Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Ortada Durmak'

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Gazeteciliğin temel kurallarından birisi haberde nesnelliktir. Nesnel, objektif olmanın kolay bir iş olmadığını hepimiz biliriz. Nihayet haberleri yazanlar, gerekli verileri toplayanlar da insandırlar ve bakış açıları haberin yazımında, şekillenmesinde etkili olur. Bu nedenle de nesnel olabilmek için muhabirin, yazarın yanlış yapmayı önleyecek belirli kurallara uyma zorunluluğu vardır. Örnek verelim: bir yolsuzlukla ilgili bilgi ve belgelere ulaştınız, haberi yazacaksınız, yapacağınız ilk iş bilgi ve belgelerin doğruluğunu denetlemek, onları kuşkunun süzgecinden geçirmektir. Ama ikinci bir iş daha yapacak, iddianın muhatabına “Sizinle ilgili şöyle bir iddia var, ne diyorsunuz?” diyeceksiniz. Haber ancak ondan sonra haber olacaktır.
Nesnel olmak yorumlarda biraz daha zordur. Çünkü yorumda, analizde işin içine kişisel görüşler, dünya görüşü, ideoloji de girer. O zaman ne yapacaksınız?
Kimi meslektaşlarımız işin kolayını bulmuş görünüyor. Onların bulduğu sihirli formül
“ortada durmaktır”.
Yine örneklemeye çalışalım: Diyelim ki hayali bir ülkede işbaşındaki despot rejim ile isyancılar arasındaki savaşla ilgili bir analiz yapma çabası içindesiniz. Demokrat bir gazeteci olarak size ilk sorulacak olan kimi haklı bulduğunuz olacaktır. Konu kan dökülmesi ise “ne onu, ne ötekini” diyebilirsiniz. Doğrusu da bu olmalı. Ama analiz bu kadarla kalamaz. “Rejim neyi savunuyor, isyancılar ne istiyor?” sorularına da yanıt bulmalısınız. Rejim kendi statükosunu korumak, ülkedeki egemenliğini sürdürmek istiyor. İsyancı rejimi devirmek istiyor. Tamam, yine ortalarda bir yerde durabilirsiniz. Analizinizin bir sonraki aşaması tarafların görüşleri, ideolojileri ile ilgili olmalı. Bir tarafta statükoyu kanla savunan rejim diğer tarafta kan dökmekten çekinmeyen yakaladığının ciğerini söken şeriatçı isyancılar var. Şimdi nerede duracaksınız? Ortada durmak zorlaşıyor. Orta yavaş yavaş kayma eğilimi gösteriyor. Yine hayali örneğimizi ilerletelim. Diyelim ki isyancılar zafer kazandı ve iktidarı ele geçirdiler. Ama iktidarı şeriat konusunda farklı düşünen bir grupla paylaşmak durumunda kaldılar. Analizcimiz ne yapacak şimdi? Ortada mı duracak?
Yoksa orta orta olmaktan çıktı mı?
Demek ki ortada durmak her zaman işi kolaylaştırmıyor. Önemli olan yer değiştiren ortayla birlikte yer değiştirmemek. Şu günlerde alkol yasaklarıyla ilgili haber ve yorumlarda ortada duranlardaki,
“Ne var canım alkol iyi bir şey mi” diyenlerdeki artış, eğitimdeki dinselleşmeyi hayret verici bir şekilde “din eğitiminde özgürlük” olarak sunanlardaki tırmanış “Laik Türkiye mi, İslamcı Türkiye mi, özgürlük mü zorbalık mı” sorularına ortada durarak yanıt verilemeyeceğini de gösterdi bana kalırsa.
Aman dikkat ortacı kardeşler, orta kayıyor...

\n

Atatürk Orman Çiftliği talanı
Cumhuriyet gazetesinde görmek istediğim haberlerden bir tanesi AOÇ’de yaşanan talandır. Bu konuda Cumhuriyet dahil hiçbir gazete hassas duruş sergileyememiştir. Orman bakanlığına tahsis edilmiş AOÇ’nin en yüksek/en yeşil tepesi Başkanlık sarayı inşaatı ile beraber yok olmuştur. Ortada kocaman bir beton etrafına 3-5 yeşillik bırakılmış gibi gözükmektedir. Ayrıca bu kamu malının bu şekilde sorgusuz sualsiz bir heves uğruna talan edilmesinin hesabını soracak bir gazete gereklidir. Orada eskiden 0.5 liraya çay içebiliyor, biraz yüksek olan basamakları çıktıktan sonra Ankara’nın göbeğinde yeşillik ve Atatürk’ten kalma bir mirasın içinde oturabiliyorduk (çoğunlukla Orman Bakanlığı çalışanları ve girmek isteyen tüm halk için). Şu anda orada 7-8 tane kule vinç yoğun bir çalışmanın içindeler. AOÇ’nin alt tarafını ise ABD elçiliğine satıldığına dair belgelerden yaklaşık 1 haftadır bahsedilmektedir. Bunun anlamı bence “Kurtuluş savaşının kaybedilmesi kadar büyük ve üzücüdür”. Atatürk’ün Türk tarımı için çok önem verdiği ve Ankaralılara bıraktığı - emanet ettiği bu büyük miras bu kadar önemli olamaz. Bu konu üzerinde yeterince durmayan Cumhuriyet gazetesine belki faydalı olabilecek bu eleştirime yer verebilirseniz sevinirim. Teşekkürler. Mehmet Hürmeydan

\n

Bartın haberiniz için teşekkürler

\n

Gazetemizde “Bartın’da İsyan” haberini görmek bizi çok mutlu etti. Bundan sonra da mücadelemizde yanımızda olacağınıza inanıyoruz. İlginiz için çok teşekkür ederiz. Ayrıca sayın Özlem Güvemli’ye de çok teşekkür ederiz.
Ayrıca İngilizce orijinaline aşağıdaki linkten ulaşabileceğiniz, bizim yaptığımız çevirisini ekte gönderdiğimiz Bankwatch haberinin de ilginizi çekeceğini düşünüyoruz.
Uluslararası finans kuruluşlarının verdikleri kredilerin çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini araştıran Bankwatch, Batı Karadeniz Bölgesi’nde yapılmak istenen termik santralları izlemeye aldı. Bu kapsamda nisan ayı içinde Bartın ve Zonguldak’ta incelemelerde bulunan iki Bankwatch uzmanı görüşmelerden aldıkları bilgileri ve izlenimlerini rapor haline getirerek Bankwatch sitesinde (http://bankwatch.org/) yayımladılar. Uzmanlar yaptıkları gezi sırasında Bartın Platformu üyeleriyle birlikte Amasra ve Tarlaağzı-Gömü köylerinde de incelemede bulundular. Uzmanların Bankwatch sitesinde yayımlanan raporu, ayrıca 2000 bankacıya da gönderildi. Uzmanlar konunun ayrıca Avrupa Yatırım Bankası Genel Kurulu’nda gündeme getirileceğini söylediler. Uzmanların hazırladığı rapor Bartın Platformu tarafından Türkçeye çevrildi. Saygılarımızla.
Bartın Platformu

\n

Başka yerden öğrenmeyelim

\n

Sayın Öz, kendimi bildim bileli sadık bir Cumhuriyet okuruyum. Son zamanlarda gazete içindeki değişiklikleri, alınan kararların aslında saygı duyduğum diğer medya araçlarında yer alması beni endişelendiriyor. Sadece bir okur olarak eğer alınacak kararlar varsa okurlarla paylaşılması, işlem yapılmadan önce her iki tarafın da düşüncelerinin okura sunulması düşüncesindeyim. Böyle bir ortamda ülkemin daha geriye değil daha iyi ve ileriye gitmesi için gerekli olan değerlerin bir arada olması gerekmektedir. Bölünmek değil birleşmek zamanıdır. Rahmetli İlhan Selçuk ve diğer değerli yazarların emek verdiği Cumhuriyetimiz için endişelenmek zamanı değildir bu zaman, sadece ve sadece Cumhuriyet bize yol göstermeli, moral vermeli, motive etmeli, bizi ortak etmelidir. Bu naçizane düşüncelerimi yönetiminizle paylaşmanız dileğiyle, Saygılarımla. Dr. Yeşim Gürol

\n


\n

Okur temsilcisinin notu:Kimi okurlarımız internet sitelerinde köşe yazarımız Bekir Coşkun’un gazeteden ayrıldığı yolunda haberler çıkması üzerine bilgilenmek istediklerini yazıyorlar. Bekir Coşkun yıllık izninin bir bölümünü kullanmak üzere izne ayrıldığını belirtti. Bu türden haberlerin hangi amaçla yapıldığını bilemiyoruz. Kimi çevrelerin gazetemize karşı bir kampanya yürüttükleri ise bilinen bir gerçek. Okurlarımızın gazete ile ilgili haberleri kaynağından, yani gazeteden öğrenmelerinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.

\n

Bir okurumuz ise yazarımız Mustafa Balbay’ın savunmasının gazetede yer almadığını öne sürüyor. Doğru değildir. Balbay’ın savunması gazetede 17 Mayıs’ta Hatice Tuncer imzasıyla tam sayfa olarak yer almış, savunmanın sayfalar tutan tam metni ise 19 Mayıs tarihinde gazetemizin internet portalında yayımlanmıştır.

\n

Aydın olmanın koşulu

\n

Gazi Üniversitesi Psikiyatri kliniğinden okurumuz Dr. A. A. Ertürk şöyle yazıyor: “Günümüzde ülkemiz için devrimci ve solcu olmanın en öncelikli koşulu; Anti-emperyalist anlamda ‘Ulusalcı’ olmaktan geçmektedir. Bu tespit, Batılı bir aydın için geçerli olmayabilir ama bizim için böyle olmak zorundadır.” Okurumuz gazetemizi de yeterince ulusalcı olmamakla suçluyor ve kabul edilmesi zor sözler söylüyor. Şöyle diyor: “Bu dönem için Türkiye’ye ilişkin en tutarlı ve ciddi mücadeleyi yürüten ‘Aydınlık’ grubuna (TGB ve İP) ilişkin haberler Cumhuriyet’te önemiyle orantılı olarak verilmemekte, ‘zibidi sol’a (ÖDP, TKP ve Kürtçü sol, Sarıgül haberleri, Pınar Selek davası vs...) ilişkin ve halkta hiçbir karşılığı olmayacak haberler ise çok geniş olarak verilmektedir.”

\n

Bu iddialar doğru değildir. TGB ve İP ile ilgili haberler gazetemizde yer alıyor. Okurumuzun bir aydına yakışmayacak bir şekilde “zibidi sol” olarak adlandırdığı ÖDP, TKP, Kürtler, Sarıgül ve vahim bir adaletsizliğin çok önemli bir örneği olan Pınar Selek davası ile ilgili haberler de gazetemizde yer almaktadır, almaya da devam edecektir. Dikkatli bir okur Selek davasının ustamız İlhan Selçuk döneminde ve onun yakın ilgisiyle gazetemizce aralıksız takip edildiğini bilir. Aydın olmanın birinci kuralı farklı görüşlere de saygı göstermektir. Hele hele o görüşleri hakaret ederek karalamak kabul edilebilir bir şey değildir. Cumhuriyet gazetesi ulusalcıların, sosyal demokratların, sosyalistlerin, işçilerin, emekçilerin, cumhuriyeti, laikliği ve demokrasiyi savunanların gazetesidir.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları