluluk ve huzur asla vaat etmez. Uykularınızı kaçırır, yemeden içmeden kestirir, karnınıza ve kalbinize ağrılar girer. Acısı sadece ruhsal değil fizikseldir. Korkularınızdan beslenir, gözünüzü karartır, mantıkdışı hareket ettirir. 

***

Gerçek aşk atom enerjisindedir.

Aşk bedeninize girdiğinde insanüstü bir enerjiyle sarsılırsınız. Uykusuzluk size dokunmaz, açlığınızın farkına varmazsınız, kenti baştan başa dolaşsanız bana mısın demezsiniz. Her şeye, her yere yetişirsiniz. Gözleriniz ışıl ışıl parlar şarkı söyler, ya da dans ederken yakalarsınız kendinizi. Oturmak zaman kaybı, uyumak günahtır. Dipdiri tutar sizi. Dörtnala sevişmek için hücreleriniz titrer.

***

Gerçek aşk zamanın kendisidir. En tahmin etmediğiniz bir anda gelir aşk. Ne yaş, ne okul, ne iş, ne medeni hal, ne aileniz buna engel olabilir. Elinizin tersiyle ittirmeye çalışsanız kolunuza yapışır. Kolunuzu verirseniz tüm bedeniniz rehin olur. Zaman aşkınızla tanımlanır. Âşık olduğunuz kişiyi görme, beraber olma, ayrılma, yeniden buluşma saatine bölünür zaman. Gittiğinde hayali zihninizi kaplar. Onu görene kadar dakikalar saatlere, saatler günlere, günler aylara, aylar yıllara dönüşür.

***

Gerçek aşk gerçek öğretmendir. Size birini kendinizden daha fazla sevebileceğinizi öğretir. Mutluluk onu mutlu etme hedefidir. Onu korumayı, hoş görmeyi, en kötü özelliklerini kabul etmeyi, onun için kendini feda etmeyi, üzülmemesi için üzülmeyi, kendinden vazgeçmeyi öğretir. Sınırlarınızı, önyargılarınızı, saplantılarınızı, aşağılık komplekslerinizi aşmayı öğretir. Aşkı elinde tutamayacağınızı kabul etmeyi ve özgür bırakmazsanız öleceğini öğretir. Aşkla şiddetin taban tabana zıt olduğunu öğretir. 

***

Gerçek aşk bedel ödetir.

En ağır bedel gerçek aşkı kaybetmektir. Mutlaka herkes kaybeder. Kimisi tamamına erdiremediği için, kimisi de erdirdiği için kaybeder. Çünkü gerçek aşk uçucudur. Gem vurmaya ya da imza atmaya gelmez. Müthiş kimyasal bir reaksiyondur. Geçici delilik halidir. Sonunda beden ve ruhunuzda tortusu kalır. Belki de o tortudur beraberliklerin sürmesini sağlayan. Aslında hiçbir aşk yarım kalmaz. Sadece ömrü o kadardır. Başımıza gelmiş olması hiç gelmemiş olmasından bin kez yeğdir. Adı üstüne aşktır çünkü. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları