Dokunulmaz Futbol Cumhuriyeti

10 Temmuz 2011 Pazar
\n\n\n

Futbolu sevmem, hatta 22 kişinin bir topu o kaleden bu kaleye atmak için yaptığı mücadelenin manasız olduğunu düşünürüm. Herhalde bunda kadın olmamın etkisi var ama bütün bunlar benim, sporun milyonlarca doların döndüğü bir sektör olduğunu, özellikle ülkemizde karanlık bir koruma kalkanıyla örtüldüğünü bilmemem için bir neden değil.

\n

Bu alan öyle bir koruma kalkanıyla örtülmüştür ki, sporcuların inanılmaz transfer ücretlerinden ne vergi alındığını, her bir takıma federasyon bütçesinden ne kadar para verildiğini biz sıradan vatandaşların bilmesi mümkün değildir. Üstelik sık sık şu sözleri duyarız, kulüp başkanları bu ülkede bırakın milletvekillerini, neredeyse başbakan kadar forsludur”. “Onlara kredi vermeyecek bir banka, onları kapılarından döndürecek bir bürokrat düşünülemez.” “Devlet onlar için ayağa kalkar.

\n

Öte yandan bu alanda, mafya filmlerinden pek bir aşina olduğumuz şike söylentisi hiç eksik olmaz. Öyle ki, bu spora karşı hiçbir ilgi duymayan ben, seçimlerden önce, Fenerbahçenin Sivassporla oynadığı maçta şike yapıldığını duymuştum. Nereden mi, bir mahalledeki kahvede, iki, bir pazar günü Beyoğluda izlediğim bir protesto yürüyüşünde. Trabzonspor taraftarları ellerinde özellikle Tayyip Erdoğana fena halde çıkışan pankartlarla, yürüyorlardı. Beyoğlunda her grubun gösterisine alışık olan ben, şaşırmıştım. Vay canına taraftar denilen hiç de siyasi olmayan bir grup protesto gösterisi yapıyordu!

\n

Sonunda sağır sultanın bile duyduğu şike iddiaları savcıları harekete geçirdi, Dilerim, her şey ortaya çıkar ve en önemlisi sektör şeffaflaşır, düşünün üç büyüklerin para hesabına bile bakılamıyor ve borsadalar. Bu durum zaten hakkında türlü şaibeler dolaşan Türk Borsasının da ne denli tuhaf oyunlara sahne olduğunu da gösteriyor.

\n

Bütün bunlar bilinen şeyler şimdi ben sizlere bir Türkiye yurttaşının en dokunulmaz takım olan Fenerbahçe kulübüyle yollarının zaman zaman nasıl kesiştiğini anlatmak istiyorum.

\n\n\n\n\n\n\n\n\n\n\n

Bugün Kadıköyün övündüğü Özgürlük Parkının nasıl Özgürlük Parkı olduğuna bir göz atalım. Efendim, macera yirmi yıl ötesine gider, bugün gördüğünüz park alanı o zamanlar bir vakfa aittir. Ve o zamanların ANAPlı Belediye Başkanı Osman Hızlan burayı, sosyal tesis yapacağını söyleyen Fenerbahçe kulübüne hibe eder. Nasıl olur demeyin, Fenerbahçe oldu mu bütün sular durur. Spor takımlarının sosyal tesisi ne demeye gelir? Ortaya bir yüzme havuzu yapılır, iki üç tenis kortu konulur, bir bölümü yemeğe ayrılır ve parayı bastıran içeri girer. Ancak devir döner ve CHPli Cengiz Özyalçın Kadıköy Belediye Başkanı olur ve ilk iş, bu muhteşem büyüklükteki verimli toprak parçasını Fenerbahçeden almak için dava açar. Dava dört yıla yakın sürer ve sonuçta Fenerbahçe kaybeder. Nereden mi biliyorum, bir zamanlar evim bu parkın karşısındaydı ve parkı kurtarma timinde olduğum için macerasını ezbere bilirim.

\n

Elbette ki, spor kulüplerine gösterilen ayrıcalıklar sadece Fenerbahçe için değildir, mutlaka başkalarına da yapılmıştır, benim bildiğim bu. Bunu anlattım.

\n

Öte yandan, kişisel maceralarımda, bir rastlantı sonucu Bağdat Caddesini kapatan Fenerbahçeli taraftarlar arasında sıkışıp kalmak da var. Polisin yok olduğu böyle bir zamanda yanımdaki ayağı sakat bir insanı ezilmekten, caddedeki bir gece kulübünün korumalarından yardım isteyerek kurtarabilmiştim. O günden beridir, bilirim ki, Fenerbahçe maçlarında evden dışarı çıkılmaz. Çünkü yer gök onlara aittir ve biraları da kafaya diken taraftar ne sakat dinler ne kadın!

\n

Belki de bütün taraftarlar böyledir. Ben bildiklerimi anlatıyorum, ama şunu da itiraf etmeliyim, Çarşı her şeye karşısloganını çok severim.

\n

Görülen o ki, bu yaz sıcaktan da sıcak geçecek, üç yıl sonra da olsa Deniz Feneriyle de ilgili soruşturma başladı. Herkesin bildiği gibi iktidarlar belirli zamanlarda bazılarını kurban etmek zorundadırlar. Popüler bir alandan örnek verelim, Muhteşem Yüzyıl dizisinde ilerde görülecek, iktidarının doruğunda olan Kanuni, bir zamanlar hayatını kurtaran ama daha sonra Topkapı Sarayından daha büyük ve incelikli İbrahim Paşa Sarayını inşa ettiren ve hakkında rüşvet iddiaları ayyuka çıkan Pargalıyı öldürtecek. Öyledir, iktidarlar kurban sever. Bu kural dünya kurulduğundan beri hiç değişmedi.

\n\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları