Oktar Türel: Milli gelir hesapları

Oktar Türel: Milli gelir hesapları

10.02.2022 05:00
Güncellenme:
Takip Et:

TÜİK tarafından son açıklanan enflasyon oranlarını eleştirdiğim 1 Şubat Salı günkü yazımda Özal döneminde yapılan milli gelir hesapları değişikliklerine ilişkin satırlarımdan sonra, Orhan Güvenen’in, bu değişikliklerin hangi gerekçelerle ve hangi ölçütlere göre yapıldığına ilişkin olarak yolladığı mektuba 4 Ocak Cuma günü yer vermiştim.

Güvenen, bu yazım üzerine, tekrar bir mektup yollayarak teşekkür etti ve benim telefonda istediğim, değişikliklerin nasıl yapıldığı hakkında uzun teknik açıklamaları da ekledi.

***

Bugün medyada görünmeyi pek sevmediği için kamuoyu tarafından çok tanınmayan, ama bu ülkenin yetiştirdiği en çalışkan, en değerli akademisyenlerden ve en dürüst insanlardan biri olan Prof. Dr. Oktar Türel’in bu konudaki (benim ricam üzerine yolladığı) görüşlerini özetleyen bir mektubu, özet olarak aşağıda alıntılıyorum.

***

“(1) Dünya Bankası ile 1970’li yılların ortalarında başlayan yakın ilişkileri nedeniyle, Özal şunu çok iyi kestirebiliyordu:

Birleşmiş Milletler’in SNA’sına (System of National Accounts. E.K.) uyum amaçlı bir ulusal gelir revizyonu girişimi, çok büyük bir olasılıkla, ulusal gelir tahminlerinin yükseltilmesiyle sonuçlanacaktır.

Bunun bir siyaset adamı için arzu edilen bir şey olduğu aşikâr; ama bilgime göre Özal’ın ve onun hükümetlerindeki bakanların DİE çalışmalarına müdahale ettiği konusunda teyit edilmiş tanıklıklar yok.

(2) Prof. Güvenen gözetiminde 1988-93 döneminde yapılan revizyon, ulusal gelir tahminlerini ‘en bloc’ yükseltmiş; bu meyanda 1968 yılı GSYH’sinin yeni tahmini, eskisinden yaklaşık yüzde 46 yüksek olmuş; ama yıllık reel hasıla artış oranlarının yeni tahminleri, eski serilerdekinden çok farklı olmamıştır.

Bu düzenleme sırasında TÜİK’in öncülü DİE ve Prof. Güvenen, meslek camiasından ciddi eleştirilere muhatap olmamışlardır.

(3) 2008-11 döneminde Birol Aydemir yönetimindeki TÜİK’in yaptığı 1998 bazlı revizyon, 1998 yılı GSYH’si tahminini 52.2 milyar TL’den (kabaca yüzde 34 fazlası ile) 70.2 milyar TL’ye yükseltmiştir.

Bu ‘kırılma’nın yarattığı zihni ‘teşevvüş’ü (Karışıklık, karmakarışık olma, düzensizlik, uyumsuzluk, bulanıklık, şaşkınlık, kararsızlık, bocalama, çalkantı hali. E.K.) şöyle özetleyebilirim:

(i) Varsayalım ki, 1987’deki GSYH için eski seride verilen tahminler doğrudur; o halde ya ekonomi 1987-98 döneminde daha hızlı büyümüştür ve bizim 1990’ları ‘kayıp yıllar’ olarak nitelememiz yanlıştır ya da 1987-98 döneminde fiyatlar daha hızlı artmıştır (büyük bir olasılıkla ikisinin bileşkesi gerçekleşmiştir).

(ii) Kalkınma Bakanlığı uzmanlarının yayımladıkları ‘uyumlaştırılmış’ serilerde örtük olarak kabul ettikleri gibi, varsayalım ki 1987-98 dönemindeki eski reel gelir artış hızı ve fiyat artış hızı tahminleri doğrudur; o halde 1987 reel geliri eski seridekinden yüzde 34 yüksektir. (Yani biz 1987’de daha zenginmişiz ama haberimiz yokmuş!)

(4) 2017’de TÜİK’in yaptığı ulusal gelir revizyonu, daha önceki notumda belirttiğim gibi, 1998 yılı GSYH tahminlerinde kayda değer bir kırılma yaratmamış, ancak 2003-2015 dönemindeki GSYH yıllık artış oranı tahminlerini daha üst düzeylere çekmiştir.

4 Şubat 2022 tarihli yazında atıfta bulunduğun İlhan Kesici’nin söyledikleri yanlış anlaşılmamalıdır; TÜİK, 1998 sonrasının tüm reel GSYH tahminlerini seyyanen (eşit olarak. E.K.) artıran bir düzenleme yapmamış, yıllık artış oranlarındaki yükseltmelerin birikimli etkisi, Kesici’nin de işaret ettiği gibi, 2015’te yüzde 20 dolaylarına ulaşmıştır.

(5) Sana daha önce ilettiğim altı yazarlı makalede yeni TÜİK düzenlemesinin eksiklik ve yanlışlıkları (bu meyanda, reel gelir artışlarının gerçekte olduğundan daha yüksek tahmin edilmesiyle (overestimation) sonuçlanacak kusurları) açıklanmıştır.

Benzer açıklamalar, Prof. K. Boratav’ın Mart 2017 tarihli yazısında da yer alır. Altı yazarlı makalenin referanslar listesinden de anlaşılacağı gibi, bu uyarıların çoğu 2016-18’de başka yazarlar tarafından da dile getirilmiş, ama bunlar ülkemiz ekonomi yönetimi ve TÜİK tarafından kale alınmamıştır.”

***

Değerli okurlarımın zamanlarını teknik ayrıntılarla almak istemediğim için, Oktar Türel’in görüşlerini özetleyen son mektubu ile yetindim.

Gerekirse başka ayrıntılara da girebilirim.

Sanıyorum, iktidarların, halkın, emekçilerin cebindeki paralara el koymak için enflasyon oranlarıyla ve kendilerini başarılı göstermek için milli gelir hesaplarıyla nasıl oynadıkları son derece açık.

Yazarın Son Yazıları

Mezhepçilik ve tarikatçılık da demokratik rejim düşmanlığıdır!

Dün Etnikçiliğin Demokratik Rejim karşıtlığını (düşmanlığını) yazmıştım.

Devamını Oku
05.12.2025
Etnikçilik demokratik rejimi yıkar!

Etnikçilik, insanların tarih boyunca sahip oldukları Aile, Aşiret, Din, Mezhep, kimlikleri üzerine, Endüstri Devrimi’nin getirdiği “Ulusal” ya da “Milliyetçi” kimliğin, Totaliter bir anlayışla istismar edilmesinden kaynaklanan Faşist bir ideolojidir.

Devamını Oku
04.12.2025
Siyasette Stockholm Sendromu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Kurultay konuşmasında, “Stockholm Sendromu” anımsatmasını yapmadan önce, İktidarın, “Terörsüz Türkiye” sloganı bağlamında başlattığı “Sürecin” bütün çelişkilerini vurgulayan bir konuşma yapmış.

Devamını Oku
02.12.2025
Darağacı edebiyatı ve terör gölgesinde yeni yargı paketi

25 Kasım 2025 tarihinde MHP lideri Devlet Bahçeli TBMM Meclis Grubu konuşmasında şöyle demiş...

Devamını Oku
30.11.2025
Faşistliğin dini mezhebi ırkı milliyeti yoktur

Faşizm ve Faşistlik, gerek Rejim gerek Kişilik yapısı olarak Demokrasi ve Demokratlık karşıtlığıdır.

Devamını Oku
28.11.2025
İki hukuk profesörü konuşurken...

“Anayasa”, “Hukuk” ve “Yargı” bir devletin omurgasıdır..

Devamını Oku
27.11.2025
CHP’nin savunması için Okkam’ın usturası!

“Okkam’ın Usturası” bir önermedir:

Devamını Oku
25.11.2025
Çıldırtan çelişki!

Emperyalizmle işbirliği yapan İktidar: “Barış” sloganı ile halkı aldatarak...

Devamını Oku
23.11.2025
CHP, kendisini ve demokrasiyi etnikçiliğe kurban edemez!

Emperyalizm ve İktidar ittifakı, hem dıştan hem içten son derece güçlü bir biçimde çeşitli baskılar uygulayarak, Türkiye’yi, “Ortadoğu Bataklığında” parçalanarak boğulacağı bir “Sürece” sürüklüyor!

Devamını Oku
21.11.2025
'Kişiye özel rejim' önerisinin çıkmazı

Devlet Bahçeli aynı anda üç öneride bulundu...

Devamını Oku
20.11.2025
Atatürk üzerine birkaç kitap

Son zamanlarda, Atatürk’e, İstiklâl Savaşı’na ve Cumhuriyet Dönemi Tarihi’ne ilişkin saldırılar, saptırmalar ve iftiralar çok artınca, bu konulardaki gerçek tarih araştırmaları, kitapları da çoğaldı.

Devamını Oku
18.11.2025
İddianame, devlet yönetimine yansıtıldığında?...

Cuma günkü yazımı şöyle bitirmiştim...

Devamını Oku
16.11.2025
Başarılı politikacılık ve avukatlık suçlanınca?...

Lafı dolandırmaya gerek yok...

Devamını Oku
14.11.2025
İddianame, Atatürk, Haberal ve umut!

Bugünlerde, tam 10 Kasım Atatürk’ü anma törenlerinin ertesi günü açıklanan...

Devamını Oku
13.11.2025
Atatürk: İki yalan dört düşman

Dün Atatürk’ü andık; bu vesileyle, bugün, Atatürk konusundaki çok önemli iki yalana ve dört düşmana değinmek istiyorum.

Devamını Oku
11.11.2025
İkinci Silivri trajedisinde anayasa ihlalleri

“Birinci Silivri Trajedisi Dönemi”, Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaşkanlığından ayrılma zamanı olan Haziran 2007 tarihinde başladı.

Devamını Oku
09.11.2025
İktidarın çelişik operasyonları

İktidar, “Demokratik Laik ve Sosyal Hukuk Devleti”ni tanımlayan Anayasa’ya Cumhuriyet rejimine aykırı ve birbirlerine ters birkaç operasyonu aynı anda yapıyor ve böylece zaten düşmekte olan seçmen desteğini iyice kaybediyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Casusluk tartışması tırmanıyor

Ekrem İmamoğlu, Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’a yapılan “Casusluk suçlaması” akıllara derhal FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetlerini ele geçirmek için “Birinci Silivri Trajedisi” bağlamında yaptığı “Casusluk” suçlamalarını ve yine FETÖ’nün “Kozmik Oda”ya girişini ve oradaki bilgilerin yurtdışına sızdırılışını anımsattı!

Devamını Oku
06.11.2025
Casusluk bahane hapis ve kayyım şahane

24 Ekim 2025 Cuma sabahı Merdan Yanardağ “Casusluk” suçlamasıyla göz altına alındı.

Devamını Oku
04.11.2025
İntihar ve çöküş (3) Anomi ve anarşi

Önce kavramları tanımlayalım: Anomi: Kuralsızlık. Anarşi: Devlet otoritesinin yokluğu.

Devamını Oku
02.11.2025
Bir iktidarın intiharı (2)

Dünkü yazıdan devam: Önce bir iktidarı intihara sürükleyen beş temel belirleyiciyi anımsayalım...

Devamını Oku
31.10.2025
Bir iktidarın intiharı (1)

Bir iktidar ne zaman çöküşe yönelir, intihar eder?

Devamını Oku
30.10.2025
Cumhuriyetin koruyucusu AYM! (mi?)

Yarın CUMHURİYET Bayramı.

Devamını Oku
28.10.2025
Abdülhamit’in ulu hakanlığı ve Yanardağ’a casusluk suçlaması

İktidar, medyayı ve yargıyı da etkisine alarak hem güncel hem de tarihsel gerçekleri saptırmaya, kendi ideolojisine uygun bir tarih ve var olmayan bir güncel dünya imgesi yaratmaya çalışıyor...

Devamını Oku
26.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti? (2) Ültimatom

Dünkü yazımda, İngiltere tarafından, Abdülhamit’in yardım isteği üzerine kendisine verilen ültimatomdan söz etmiştim.

Devamını Oku
24.10.2025
Abdülhamit Kıbrıs’ı nasıl kaybetti?

Emekli Büyükelçi Süha Umar, dün Cumhuriyet’teki köşesinde, Kıbrıs seçimleri konusunda, benim görüşlerimle de aynı çizgide olmalarından memnuniyet duyduğum çözümlemelerini şu sözlerle bitirmişti...

Devamını Oku
23.10.2025
Kıbrıs seçimleri üzerinden tehdit mi?

Türkiye’de de Kıbrıs’ta da seçmenin bu İktidardan bıktığı anlaşılıyor.

Devamını Oku
21.10.2025
Faşizmle mücadelede dokuz ilke! Ne yapmalı (6)

Otoriterlikten totaliterliğe giden İktidar, yaşam biçimlerimizi de tehdit eden ve yeni cezalar oluşturan 11. Yargı Paketi’ni hazırlarken...

Devamını Oku
19.10.2025
Seçime doğru uygulama önerileri: Ne yapmalı? (5)

1) Ana stratejinin “Millet İradesi”nin gerçekleştirilmesi için, eşit, adil ve şeffaf bir seçim hedefine yönelik olduğu asla unutulmamalıdır.

Devamını Oku
17.10.2025
Boş tencere dolmalı, dayak durmalı! Ne yapmalı (4)

İnsanlık tarihi iki kavgadan oluşur: Birinci kavga ekmek kavgasıdır...

Devamını Oku
16.10.2025
Ortadoğu’daki gelişmeler bağlamında ne yapmalı? (3)

Bu yazı yazılırken Hamas ile İsrail arasında rehine takası yapılıyor ve hem Dünya’da hem Ortadoğu’da barış sesleri duyuluyordu.

Devamını Oku
14.10.2025
Ne yapmalı? (2) CHP’ye eleştiri ve destek!

Cuma günkü “Yedi Düvel’e Karşı...” başlıklı yazımda “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti olan Cumhuriyet Rejimi’mizi iç ve dış saldırılara karşı nasıl koruyacağız?”

Devamını Oku
12.10.2025
‘Yedi düvel’e karşı nasıl direneceğiz? (1)

Önce yazımın başlığını açıklayayım: “Yedi düvel”, “bütün devletler, herkes, bütün dünya” anlamında kullanılan bir deyimdir.

Devamını Oku
10.10.2025
Nadir elementler, emperyalizm ve ‘ileri demokrasi’

Emperyalizmin araçları, dostları ve düşmanları nelerdir, kimlerdir?

Devamını Oku
09.10.2025
‘İleri demokrasi’: Yine ve yeniden

Cumhuriyet’in dünkü manşeti, CHP’nin Abant toplantısından sonra, Gökhan Günaydın’ın “Merkez parti olma kimliğimiz giderek oturuyor” demesi üzerine “CHP merkez parti oluyor” biçimindeydi.

Devamını Oku
07.10.2025
‘Meşruiyet’in iç ve dış kaynakları (5)

Bugüne kadar “Meşruiyet” kavramının iç kaynakları üzerinde durdum.

Devamını Oku
05.10.2025
Meşruiyet kaynağı olarak Anayasa Mahkemesi ve bağımsız yargı (4)

İsrail’in, Gazze’ye giden Sumud (Direniş) Filosuna karşı giriştiği “Gayri Meşru” müdahale sürerken Trump, bizim Cumhurbaşkanımıza “Meşruiyet” desteği vereceğini belirtti.

Devamını Oku
03.10.2025
Meşruiyet Gazze’de mi seçimde mi (3)

Önce “Meşruiyet” kaynağı olarak Gazze: Trump 25 Eylül’de Erdoğan ile görüştü.

Devamını Oku
02.10.2025
Meşruiyet üzerine (2) Adil ve serbest seçim

Bir iktidarın meşruiyetinin iki kaynağı vardır: Anayasa ve seçim. Meşruiyet Üzerine (1) başlıklı yazımda, Anayasa üzerinde biraz durmuştum.

Devamını Oku
30.09.2025
Meşruiyet üzerine düşünceler (1) Ana Kavramlar

ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack, 24 Eylül’de New York’ta bir panelde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve “Meşruiyet” ile ilgili olarak tartışmaya yol açan bir ifade kullanmıştı.

Devamını Oku
28.09.2025