Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Tatlı rüyadan kâbus realiteye...
“Tarihin” mutlak ruhu gerçekleştirmeye doğru ilerlediği düşüncesine karşı, “Tarih uyanmaya çalıştığım bir kâbustur” diyordu, James Joyce’un Ulysses’deki, entelektüel Stephan Dedalus. Avrupa’da, liberal entelijensiya ise tam aksine, insanlığın geleceğine egemen olacak bir uygarlık projesi (AB) biçiminde “ilerleyen” tarihe ilişkin rüyalarından asla uyanmak istemiyordu. Artık zorla uyanıyorlar, hem de kâbus gibi bir realitenin içine.
Gelecek...
“Küreselleşme” tam hız ilerlerken AB, bu sürecin geleceğini sergileyen bir prototipti: Ortak pazar, ortak para birimi, bütünleşen bir ekonomiler; sınırlar kalkınca sermayenin, malların, emeğin serbest dolaşımı... Milliyetçilik geride kalıyor, kültürler, dinler kaynaşıyordu: AB yükselen hegemonya odağıydı.
Fransız, Hollanda halkları, bu rüyayı görenleri 2005 Mayıs ayında yapılan referandumda neoliberal anayasa önerisini reddederek şiddetle sarstılar. Birlik sürecini yürüten AB bürokrasisi, onu yönlendiren Avrupa Sanayicileri Yuvarlak Masası ile halkın arzuları uyuşmuyordu. Bir hegemonya krizi ortaya çıkmıştı. Ama liberal entelijensiyanın rüyası o kadar tatlıydı ki...
İkinci sarsıntı AB sürecinin hakikatini açığa çıkaran 2008 mali kriziyle geldi. Karşımızda eşitlerden oluşan bir uygarlık projesi değil, merkez (Almanya ve Kuzey ülkeleri) çevre (Yunanistan, İtalya, İspanya, Portekiz ve yeni katılanlar) ilişkisine dayalı emperyalist bir yapılanma vardı. Merkez kapitalizmi mal ve mali sermaye fazlasını bu çevrede çevirerek refahını korumuş, çevre de borçlanarak sahte bir refah yaşamıştı. Balon patlayınca, Merkez (Almanya’nın katı liderliğinde) uygarlık, dayanışma gibi fantezileri bir kenara itip çevrede yarattığı yıkıma bakmadan borçlarını tahsil etmeye başladı. Ortaya çıkan çirkin durumu Yunanistan’da yakından izledik.
Şimdi, uygarlık projesi iddialarını büyük olasılıkla nihai olarak tuzla buz edecek bir üçüncü sarsıntı yaşanıyor.
... başka bir şey oluyor
Kaddafi, “Aptallar terörü ve göçmenleri tutan duvarı bombalıyorsunuz” diyordu. Duvar yıkıldı. Silahlar radikal İslamın eline geçti, Libya kıyıları Avrupa’ya göçmen ihraç platformu oldu. Benzer bir durum Suriye’de de yaşanıyor. Halk iç savaştan kaçıyor, milyonlarca insanı kapsayan bir güç dalgası AB’ye doğru yayılıyor . IŞİD Avrupa’da, Türkiye’de saldırılar düzenliyor.
Bu göç dalgası Avrupa’da bir sığınmacılar krizi yarattı; yabancı düşmanlığını, ırkçılığı, radikal İslam korkusunu yükseltti. Kimi ülkeler sınırlarını dikenli tellerle kapamaya başladılar. Bir anlamda Avrupa’nın dış sınırlarını belirleyen, içinde serbest dolaşımı olanaklı kılan Şengen anlaşması kapsamındaki ülkelerden Fransa ve on ülke, Paris katliamından sonra, sınır denetimlerini geçicilik kaydıyla yeniden getirdiler. Böylece Avrupa Birliği projesinin açık sınırları yerini, yeniden ulusal sınırlar bırakmaya başladı.
Şimdi Financial Times’dan Munchau’nun ortaya koyduğu gibi durum şudur: Şengen anlaşmasını restore edebilmek için yaklaşık 12 bin kilometrelik dış sınır, Avrupa halkına güven verecek biçimde güçlendirilmeli, ortak sınır güvenlik gücü Frontex yeniden düzenlenmelidir. Ya da ulusal sınırlara geri dönülmelidir. Birincisi siyasi birlik yönünde, ileri doğru güçlü bir adım olacaktır; bu nedenle siyasi olarak çok zordur. İkincisi siyasi olarak daha kolaydır ama ülkelere büyük mali yük getirecektir. Munchau ikinci seçeneğin egemen olacağını düşünüyor.
Fransa’da Ulusal Cephe’nin, Hollanda, Danimarka, Finlandiya’da yabancı düşmanı partilerin, Almanya’da PEGIDA’nın ilerleyişine, Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti, Slovakya gibi ülkelerin siyasi liderlerinin göçmenleri, Hıristiyan Avrupa kültürünü savunma gerekçesiyle reddetme eğiliminde oldukları eklenince, Munchau’nun beklentisine katılmamak elde değil.
İşte o zaman, milliyetçi, ırkçı popülist sağ partilerin yönettiği devletlerin bir toplamı olarak başa dönmeye başlamış, kâbustan beter bir Avrupa realitesi olacak karşımızda. Joyce, Dedalus’a o sözleri söylettiğinde yıl 1914 idi; Avrupa devletlerinin, emperyalizm-milliyetçilik zehriyle gözü dönmüş biçimde birbirlerinin boğazına sarıldığı yıl...
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Emekliye iyi haber yok!
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- 350 bin 757 kez 'yazı-tura' atıldı... Sonuç şaşırttı!