Devleti çökertince...

15 Mart 2016 Salı

Her zaman, her toplumda, katiller, terör örgütleri ve bombalar vardır...
Ama hiçbir katil, hiçbir terör örgütü, her an her yerde bomba patlatamaz...
Önemli olan, o katillere, o terör örgütlerine, o bombaları patlatma fırsatı vermemektir!

***

Önce ittifak halinde idareye, adalete ve polise sızdılar...
Sonra idare, yargı ve güvenlik aracılığıyla orduyu çökerttiler...
Daha sonra idareyi, yargıyı ve güvenliği iyice kendilerine ram ettiler.
İdare, yargı ve güvenlik aracılığıyla herkesi susturdular, medyayı, üniversiteleri kendilerine bağladılar.
İdarede, yargıda, güvenlikte, medyada bütün bürokraside, bağımsız kuruluşlarda, eğitimde kadrolaştılar, kendi iradelerini her yere egemen kıldılar.
Başta muhalefet, ifade ve basın özgürlükleri olmak kaydıyla, temel hak ve özgürlükleri hem sınırladılar hem kısıtladılar.
İdare, yargı, güvenlik, medya, üniversite gibi kurumlarda tam denetim sağlamak için, kendilerine kayıtsız koşulsuz bağlı olan, yeteneksiz, bilgisiz, ancak emir kulu olarak yükselmek isteyenleri, kilit görevlere getirdiler.
Böylece devlet, hem “demokratik ve laik sosyal hukuk devleti” niteliğini yitirip bir parti-cemaat örgütüne dönüştü, hem de bu yeni kimliğindeki işleyişi, yeteneksiz ve bilgisiz ellerde olduğu için, fonksiyonları yetersiz kaldı.

***

Derken, iktidar iyice pekişip tam denetim sağlanınca, parti ve cemaat, paylaşım kavgasıyla, birbirine düştü:
Birbirlerini düşman ilan ettiler...
Birbirlerinin kadrolarını tasfiye etmeye başladılar.
Böylece zaten ehil ellerden, kayırmacılık (nepotizm) yoluyla, tarafgir ve yeteneksiz ellere kaymış olan devlet yönetimi, yani idare, yargı, güvenlik, eğitim ve medya gibi kurumlar, iyice çöktü!
Bu arada parlamenter rejim “bekleme odasına” alınıp demokratik rejim de yozlaştırıldı.

***

Cahil ve yeteneksiz ellerde ilkesiz ve çok sık değişen iç ve dış politika, devletin, hem dışardaki saygınlığını ve gücünü, hem de içerideki düzenini ve güvenliğini altüst etti.
Komşuların içişlerine karışma, dünya ve bölge dengelerini yanlış değerlendirme, dinci-mezhepçi çizgideki hayalperest dış politika, sınır güvenliğinin sağlanamayışı, mülteci krizi, teröristlerle iç içe olan yerli ve yabancı örgütlere gösterilen müsamaha, hukuk devletinin tahribi, parlamenter düzenin zorla değiştirilmek istenmesi, ülkeyi tam bir kaosa sürükledi.
Kifayetsiz muhteris yöneticiler, barış ve dayanışma politikaları yerine ötekileştirme ve düşmanlaştırma stratejisini benimseyince, devletin çöküşüne koşut olarak, toplumun bölünmesi, parçalanması hızlandı, halkın morali de bozuldu.

***

Ankara’da patlayan son bomba da, terör örgütlerinin insanlık dışı yöntemlerini yansıttığı kadar, iç ve dış politikada uzun bir süreden beri uygulanan yanlış stratejilerin sonucunda çöken bir devletin görüntüsünü de vurgulamaktadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları