Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yaralı Kurt Saldırıyor

22 Şubat 2015 Pazar

Her ne pahasına olursa olsun anlayışı ile “hükümet eden” ya da daha doğrusu etmeye çalışan AKP’nin ve onun tek liderinin duruma hâkim olamadığı anlaşılıyor. Besbelli ki hesaplar karışmıştır; “her koyun kendi bacağından asılır, vakit varken pozisyonumu değiştireyim, kendimi sağlama alayım, ne olur ne olmaz, bu gidiş gidiş değil, bugünün yarını var, bana da sorarlar” telaşı ve korkusu iktidar partisini sarsmaya başlamıştır. Nazik bir dille yapılan yorumlar, ihtiyatlı itirazlar ya da yandaş medyanın can havliyle, “derin destekle” çıkarttığı manşetler bunu gösteriyor.

***

Hoşnutsuzluğun, telaşın önemli bir nedeni “yalnızlaşmanın” bizzat “lider” tarafından itiraf edilmiş olmasıdır. Gerçi o, bu durumu “ben yedi düvele yeterim” havasında söylüyor ama sarsılan, güvenini yitiren “kadro” öyle algılamıyor. Tarih boyu ABD’siz iş yapılamadığı ve yapılamayacağı anlayışı iliklerine işlediği için birdenbire kendilerini boşlukta hissettiler; titreyip duruyorlar. Mesele Avrupa’nın muhalefetinden ibaret olsaydı sorun değildi; ideolojik hazırlıkları bu itirazlarla başa çıkmaya yeterliydi hatta işe bile yarıyordu; ama ABD başkadır.

***

Oysa korkacakları bir durum yok. “Akıllı” olanlar yeni duruma uyum göstermek için “şiş kebap havasıyla” bir süre idare ettikten sonra garantili pozisyonlar için harekete geçecekler. Akılsız olanlar “lidere” olan güvenlerini hâlâ yitirmediler. Olmadık manşetlerle, komedi senaryolarla, mezarlıktan geçen “cesur delikanlı” havalarında ıslık çalmayı sürdürüyorlar. Ama bir kurt da düşmedi değil içlerine. Neyse, memleketin derdi AKP kadrolarının ne yapacağı, kendilerini nasıl sağlama alacağı değildir. Gidicidirler; sorunumuz giderken verecekleri tahribatın nasıl azaltılacağı, durumun halkın yararına nasıl dönüştürüleceğidir.

***

Sorunun çözümünün yalnızca seçimlerde AKP’nin geriletilmesinde yatmadığını hepimiz biliyoruz. AKP kadrolarındaki telaştan da anlaşılan odur ki, oy açısından da iniştedirler. Ama umutlarını hileye hurdaya, şantaja, kimi politik manevralarla elde edebileceklerine bağlamış durumdalar. “Çözüm sürecini” zamana yayarak Kürt siyasetçileri politik olarak hareketsizleştirebilmeyi, baraj altında kalırlarsa tasfiye etmeyi planlıyorlar. Kürt siyasetçilerin devre dışı kalması halinde kendileri açısından daha yararlı olabileceğini umdukları bir “müzakere süreci” hayalleridir. Ama asıl korkuları Kürt Siyasi Hareketi’nin olmadık ittifaklara yönelmesi, sol kesimlerle örneğin Haziran Hareketi ile ilişkisinin gelişmesidir.

***

Bu nedenle de saldırının sivri ucunu Haziran Hareketi’ne, Kürt siyasetçilere ve olası bir hareketlenmeyi önlemek için doğal olarak CHP’ye yöneltiyorlar. MHP’ye saldırılarının nedeni ise hâlâ “Siz neden güvenlik yasasına karşı çıkıyorsunuz, yakışır mı size Kürtlerle aynı safta yer almak” şantajıyla Meclis’te ve sandıkta kazanma umudu taşımalarındandır. Haklı bir umuttur, geçmişten biliyorlar. Bu nedenle de gençler üzerinde “çalışmayı” sürdüreceklerdir; işaretleri görülüyor. Peki, sol ne yapacak? Liderin yalnızlaşmasına, dış güçlerin “olmadı, bununla gitmiyor” demelerine, kadroların paniğe kapılmasına, iç çatışmanın büyümesine mi bel bağlayacaklar?

***

İki nokta var öne çıkan: Birincisi; solun kendi kimliğini herhangi bir yere ödünç vermemeye özen göstermesi, programı, projesi neyse eksiksiz ortaya koymasıdır. Olabildiğince özgür olması gereken strateji ve taktiklerinden değil, kendisini belirleyen, kimilerinin “ütopyadır, zamanı değildir” dedikleri programdan, büyük projeden söz ediyorum. İkincisi; bu proje yarının işi değildir, bugüne aittir; bu nedenle de günün acil görevlerinden kaçılarak anlatılamaz, hayata geçirilemez. Devrimci bir dönüşümün sıralı iş olmadığını, gerçeklerin rastlantılar arasından kendine yol açmak gibi bir özelliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Burada niceliği sayılarla ölçmek yerine, nicelikle nitelik arasındaki ilişkinin diyalektiğine kafa yormanın daha doğru olacağını da söyleyebilir miyiz?

***

Daha çok şey söylenebilir. Türkiye, büyük tehlike ve büyük fırsat ikilemindedir. Zor zamanlardayız. Ne pahasına olursa olsun iktidarını korumaya kararlı olanların her türden çılgınlığa hazır oldukları artık biliniyor. Tehlike bu “yaralı kurt”tan geliyor. Umut ise yalnızca bizde, “artık yeter” diyenlerdedir.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları