Belirsiz zamanlar-huzursuz yaşamlar-2

22 Aralık 2022 Perşembe

Pazartesi günü, uzun süreli bir küresel resesyon beklentisine, bir finansal kriz riskine değindim. Kapitalizmin tarihine bakarak “Bunlar da geçer” diyebilirsiniz. 

ORTA UZUN DÖNEM

Ancak bu kez farklı: Merkez bankaları, finansal kriz ve “büyük durgunluk” döneminde kullandıkları, kriz yönetme araçlarını (sıfır faiz, niceliksel genişleme gibi) son 10 yılda tükettiler. Stagflasyon ortamında, önceliği durgunlukla değil, enflasyonla mücadeleye veriyorlar: Borç yükü altındaki ekonomiler, aşırı kaldıraçlı borsa oyuncuları, çapı 10 trilyon dolara ulaşmış, özel varlık yatırım/yönetim sektörü üzerinde faiz baskısı hızla artıyor. Yüksek faizler durgunluğu resesyona itmeye başlayınca iflaslar, mali kırılganlık artacak.

Finansal kriz riskini, resesyonu besleyen “yakıt”, ekonomik etkenlerle sınırlı değil. Ukrayna, NATO-Rusya vekâlet savaşı, enerji, tahıl, yemeklik, suni gübre, tarım ilacı, bitkisel yağ fiyatlarını etkiliyor, enflasyonu, yatırım-üretim alanında belirsizlikleri beslemeye devam ediyor; bu durumun önümüzdeki dönemde değişmesi beklenmiyor. “Küreselleşme” 2008 mali krizinin, büyük güçler arasında başlayan ticaret ve teknoloji savaşlarının uluslararası tedarik zincirleri, üzerindeki etkileri altında dağılırken enflasyonu besliyor, kâr oranlarını baskı altına alıyor. Covid tüm bu eğilimleri derinleştirdi; derinleştirmeye, özellikle dünyanın 2. büyük ekonomisi Çin bağlamında devam ediyor.

Yapay zekânın işsizliği artıran, ahlaki ve kültürel kalıpları zorlayan, insan varoluşuna ilişkin yeni sorular yaratan etkileri giderek daha çok hissediliyor. Merkez ülkelerde işçi sınıfı ve sendikalar son 20 yılda kaybettiklerini geri almak için hareketlendiler. Bu karmaşık resim içinde devlet ve ekonomi yönetimi seçkinlerinin, hâlâ, tükenmiş neoliberal modelin araçlarına tutunmaya çalışması iyimserliğe izin vermiyor.

“İklim krizi” ekonomileri, aşırı sıcaklarla, aşırı soğuklar, yağışlarla, fırtınalarla vuruyor. Bir taraftan kimi tarım alanları işlenemez hale geliyor, diğer taraftan insan toplulukları yaşanabilir yerlere sığınmaya çalışıyor, birçok ülkede halk işini, kültürünü, kimliğini koruyacak güçlü devlet, güçlü lider arzusu “süreç olarak faşizmi” besliyor. Devletlerin, gıda, su ve diğer doğal kaynak alanları üzerinde, rekabeti giderek sertleşiyor. Büyük güçler arası hegemonya rekabeti ortamı, yerel çatışmaların küresel çapta genişleme potansiyellerini besliyor. İklim krizine karşı önlem alamayan kapitalist uygarlık, “finansal kriz/sert resesyon” senaryosunu giderek “uygarlık sonu” senaryosuna dönüştürerek adeta intihar ediyor. Bu kez gerçekten farklı!

KISA-ORTA DÖNEM TÜRKİYE

Seçimler sonrasında, (yapılabilirse), yeni hükümeti, ülke içinde, dış dünyada çok zor koşullar bekliyor. En azından üç “topluma” bölünmüş, büyük bir kısmı seçim sonuçlarından mutsuz olmuş bir ülkeyi yönetmeye çalışacak. “6’lı masa”, eğer seçimlerden önce dağılmadıysa, bir arada durmakta zorlanacak. Seçimleri, kazandıysa, “yeni” rejimin inşasındaki öncelikler, bakanlıkların ve “arpalıkların” dağılımı, eski rejimin personeline, medyasına, beslenen asalaklarına ilişkin konularda iç çelişkilerinin basıncına, kaybettiyse, AKP etkisi altında şekillenecek yeni koalisyon olasılıklarının çekiciliğine dayanamayacak.

Son olarak dış dengeler: İran dinci rejimi “canavarlaştı”, Çin devlet başkanı Şi’nin Ortadoğu gezisinde kurduğu ekonomik siyasi bağlar, ABD’nin bölgedeki etkisinin aşınmasını hızlandırdı. Ukrayna’da çamura saplanan Rusya’nın Ortadoğu’daki mevzilerini kaybetme kaygısı giderek artıyor. Bu gelişmeler, küresel jeopolitiğin merkezini yine Ortadoğu’ya kaydırıyor. Bu süreçte, yukarıdaki sorunlarla boğuşan bir (yeni) hükümetin, küresel ve yerel “büyük” güçlerin, önüne koyacağı seçeneklere ulusal çıkarlarına uygun tepkiler geliştirmesi çok zor görünüyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları