Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Rehine Olmak!

17 Haziran 2014 Salı

Günler geçti, IŞİD’in elinde bulunan rehineler hâlâ rehine! Acaba rehine olmak, özellikle de kafa kesen ve ciğer yiyen bir örgütün rehinesi olmak nasıl bir duygu? Üstelik rehineler arasında küçük çocuklar ve onların anneleri var.
Bir an onların yerine kendimi koyuyorum. Günlerdir uyuyamadıklarına eminim, onları bekleyenler de uyku uyuyamıyorlardır. Dayanamayıp sızdıklarında, dehşet kâbusları görüyorlardır. Çünkü rehine oldukları örgütün elemanları sadece öldürmeye odaklanmış birer robot gibi! Sanki bu dünyadan değiller; insana ait acıma, merhamet, hoşgörü gibi duyguların varlığını bile bilmiyorlar. İyi niyetli olsalar ya da sadece birazcık insan olsalar, çocukları ve kadınları bırakırlardı. Bunlar savaş etiğinden bile haberdar değiller!
Öte yandan, belli ki, çok şey istiyorlar. Sadece para isteselerdi, o para çoktan onlara gönderilirdi. Çünkü ben ülkemde hiçbir insanın rehineleri ölüme yollayacağını düşünemem. Yoktur da!..
Çok şey istiyorlar, belki bölge hapishanelerindeki militanlarının bırakılmasını, kendilerine belli bir statü verilmesini, bilmiyorum. Bu istekler de öyle kolayca açıklanamaz. Bu nedenle Dışişleri Bakanlığı yuvarlak sözlerle yetinmek zorunda. Bu işte pek çok hataları var, uyguladıkları hayalci politika çoktan iflas etti ama şimdi hayalci politikalarını bir yana bırakıp, rehineleri kurtarmak zorundalar.
Bu nasıl olacak ben bilemem. Bence rehineler de günler geçtikçe umutsuzluğa kapılmış olmalılar. Anneler yeni doğmuş çocuklarının bağışlanması için Tanrı’ya dua ediyorlardır. Ama ne yazık ki, Tanrı epey bir zamandır masum insanların dualarına kulaklarını kapamış durumda.
Bir gece önce, kendisini nasıl olduysa kurtaran bir şoförün konuşmalarına tanık oldum. Beş yaşındaki küçük kızı, babasının elinden tutmuş bir dakika bile yanından ayrılmıyordu. “Babam gitmesin, beni bırakmasın” diye, kaç çocuk şu anda babalarını özlüyor, babalarının kapıdan girmesini bekliyor?
Rehineler de tıpkı Soma madeninde ölen insanlar gibi sadece sayıya indirgenmiş durumda. Oysa onların her biri bir aile babası, onların çocukları var ve onlar sadece birer sayı değil, birer insan!
İnsanoğlu tuhaf, benim aklıma bugünlerde Amerika’nın ne denli güçlü olduğunu anlatan filmler geliyor. O filmlerde Amerikan ajanları rehineleri tereyağından kıl çeker gibi ustalıkla kurtarırlar. Ve bütün dünya halkları onları alkışlarız. Bravo, şu Amerika da olmasa demokrasi olmayacak! Rehineler kurtarılmayacak. Nasıl da büyük bir yalan bu!
Hayat filmlere benzemiyor. Rehineler hâlâ IŞİD’in bilinmeyen bir kampında! Seçim öncesi güzelim çocukluk kentim Gaziantep’te dolaşıyordum. O güzelim kent akıl almayacak bir biçimde bozulmuştu. Üç yüz elli bin Suriyelinin ve binlerce cihatçı militanın at koşturduğu bir kent olmuştu. “Bu nasıl oldu?” dediğimde, “Bölgedeki tüm sınır kapıları açık, gelip giden belli” değil demişlerdi. Ayrıca kentin yerlileri bölgeye gelen her üç kişiden birinin ajan olduğunu söylemişlerdi. Evet şimdi hep birlikte, açılan bu sınırların, aşırı destek verdiğimiz cihatçı örgütlerin bir anlamda oyuncağı olduk. Aslında koskoca Türkiye Cumhuriyeti rehin alındı.
Neyse ki, bu rehine krizi bize, cihatçı örgütlerin hiçbir kural tanımadığını, adam öldürme, tecavüz ve yağmadan başka bir amaçları olmadığını gösterdi. Bunların çeşitli bölgelerde taşeron olarak kullanılan ölüm makineleri olduğunu gösterdi. Peki kimin bu ölüm makinelerine ihtiyacı var. İşte tuhaf bir ironi, bu taşeronları istediği biçimde kullanan bir başka taşeron ülkenin, Amerika’nın! Amerika kimin taşeronu, hiç kuşkunuz olmasın, dünyayı yöneten 400 büyük şirketin. Sırasıyla, silah, ilaç, enerji ve gıda şirketlerinin!
Bugün küçük bir kız çocuğu rehineyse ve annesi hiç uyumadan, endişe içinde bekliyorsa nedeni budur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları