Feyzi Açıkalın

Biz ay fotografı çekerken

07 Temmuz 2020 Salı

Biz düz vatandaşlar, dolunay fotografı filan çekmekte, bunu sosyal medyada paylaşarak “aferin!” alma peşindeyken, ülkeyi yöneten siyasi anlayış ajandasını hızlandırılmış olarak sürdürmekteydi.

Propaganda, hafta sonunda yurdun dört bir yanına yayılmış bakanlarca yürütülüyordu. Bakanlar daha da “tektipleştirilmiş”, talimat ve lütufun kaynağının mutlaka belirtildiği konuşma metinlerini kullanıyorlardı. 

Misal, Teknoloji ve Sanayi Bakanı yapımı sürmekte olan ve işlevi konusundaki kafa karışıklığının nihayet upuzun bir isimle giderildiği savaş gemisi hakkında, durup dururken haber yaptırıyordu. Gerçekliğini hiçbir zaman bilemeyeceğimiz milli ve yerli oran mutlaka açıklanıyordu.

Biz sabaha karşı kesik ıslık çalarak öten Arap Bülbülü’nü keşfetmeye çalışır, buna kafa yorarken, Türkiye haber kanalları bir düğmeyle temeli atılan 52 adet HES naklen yayınındaydı. Ne alakaysa Reis konuşmasında, “Avrupa Birliği’nin çifte standardı ve art niyetinden” de bahsetme gereği duymuştu.

Geceleri burnumuza dolan parfüm kokusuyla biz Akşam Sefası’nı konuşur, yorum yaparken, Dışişleri ve Turizm Bakanları Alanya’da, turistlerin sağlığı için ülkemizin ne denli güvenlikli olduğunu anlatmaya çalışıyordu.

Turizm bakanı otellerdeki “sertifikasyon programının başkalarınca da(!) taklit edildiğini” satır arasında ekledi. Konaklamanın Avrupa’ya göre hala ucuz olduğunu belirtirken, içkiye gelen son zamlarla eğlencenin çok daha pahalılaştığını bilmiyor olamazdı. Dışişleri Bakanı ise “AB’nin bize haksızlık ettiğini, alınan kararların siyasi olduğunu” belirtmekteydi. Ama Almanya’ya sözü yoktu!

Van’da neredeyse herkesin bildiği insan kaçakçılığı sırasında batan gemideki kayıplar tane tane açıklanırken, Ticaret Bakanı, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki mevcut Gümrük Birliği Anlaşması'nın iş dünyası için artık yetersiz kaldığını belirtiyordu. Bakana göre, “Bu konudaki düzenlemeye asıl Avrupa Birliği’nin ihtiyacı vardı!”.

Biz Hendek’teki havai fişek faciasının kayıpları konusunda net bilgilere hala ulaşamamışken, Türkiye Ulaştırma ve Altyapı Bakanı (ismi böyleymiş!) Çukurova’nın iki yıl içinde yepyeni bir havalimanına kavuşacağı müjdesini vermekteydi.

İşin tuhafı, mevcut havalimanında son beş yıldır yolcu sayısı artmamışken, neden Çukurova Bölgesel Havalimanı adı altında, özel işletmeye sunulacak ikinci bir alanın yapımında 2013 yılından beri ısrar edildiği sorulmuyordu.   

Libya’da hala neler olup bittiğini çok anlamaz, anlatmaya kalkanların da hücreyi boyladığını bildiğimiz günlerde, çoklu baro yasa tasarısı sabaha karşı komisyondan geçmiş, hatta zafer edalı anı fotografı basına servis edilmişti bile.

Biz kısa dönem çalışma ödeneğinin sürüp sürmeyeceğini, işten çıkarma yasasının süresinin ne zaman dolacağını, kredi geri dönüş ötelemesini filan konuşurken, siyasi iktidar Avrupa Birliği’ni hedef tahtası seçmişti. 

Bir taraftan “COVID-19 sonrasında bölgeselleşme olacağını biliyorduk” denirken, diğer yandan ülke olarak hangi blokta yer alacağımız hala boşluktaydı. Coğrafya olarak ülkemize en yakın siyasi işbirliği çatısı olan AB ile, tehdit ve ödün arasında gidip gelen bir pazarlık seçim sathı mailine oturtulmuştu bile.

Bakan ziyaretlerinin, “Siyasi ve kişisel itibar devşirilen bir güç oyunları” şeklinde kırsalda yansıma bulması ve bu anlamda geniş bir yandaş konsolidasyonu sağlaması ise, yaklaşmakta olan seçim döneminde biz, “dümdüz halkın” işinin ne denli zor olacağını da gösteriyordu… 

Ama yılmayacaktık. Bunu bilmiyorlardı…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları