Hikmet Çetinkaya

İlhan Selçuk'la Bayram Sohbeti...

29 Kasım 2009 Pazar

Bir kâğıt parçasına güzel şeyler yazmak, yaşamın mavi sularında düş kurmak, geçmişe doğru bir yolculuğa çıkmak...

Fransız şair Edmond Jabes’in kelimenin içindeki hayat şiirini okumuştum. Yolda giderken dizelerini anımsamaya çalışıyordum.

Bir kâğıt parçasına kelimeyi dökmek, o anda beyaz sayfayla sözü tutuşturmak mıdır?
Jabes şöyle der:
“Harflerin sesinde yüzyılların gururu ve yıkımı yatıyor.”

Bir işaretin peşine takılmış ağdalı sessizlik, çoğu kez yazarı yaşamın derinliğine götürür, yaşadığı ülkenin sorunlarıyla tümleştirir.

Yağmurlu bir bayram sabahında İlhan Selçuk’la konuşuyorum hastane odasında...

Her zaman olduğu gibi yine Türkiye’yi, dünyayı konuşuyoruz İlhan Ağabey’le...

Türkiye bölünüp parçalanır mı? Şoven milliyetçilik Türkiye’yi nereye götürür? Demokrasi ve özgürlük nedir?

Kız kardeşi Ülfet Ertel’in gözlerinin içi gülüyor...

Diyor ki:
“Ağabeyim bugün sıkı bir kahvaltı yaptı!”

100 gündür hastanedeydi İlhan Ağabey...

İşte bu sırada Ülfet Hanım’ın telefonu çaldı, bu kez arayan Turhan Selçuk’tu. İlhan Selçuk, Turhan Ağabey’le bayramlaştı.

Benden önce tiyatro sanatçısı Işık Yenersu uğramıştı İlhan Ağabey’e...

Ve sohbetimiz başladı...

Türkiye nereye gidiyordu, kimilerinin “Kürdistan hayali”gerçekleşmiş miydi?

İlhan Ağabey, ABD emperyalizminin Irak’ı işgalinin nedenleri üzerinde durdu. Fransız Devrimi’nden söz etti, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına, Kurtuluş Savaşı’na değindi, Lozan’ı anlattı uzun uzun.

***

Uzun süren konuşmamız süresince, yeryüzünün tarihine değindi İlhan Ağabey; savaşlardan, iç savaşlardan, devrimlerden karşı devrimlerden söz edip şöyle dedi:
“Pinochet, Franco, Salazar ya da benzerleriyle İslam dünyasında ortaya çıkan diktatörleri, bir noktada birbirinden ayırmak gerekiyor. Batı reform aşamasından geçti; ‘uyanış’ ve ‘aydınlanma’ dönemlerini yaşadı; 1789 da, 1917 de Batı kafasının ürünleridir. Bilim dinden bağımsızlaştı, Batı’da akıl, yobazlığın egemenliğinden sıyrıldı, özgürleşti. Diktatörler gelip geçtiğinde geriye bıraktıkları acılar unutulup, kan gölleri kuruyunca toplum demokrasiye kavuşabiliyor. Siz bunları yazarsanız, darbeci ya da faşist oluyorsunuz!”

İlhan Selçuk, 2009 biterken “Kürdistan hayalleri”yle yaşayanların “demokrasi ve özgürlükleri” kullandıklarının altını çizip şöyle diyor:
“Irkçı ve şoven milliyetçiliğin, faşizmin panzehiri, Atatürk milliyetçiliğidir. Bu milliyetçilik asla ırkçı değildir.”

İlhan Ağabey, demokrasi ve özgürlükler kavramının altını da çiziyor:
“Demokrasi temel hak ve özgürlükleri getirir. Geçen hafta kamu çalışanları alanlara çıktı grevli ve toplusözleşmeli sendikal haklarını almak için. Başbakan ise emekçilere gözdağı verdi. Bunlar mı demokratik açılım yapacaklar, Türkiye’yi AB’ye taşıyacaklar? Sol bir gün Türkiye’de iktidar olacak, bu acı günler unutulacak.”

İlhan Ağabey bir önemli noktanında altını çizdi sohbetimiz sırasında:
Avrupa faşizme karşı direndi ve galip geldi. Avrupa ortaçağa dönmedi. Doğu’da İslam dünyası, ortaçağın karanlığını henüz yırtabilmiş değil.”

İlhan Ağabey, gazeteleri didik didik okuyor, televizyonları izliyor... Türkiye’de ve dünyada ne olup bittiğini biliyor.

Cumhuriyet gazetesinin, demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden yana olduğunu, bilime ve akla dayalı bir eğitim düzenini savunduğunun bir kez daha altını çiziyor.

Diyor ki:
“Kürtler bizim kardeşimiz. O ayrı bir şey. Bizim Kürdistan hayalleri kuran, ülkeyi bölmek isteyenlerle işimiz olmaz. Aradan bunca yıl geçtikten sonra İstiklal mahkemelerini yargılamak isteyenlerin amacı ne? Demokrasi mi? Hadi canım sen de!”

***

Sohbetimiz burada bitti...

Ayağa kalktım...

Her zamanki gibi “Çocuklarıma selam söyle... Beni unutmayan okurlara da...” dedi.
Gözlerinde bir sevinç yumağı, mutluluk...

Şöyle seslendi:
“Demokrasi bir yaşam biçimidir... Cumhuriyet hiçbir partinin yayın organı değildir. Atatürk milliyetçiliğini ırkçılık, kaba milliyetçilik sananların akıllarına şaşıyorum. Bunlar Nutuk’u okusunlar.”

Fazilet Kuza ve Hüseyin Gürer, İlhan Ağabey’in yanına geliyorlar, ben hastaneden çıkarken...
Dışarıda inceden bir yağmur... Gazeteye giderken Edmond Jabes’in dizelerini mırıldanıyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları