Mehmet Ali Güller

Çinci Biden, Rusçu Trump’ı yendi

09 Kasım 2020 Pazartesi

Başlık, ABD başkanlık seçimlerinin özetidir ve nedeni de Amerikan hegemonyasının inişe geçmiş olmasıdır.

Yaşadık: Emperyalist ABD’nin hegemonyası zayıfladıkça; seçimler içeride bir yarılmaya dönüşüyor, adaylar birbirini “düşman” bir ülkenin “adamı” olmakla suçluyor ve “dış mihrakların” seçimlere müdahale ettiği dile getiriliyor. Bunlar tipik “zayıflayan” devlet görüntüsüdür.

Trump’ın ‘Çin korkusu’ merkezli kampanyası

Donald Trump seçim kampanyası boyunca rakibi Joe Biden’ı Çincilikle suçladı!

Örneğin “Seçimleri ben kazanamazsam, Çin ABD’nin sahibi olacak. Sonra da ABD’liler Çince konuşmayı öğrenmek zorunda kalacak” dedi (11.8.2020). Örneğin “Sıcak Gelişme: Çin devlet medyası ve Çin liderleri, Biden’ın ABD seçimlerini kazanmasını istiyor. Bu olursa -ki olmayacak- Çin ülkemizin sahibi olacaktır” dedi (26.8.2020).

Özetle Trump, “ABD’nin büyük stratejisinde, baş rakibi olan Çin” korkusu üzerinden kamuoyunu etkilemeye çalıştı.

Bu, son tahlilde, bir “küresel süper devlet” için liderliğinin kaybedilmekte olduğunun açık işaretiydi.

Demokratların ‘Trump-Rusya işbirliği’ kampanyası

Demokratlar ise neredeyse başkanlığının tüm bölümü süresince Trump’ı Rusçulukla suçladı. Daha 2016’da seçilmesinde Rusya’nın seçimlere müdahalesinin belirleyici olduğu iddia edildi, hatta konu yargıya taşındı.

Trump, Putin’le ortak basın toplantısında “Rusya’nın seçimlere müdahale ettiğine inanmak için bir sebep olmadığını” söylediğinde kendisine Cumhuriyetçi senatörler bile tepki göstermişti. Örneğin Senatör John McCain, “Daha önce hiçbir ABD Başkanı kendisini böyle bir despot karşısında hiç bu kadar sefilce aşağılamamıştı” derken, Senatör Lindsey Graham da Trump’ın Kremlin’e ABD’yle ilgili “zayıflık” mesajı verdiğini savunmuştu (17.07.2018).

Demokratlar ise Trump’a ateş püskürüyor, onu Rusçu olmakla suçluyordu. Örneğin Senatör Mark Warner, “Trump’ın açıklamalarının ABD’nin rakiplerine karşı ülkeyi korumakla ilgili görevinin ihmali anlamına geldiğini” belirtiyordu. Demokratların Senato’daki lideri Chuck Schumer, “Trump’ın ABD’nin hukuki yaptırımlarına, savunma yetkililerine ve istihbarat servislerine karşı Rusya Devlet Başkanı Putinin yanında yer almasının düşüncesizce, tehlikeli ve zayıf olduğunu” söylüyordu.

ABD istihbarat raporu

Seçim sürecinin daha başlarında, çok çarpıcı bir ABD istihbarat raporu yayımlandı:

ABD Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi Direktörü William Evanina tarafından kaleme alınan rapor, açık açık Rusya’nın 3 Kasım’da yapılacak seçimlerde Trump’ı desteklediğini, bu nedenle Biden’ı karaladığını savunuyordu.

7 Ağustos 2020 tarihinde yayımlanan bu rapor, Çin’in ise Trump’ın ikinci kez seçilmesini istemediğini, bu nedenle Pekin yönetiminin Beyaz Saray’ı artan dozda eleştirdiğini savunuyordu.

Amerikan Hegemonyasının Sonu

Özetle ABD başkanlık seçimlerinde başkan adaylarından biri Rusçulukla, diğeri de Çincilikle suçlandı. Bu, ABD emperyalizminin ve küresel liderliğinin durumu açısından olağanüstü bir tabloya işaret ediyor.

Ve başta da belirttiğimiz gibi bu tablo, Amerikan hegemonyasının zayıflamasıyla ilgilidir. Hegemonyası zayıflayan ABD’nin küresel politikaları da zayıflıyor, normal bir seçim yapabilme kapasitesi de!

Okumayanların, Amerikan Hegemonyasının Sonu adlı kitabımı bu kapsamda incelemesini özellikle öneririm.

Türkiye’deki saflaşma!

ABD seçimleri, Türkiye açısından ise vahim bir tabloya sahne oldu:

İktidar blokunun neredeyse tamamı Trump’ı, muhalefetin ise bir bölümü Biden’ı destekledi. Türkiye’deki siyasi kutuplaşma ve yarılma, ABD seçimlerine de yansıdı. ABD’deki yarılma da Türkiye’deki yarılmayı besledi.

“Kapitalist emperyalizm” olgusundan kopuk bu ABD başkan tahlilciliğinde son durum ise şöyle oldu: Trumpseverler üzülüyor, Bidenseverler seviniyor!

Ne acı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları