Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Dış Kırılganlık ve Sanayisizleşme Tehdidi
Geçen hafta Amerikan “Merkez Bankası” FED üçüncü miktar kolaylaştırması adı altında parasal genişleme politikası izleyeceğini duyurdu. Miktar kısıtlaması olmadan sürdürülecek genişleyici para politikası, aynı zamanda faiz oranlarının 2015’e değin yüzde 0 ile 0.5 aralığında korunacağı bilgisiyle birleştirildiğinde, küresel kredi piyasalarında olağanüstü bir coşkuyla karşılanması kaçınılmazdı.
\nBu coşkunun yaratacağı spekülatif dalgalanmaların gelişmekte olan yükselen piyasa ekonomilerinde aşırı oynaklık, belirsizlik ve finansal kırılganlığın derinleşmesi sorunlarına yol açması bekleniyor. Zaten TC Merkez Bankası da dahil olmak üzere birçok ülkede merkez bankaları bu tür olası spekülatif saldırılara karşı şimdiden savunma politikaları geliştirmiş durumdalar. Ancak, sorun sadece kısa dönemli bir finansal istikrar sorunu olarak değil, daha geniş anlamda ulusal kaynakların dağılımı ve sanayi stratejisinde çarpıklık olarak kendini göstermekte.
\nBu sorunları dile getiren bir makale World Economic Review dergisinde iki Arjantinli ekonomist tarafından kaleme alındı. (*) “Dış Kırılganlık ve Sanayisizleşme” başlıklı bu makalenin yazarları Buenos Aires Üniversitesi’nden Profesör Roberto Frenkel ve araştırmacı Martin Rapetti. Yazarlar, özellikle 2010 sonrasında küresel para piyasalarına saçılan ucuz kredinin Latin Amerika ülkelerinde dış kırılganlığı artırdığını; ancak esas tehlikenin finansal istikrarsızlık tehdidinden ibaret olmadığını; bu tür bir spekülatif yönlü kredi kullanımının söz konusu ülkelerde döviz kurunun aşırı ucuzlaması ve bunun yol açtığı çarpık kaynak tahsisi; ithalata bağımlılık; aşırı borçlanma ve yüksek işsizlik ile sonuçlanan sanayisizleşme sorunlarını beraberinde getirmekte olduğunu vurguluyorlar.
\nYazarların hesaplamalarına göre reel kurlardaki ucuzlama (ulusal paraların aşırı değerli hale gelmesi) Latin Amerika ülkelerinde yapısal nitelikli dış açıklara yol açmaktadır. Yakın geçmişe kadar Latin Amerika ülkeleri cari işlemler dengelerini çoğunlukla “doğrudan yabancı sermaye yatırımları” ile finanse edebilirken, 2010 sonrasında yabancı sermayenin payı giderek azalırken, dış açık (cari işlemler açığı) da söz konusu ülkelerde giderek kronikleşmekteydi.
\nAşağıdaki tabloda seçilmiş Latin Amerika ülkelerinde ihracat gelirlerine oran olarak cari işlemler dengesi ile doğrudan yabancı sermaye girişlerinin 1999 ve 2010 değerleri karşılaştırmalı olarak sunulmakta. Frenkel ve Rapetti’den derlediğimiz veriler ile (aslında ekonomik yapısı bakımından bir Latin Amerika ülkesi görünümü sergileyen) Türkiye’ye ait göstergeleri birleştirdiğimizde, dış açığın ihracata göre görece hızla yükselmesi ve DYS yatırımlarının göreceli öneminin azalması olguları net olarak görülmekte.
\n\nİhracat Gelirlerine Oran Olarak Dış Açık ve DYS Yatırımları (%)
\nOysa, bu dönemin önemli sloganlarından birisi de “ihracata yönelim” olarak karşımıza çıkmaktaydı. İçeride iç talep ucuz kredi ile uyarılır ve dış açık yabancı sermaye yatırımları ile finanse edilir iken ihracat ve iç talep birlikte artırılabilmekteydi. Ancak, 2010 sonrasının konjonktürel kredi genişlemesi, gelişmekte olan ekonomilerde artık ulusal sanayilerin yurtiçi bağlantı zincirinin kopartılmasına ve ithal ara mallarına bağımlı, çarpık bir sanayi yapısının doğmasına neden olmaya başladı. “Sanayisizleşme” olarak adlandırılan bu süreçte artan dış borç yükü artık sadece mali disiplin politikaları ile değil, işgücü piyasalarında derinleşen yapısal işsizlik; düşük ücretli ve kalitesiz istihdam yapısı ve ithalatın finansmanına indirgenmiş aşırı oynak üretim dalgalanmaları ile aşılmaya çalışılmakta.
\n***
\nTürkiye ekonomisinde mayıs-temmuz dönemine (haziran ortalaması) ait işgücü istatistikleri dün yayımlandı. İşsizlik oranındaki gerilemenin yüzde 8.9’a ulaştığı tahmini, resmi çevrelerde coşkuyla vurgulanmakta. Diğer yandan, aynı gün DİSK Araştırma Dairesi’nin duyurusuna göre 2008 Haziran dönemi ile karşılaştırıldığında kayıt dışı istihdamın 401 bin artmış durumda olduğu görülmekteydi. Erkekler için aynı dönemde kayıt dışı istihdamın 275 bin azalırken kadınlar için 676 bin artmış olduğu hesaplanmaktaydı. DİSK Araştırma Dairesi çalışanları, söz konusu dönemdeki toplam istihdam artışının yüzde 39’unun tarım kesiminde gerçekleştiğini vurgulamaktan geri durmuyorlardı.
\nTürkiye, 2001 krizi sonrasını hızlı büyüme-yüksek işsizlik oranı ile geçti. Bu çarpık yapı, söz konusu dönemin istihdamsız büyüme ile betimlenmesine yol açmıştı. Şimdi ise düşük büyüme ve düşük işsizlik verileri ile karşı karşıyayız. Bu verilere bakıldığında insanın 2010 sonrasını “büyümesiz istihdam” diye nitelendiresi geliyor.
\nResmi verilere dayanarak Türkiye ekonomisini analiz etmek giderek güçleşiyor...
\n==============
\nRoberto Frenkel ve Martin Rapetti (2012) “External Fragility or Deindustrialization: What is the Main Threat to Latin American Countries in the 2010s?” World Economic Review, vol 1: 37-57.
\n\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- Devrim Muhafızları'ndan Suriye çıkışı
- İngiliz gazetesinden Esad iddiası
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- 'Seküler müdür kalmadı'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi